29 Mayıs 2009 Cuma

İlk Saç Traşım



İlk saç traşımızdan hiç memnun kalmadım. Sadece boyunu kısaltması için götürmüştüm.
Dedim ki" önlerini çok çok az alın, modelini değiştirmeyin, sadece biraz daha kısaltın."

Kendi kuaförüme götürdüm ama kuaförün sahibi orada olmadığı için orada çalışanlardan birine kestireyim bari dedim.
Neden beklemezsin ki ertesi güne kadar. Bekle yarın kestir işte adam gibi.
Hiç bilmediğin birine kestirirsen böyle olur işte.

Kırt kırt kırt.....
Ben: Kısaltmıyorsunuz di mi?
Kuaför: Yok yok abla kısaltmıyorum.

Kırt kırt kırt...

Ben: Ama üstlerini kesiyorsunuz.
Kuaför: Yok yok kat veriyorum.
Ben iç ses: (herhalde böyle hafif şekil verecek)
Ben dış ses: Ay sanki kısaldı gibi daha kesmeyin.
Kuaför: Az kesiyorum merak etme abla.

Kır kırt kırt kırt....

Ben: Önünü az kesin demiştim.
Kuaför: Gözüne girmeyecek şekilde kesiyorum.
Ben: Hıı tamam önü çok kısa sevmiyorum da.

Kırt kırt kırt....

Kırt kırt diye diye kesti de kesti. Bittiğinde başka bir çocuğun elinden tutup, gidiyormuşum gibi hissettim.
Bütün akşam baktım baktım, pişman oldum. Keşke kendi kuaförümü bekleseydim dedim.
Çınar çok akıllı durdu, oturdu. Hiç sesi çıkmadı.
Buna rağmen yamuk kesmiş.
Ertesi gün gidip düzelttirdim.
Çıkarken de sordum.
"Ne zaman uzar?
1 haftaya uzar mı? ;)"
Posted by Picasa

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Pişti


Akşamüstü keyifsizliği telefonda "hadi oğlanları alıp biryerlere gidelim" cümlesiyle bozuldu.

Hemen üstümüzü giyip Armada'ya gittik. Aaaa bi baktık Efe'yle Çınar pişti olmuşlar. Baştan aşağı aynı kıyafeti giymişler. Çok tatlılardı. Birbirlerini görünce çok sevindiler.

Görenler ikiz mi diye sordu :) Amaaaan dedik 14 aylık 2 afacan ve ikizler. Bir ara ben Evin'i yalnız bıraktım canavarlarla, bir ara da Evin beni. O zaman anladım ki ikiz çooooooook zor. Bibirlerinin suluğunu istemekle başladılar. Bi biri mızıldıyor, bir diğeri.

Evin'in yanına gittiğimde "Sermin yetiiiiiiş" diye beni bekliyordu. İkiz bebekler 3 yaşına kadar zor ama sonrasında çok rahat. Çınar'a hamile olduğumu öğrendiğimde ikizdir inşallah diye çok dua etmiştim ilk başta. İyi ki dualarım kabul olmamış ;)

Günün sonunda çocuk parkının önünde yemek yedirme gafletinde bulunduk bir de. Sürekli mama sandalyesinden atlamaya, parka gitmeye çalıştılar.

Bir de benim oraya giderken çocuklarla beraber oturup Whopper yeme hayalim vardı. Şansımızı deneyip, hayallerimizi gerçekleştirmeye karar verdik. Onları parktan uzakta biryerlere götürdük ve kırılan biberon, yere atılan patates kızartmaları, ıhhh, mıhhh melodileri eşliğinde hamburgerlerimizi yedik (sanırım!!)

Bir daha Armada'ya alınır mıyız bilmiyorum ama bizi gören pek çok çocuksuz çifte ve bekarlara uzun bir süre çocuk sahibi olmama fikri verdiğimize eminim.

Posted by Picasa

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Tatilden 2 eğlence

Senin o bir o yana bir bu yana salladığın totonu, havada duran kollarını yerrriiiimmm....

Araba ve bebekle oynamanın kesinlikle genlerden gelen birşey olduğunu ve cinsiyete bağlı olarak baskın olduğuna inanıyorum.

Hiçbir şekilde arabayla oynaması için yönlendirilmedi. Ne kadar arabası varsa o kadar ayıcık vb. oyuncağı var ama Çınar yine de gidip arabalarla oynamayı tercih ediyor.

Elinde araba bütün evi bu şekilde dolaşıyor. Bir de şimdilerde sürerken dudaklarıyla hava çıkartarak sesini taklit etmeye çalışıyor erkekim.

Yürüme konusunda daha da uzmanlaştık. Şöyle ki; daha az düşüyor, kolların havada kalma süresi daha az ;)) Kollarını direksiyon olarak kullanıyor. Onlarla hem yön veriyor hem de dengeyi sağlıyor :)

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Gittik, Yorulduk, Geldik, Yorulduk






4 günlük kaçamak yapıldı. Bizim için biraz zor, Çınar içinse süper eğlenceli, bol uykulu geçti.
İlk gün yorgunluktan Çınar doğrudan bir tabirle "cozuttu" ama 2.gün kendine geldi, sayesinde biz de kendimize geldik.
Tatil mi ızdırap mı diye paniklemiş, restaurantta yabancıların usluuuuu, akıllıııı, yemeklerini kendi yiyen, yemek bittikten sonra kendi kendine anne, babasını bekleyen çocukları gördükçe bu işte bir yanlışlık var dedim.
Gün ola hayrola diyip 2.güne başladık ki Çınar eski formuna hafif huysuz da olsa döndü.


Bugüne kadar hiç dikkat etmediğim ayrıntılar
- Yabancılar çocuklarını hiç öpmüyorlar, bizim gibi sarmaş dolaş, şapır şupur değiller dolayısıyla daha az şımarık oluyorlar.

- Çocukları ağladığında görmezden geliyorlar. ( Bu konuda kendilerini çok takdir ettim doğrusu. Babası olmadığı sürece yapmaya çalışıyorum ama babamız malesef ki her zaman dayanamıyor, özelikle kalabalık ortamlarda)

-Çocuklarının bağımsızlıklarına önem veriyorlar. Önlerini koyuyorlar yemeklerini, çocuklar da kuzu kuzu yiyor. Biz ise daya kaşığı, illa tabak bitecek. Ben ki pirinç unu götürüp kocaaa tencerede aşçıya 1 bardak sütle muhallebi yaptırdım. 2.günden sonra böyle baş olunmayacağını anlayıp otelin yemeklerinden verdim ya da hazır kavanoz mamalarıyla idare ettim. Hangisi doğru hala emin değilim.

-Kesinlikle ama kesinlikle başka çocuklara dokunmuyorlar. Sadece uzaktan seviyorlar, bir bay bay, iki el sallama, uzaktan öpücük yetiyor.
Bizse illlaaa dokunacağız, dokunmasak çatlarız. Olmaaaz, ya yanaktan makas alınacak, ya eli öpülecek ya da yanaktan öpülecek.
Hele ki tüm turistlerle çok samimi! teşriki mesai içinde bulunan gayet lakait garsonlar her yanımızdan geçtiğinde "şşşt yakışıklı" (ya da arada sırada" şşt güzel kız" diye sevdikleri bile oldu) diyip orasını burasını ellediklerinde sinir olup, domuz gribi paniği bile yaşadım sessiz sessiz. Güya misafirperverler.

İlk günün yorgunluğundan sonra anladım ki Çınar 14. ay civarında başlayan "inadım inat, dediğimi yapmazsan bırak ağlamayı höykürürüm haaa kadın" hallerine girmiş bile.
Özellikle havuzda "şapka takmayacağım" kavgasından sonra 2. gün yine ağladığında "takmazsan seni çıkarıyorum havuzdan" diyip aldığımda o anda bütün otel sakinleri tarafından mimlendik. Öyle bir ağladı ki bakmayan kalmadı. O günden sonra da aramızda böyle bir mevzuu geçmedi bile. Ben kazandım :)) Şapkayı çıkarmadı.
Aynı şeyi havuz ve kumda oynamak için söyleyemeyeceğim. Kısa süre kalırsa ağlayarak çıktı hep ama 15-20 dk ona yetti yüzmek için.
Su onu sersemlettiği için 15 dk'dan sonra kafa omzumda odaya gidip uzun uzun uyudu. Açık hava çok fena çarpıyor Çınarişkoyu.
Günde 3-4 saat uyudu hiç olmadığı kadar.

Son güne kadar herşey yolundaydı aslında. Ama dönüş yolunda birden kusma ve ishalle tüm tatil mutluluğumuz içimizde kaldı. Gece ateşlendi. Aslında Çınar önceki burun tıkanmaları dışında ilk kez hasta oldu.

Doktor yediği birşey ya da havuzdan kapmış olabileceğini söyledi. Üşütme değilmiş.
Genel olarak iyi ama her 20 dk da bir altını değiştiriyorum.Çok fena ishal. Göz altları morardı, zayıfladı, yanaklarının tombişliği gitti.
Hiçbirşey yemiyor, içmiyor ve karın ağrısından uyuyamıyor.
Onu böyle görmek beni çok üzüyor. Yemeden , içmeden sadece emerek nasıl dayanabiliyor anlamıyorum.
7-10 gün daha sürebilirmiş :(
En azından halsiz değil, gülüyor, oynuyor çok şükür.

Güzel başlayan tatilimiz, böylece biraz moral düşüklüğüyle tamamlanmış oldu.





Posted by Picasa

14 Mayıs 2009 Perşembe

Alo! Bu Aşka Kıyma!




Parkta gelene geçene, kapıyı çalan sucuya, kapıcıya, pencereden çocuklara laf atmada üstüne yok. Bi konuşsa söyleyeceği çok şeyi var eminim.


Kendi dilinde anlatıyor da anlatıyor.


Bu aralar hem onun hem de benim için olağan dışı şeyler yaşıyoruz. Önemli aktivitemiz ise yürüme.


Son 2 güne kadar yürüme yerine genelde emeklemeyi tercih ediyordu. İlk göz ağrısı, onun yeri başka.


2 gündür ise bir bakıyorum eller havada, göbüş dışarıda yürüyerek yanımdan geçen bir bücür.


Öne arkaya doğru sallana sallana gitmesi yerini yavaş yavaş daha dengeli yürümeye bıraktı. Hiç bırakmasa iyiydi, bu haliyle bizi çok güldürüyor.


Elinden tutup yardımcı olayım diyorum, kendinden emin, kaşlar çatılmış bir ıhhh'la beni itiyor.


Yardım edelim diyoruz bir de üstüne parpıyı yiyoruz. Çok da havalı kendileri :)


11 Mayıs 2009 Pazartesi

Ballı Börek Hediyem


Hani hep der ya anneler "benim en büyük hediyem sensin" diye. Klasik gelirdi bu söz bana. Anne olmadan önce tabii.




Ne hediye, ne çiçek, ne de not... En güzel hediye Çınar'ımdı bana.




Anneler günü olduğunu bilmişcesine ilk kez sarılmayı öğrendi Çınar.




Bütün gün kafasını boynumdan kaldırmadı.




Kollarını sımsıkı boynumdan geçirdi. Sarıldı, sarıldı. Kucağımda olmadığı zamanlarda bacaklarımın dibinde eller havada, ıhh ıhh diye beni al dedi, durdu.


Alınca da kafası omzumda öylece kokladık birbirimizi.

Anladı sanki, bugün anneler günü dedi.


Annemi sevindireyim, ona bir jest yapayım bugün dedi.


Bütün gün kıskanan baba, ağzı kulaklarında anne ve yapışık oğlan şeklindeydik velhasıl-ı kelam.










Posted by Picasa

3 Mayıs 2009 Pazar

12-13,5 ay



1,5 ayda minik bir adama dönüşmüş oğlumla burdayız yeniden.özlemişiz seni günlük.


bu dönemde neler yaptığımızı kaydedemedik. kısa bir özet...


emekleme konusunda "jet" hızına erişti. 4 gün önce de birden bire uzun süre tay tay durup 3 adım attı. ama işin ilginci bunu birden birgünde yapması.


ben çınar'ın direk koşacağına eminim.


en güzel gelişmeyi konuşma-dil gelişiminde gösterdi Çınarişkom.


özne+gel kalıbını kullanıyoruz. anne gel, aba gel.


şimdi "anne-al"ı arada sıradakullanıyor ama sadece birleşim şeklinde. tek kelimelerimiz oldukça çeşitlendi.


sürrreekli konuşuyor. bıdır bıdır hiç susmuyor. arabada, banyoda, parkta, kapıyı çalanlara, yolda gördüklerine ve özellikle mağazalarda çalışan ablalara :))

yemek konusunda 2 arpa boyu ilerleyip 1 arpa boyu geriliyoruz. bir günü bir gününü tutmuyor. bir gün herşeyden yiyor 2.gün aynı yemeğe ağzını açmıyor. idare ediyoruz işte.

kendi kendine yemek yemeyi arada sırada ayna karşısında çalışmıştık. geçen gün anneannesine illa ben yiyeceğim diye tutturdu. kaşığı istedi, verdik.

sonuç yukarıda :)