Ne zaman neler öğrendim? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ne zaman neler öğrendim? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2010 Perşembe

İki




Resmi doğumgünümüzü sonunda kutladık. Sadece aile arasında yaptık. Bizim aileler gaaayet kalabalık olduğu için -sadece- ailelerle bile kutlayınca sayıca 20'leri bulduk.
Çınar'ınkiyle beraber kuzeninin doğumgününü de kutlayıpbir taşla iki kuşu da aradan çıkarıverdik.
Çınar çoooook mutlu, çoooooook şaşkın, çooooooook heyecanlı idi. O gün bugündür her sabah "anne iii ki dooduun aç" diyip arka arkaya defalarca videoyu izleyip duruyoruz.


Sıyrılan sıtkımı bir toparlayamadım. Bir türlü internetin başına oturamıyorum. Gerçi bunun asıl nedeni vakitsizlik. Bir neden bulup da bilgisayarın başına oturmak eskisi kadar cazip gelmiyordu ama özlemişim buraları.

2 yaşımızla neler değişti:
- 12. dişimiz çıkmak için uğraşıyor günlerdir. Geç ve zor çıkan dişlerimize bir yenisi daha ekleniyor. 4. azımızı da önümüzdeki günlerde hayırlısıyla tamamlayıp uykularımıza geri dönmek istiyorum. Biraz da huzursuz ve hırçın bu yüzden.
-Yemek konusunda aynı istikrar devam ediyor. Az yiyor bazen hiç yemiyor. Bazen de şaşırtıp çok ama çok yiyor. Özellikle kendi başına yediğinde tabağını bitiriyor. 3.müz sofraya oturup hiç yemeğe odaklanmadan sohbet ederek yemek yiyoruz. O da dikkatini sohbete verince o anda yemek yerken bize katılarak çok önemli bir iş yaptığını zannediyor ve kaptırıp yiyor yemeğini.
-Uykumuz genelde düzenli. Bazen hiç uyanmıyor bazen de 2-3 kez kalkıyor.
- 4 gündür emzirmiyorum. O çok arıyor gibi durmuyor ama ben arıyorum :((
- Büyük-küçük, hızlı-yavaş, yukarıda-aşağıda, içinde, önde-arkada, sıcak-soğuk gibi kavramları tanıyor ve kullanıyor. Bunları kendi öğrendi. Renkleri kendiliğinden öğrenmesini istiyorum şimdilik öğretmeyi düşünmüyorum.
-Tam bir ev kuşu. Hadi gezmeye gidiyoruz diyince "ııh-ıhh işteniyon" diyen çocuk ilk kez görüyorum. Benim bildiğim adda diyince başı ayaklarından önde gider çocukların. Evden çıkmadan önce ikna edip giyinme faslı 45 dk'yı buluyor.
-O biiiir sevgi kelebeği. Sürekli "anne şok şeviyom" ya da " şok öjyedim" diyor. Ardından da sarılıp öpüyor :) ehe.... Çocukların korku, sevgi gibi duyguları nasıl öğrenip da somutlaştırabildiklerini hala anlamıyorum.
-Kaydırak vb. gibi cesaret gerektiren şeylerden korkuyor. Ancak yanında korkusuz bir çocuk olması lazım ki onu taklit etsin. Yoksa normalde hayatta çıkıp da kaymaz. Çok ama çok korkak.
Aslında yaptığı, yapmadığı, yapamadığı pek çok şey var.Bunlar tarihe bir not.
Bu da ufak bir anı: Bahçede bir kuş bulduk, eve getirip adını Haydut koyduk. Geçen gittiğimiz bir pet shop'ta kuşların yanında gidip onları seviyordu "aaaduuuttt, aaaduuuuttt". Genelleme bu kadar yapılır ancak!!!
Şaşkın ördeğim benim.

23 Mart 2010 Salı

2 yaşındayım

Öyle duygusal şeyler yazmayacağım bu sefer. 2 senelik anneliğimi ve Çınar'ımın Çanakkale'sine yaptığı çıkartmanın zaferini tüm yurtla beraber kutladık. Aslında bir ön kutlama yaptık. O günün önem ve mahiyetine uygun olarak hemen bir pasta alıp çekirdek aile şeklinde kutladık.

Ben taşınmanın verdiği yorgunluktan mıdır nedir, bu sene çok bir heyecan yapamadım. Daha aile efradını toplayıp kutlama da yapamadık. Bu sene arkadaşlarımızla olan doğumgünü kutlamasını yapacak hiç gücüm de yok.

O kadar vakitsizim ki, ona ayıracak vaktim ve gücüm yok. Beynimin "yapılacak öncelikli işler kısmı"nda daha evi son haliyle yerleştirme olduğu için diğer öncelikler arka sıralarda kalıp, zaman aşımına uğruyor.

2 senede ne çok şey yaşadık. Çınar gözümün önünde günbegün şaşırtı bizi. 2 yaş demek şaşırmak demekmiş onu anladım. Kah 2 yaş sendromunu yaşayıp, kah sessiz sakin takılıyor. Ama her gün, her dakika yaptığı, söylediği şeylerle bir o kadar şaşırıyorum. Resmen bizim herşeyimizi duruşumuzla, sözcüklerimizle, cümlelerimizle, kızgınlıklarımızla taklit ediyor.

Posted by Picasa
2 yaş demek şaşırmak demekmiş, terrible two değil. Bugün onu gezmeye götürdüm. Sağ elini cebine sokup, resmen erkek gibi yürüdü. Tam bir küçük adamdı. Muhtemelen birisinde gördü ve onu taklit etti.
Geçen gün hapşırdım ve gayet doğal bir şekilde "çot yaça annee" dedi. Bir yandan da elinde uğraştığı şeye bakarak. Yani onu gören 40 yıldır her hapşırana bunu söylediğini zanneder. O kadar mı kendinden emin.
Bir de beklerken "çiçek olmasını" istiyorum. Sıra alma ve bekleme 2 yaşın en önemli becerilerinden bence. Öğrenmesi gereken en önemli şeylerden birisi. Tam öğrenemese bile, yönlendirildiğinde bekleyebilmeleri lazım. Bu yüzden sıra alma, bekleme davranışlarını içeren oyunlar oynuyoruz sık sık.
Bugün alışveriş merkezindeki treni beklerken baktım kollarını bağlamış, çiçek olmuş. "Birazdan tren gelecek" dedim, ardından hemen kollarını bağlamış. "çiçet oluyom, bekliyom, anne şen de çiçet ol" dedi bana. O an oyunda öğrendiği bir davranışı güncel hayatına genellediği için çok sevindim.
2 yaş biriktirdiklerini sepetten çıkartmak demekmiş. Bugüne kadar gözlemledi ve hala da gözlemliyor. En önemli faaliyeti gözlem yapmak 2 yaş çocuğunun. Şimdi hergün, her an, her saniye biriktirdiklerini bir bir çıkarıyor sahneye.

Video evde o günün hatırına kendi aramızda yaptığımız ufak çaplı, ön kutlamamızdan.

26 Ocak 2010 Salı

Tuvalet Eğitiminde 1.hafta

Bir hafta önce bezimize veda edip, tuvalet eğitimimize başladık.

Aslında 3 ay önce yine başlamıştım. 2 günde bayağı da yol katetmiştik ta ki büyük tuvaletini lazımlıkta görene kadar.

"Anne gookuu" diye bacağıma sarılıp ağladığı anda bitirdim eğitimi.

Aslında beklenen birşey bu. Çoğu çocuk onu kolu, bacağı, ciğeri gibi vücudundan bir parça şeklinde düşünüp ayrılmak istemiyor ve lazımlığın içinde görünce korkuyor.

Neyse ki bizde ayrılmak istememe yaşanmadı.


Geçen hafta akşam ona artık bez takmayacağını, sadece uyurken bez takacağını söyledim. Tuvaletin sadece klozete ya da lazımlığa yapıldığını anlattım. Bir de tuvalet eğitimiyle ilgili bir kermesten aldığım bir kitap vardı, onu okudum ona.

İlk başta çok garip geldi ona ve akşam saat 6'dan 8.30'a kadar her 10 dk'da bir pantolonuna çiş yaptı. Ben pantolonunu yıkayıp, asıp, yeni pantolon giydirene kadar yenisini yapmış oluyordu. Bir türlü lazımlığa gitmeye fırsat kalmadı.

Normalde bu kadar sık yapmaz tabii. Değişik bir durum olduğu için bilerek yaptı kendileri :)

Ertesi gün daha seyrek olmakla beraber yine bir dolu pantolon değiştirdik. Ama o günün asıl skoru 2'ydi. 2 kez lazımlığa denk getirmeyi başarabildik.


Zaten önemli olan lazımlığa ilk denk getiriş, sonrası daha kolay işliyor.

Çünkü lazımlığa yaptığında eline çıkartma yapıştırdım, kapıya bir kağıt astım ve gülen çocuk çizdim.
Lazımlığını klozete kendisinin boşaltıp, ardından sifona kendisinin basmasına izin verdim ki sifona basmaya bayılıyor. Ennn önemlisi ise sifonu çektikten sonra çişiyle vedalaşma faslı oldu. Beraber el sallayıp, hoşçakaaaal demek lazımlığa oturması için bir sebep oldu.

Bir de tuvalet kağıdıyla pipisini silip, ardından ellerini yıkama fikri de çok hoşuna gitti tabii.

2. günde 15 dk'da bir tuvalete götürdüm. 3. günde 20 dk'da bir. 4. günde 30 dkd'a bir.Bu arada kağıdının üzerine sembol pekiştireç olarak ne istiyorsa onu çizdim.

4. günde pipisini tuttuğu zaman çişi geldiğini anladım. O gün sadece 1 kez kaçırdı. O günden bu yana ise her tuvalete götürdüğümde yaptı ve herhangi bir kaza yaşamadık çok şükür.

Şimdi saatte bir ya da her pipisini tuttuğunda tuvalete götürüyorum. Ya da soruyorum var mı diye. Ya yok diyor, ya da geldi diyip tuvalete koşuyor.

Uykuda ve dışarı çıkarken kilot şeklinde olan ilk adımlar bezini takıyorum ama onu kilot diye tanıttım. "Daha sıcak tutsun diye bunu giydiriyorum" diyorum. Gün içerisinde normal kilot giyiyor artık. Adam oldu be!! Çok hoşuma gidiyor.

Şimdi sırada tuvaletini söylemesi ve geceleri tutması var.

Çoğunlukla söyledikten sonra ve tutmayı öğrendikten sonra birdenbire geceleri de yapmayı kesiyorlar. Onu bekliyorum. Yoksa şu anda gece uyandırmak çok zor geliyor bana. Başaramazsak, kalkmayı deneyeceğiz.

Yazının özü: Popolara özgürlük!!!!!!!!!!!

29 Aralık 2009 Salı

2010 hazırlıkları

Benim sert ördeğim yılın son günlerine yeni alışkanlıklar, yeni huylarla başladı. Sanırım 2010'a hazırlanıyor :) Eeee yeni yıla yeniliklerle girmek lazım.
21 ayı geçtiğimiz şu günlerde uyku alışkanlıklarımız bayağı bir değişti. 15 gün öncesine kadar yatağına bırakıp çıktığımda uyuyan Çınarişkom şimdilerde ben odadan çıkınca ağlıyor. Ben de 1-2 dk odada duruyorum eğer o zaman kadar uyumazsa çıkıyorum. Arkamdan bir iki ağlıyor sonra uyuyor.
Bazen ise üstünü açtı mı diye kontrole gittiğimde yatağın içinde oturmuş oyuncaklarıyla oynuyor buluyorum. Hem de sessiz sessiz.
2 gündür de uyumayı reddediyor. Bu da ayrı bir problem tabii. Uykudaki bu değişikliklerin bakıcımızın gelmesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Eğer dışarı çıkacaksam o uykudayken çıktığım ve uyanınca beni göremediği için bunları yaşıyoruz. Diğer adıyla ayrılık kaygısı yani.

Bu ayrılık kaygısını daha da artırmamak için küçüklüğünden beri hep onun önünde kapıdan çıktım, hep vedalaştım, hiç kaçmadım. Arkamdan ağladı hep tabii ki ama sonuçta annem aniden ortadan kayboluyor diye düşünmüyor. Sanırım o uyurken de çıkmamam lazım, kaygımızı depreştirdi gibi.

Gece uykuları da bir iyi bir kötü. Yine son 2 aydır hiç uyanmadan uyuyordu sabaha kadar. Şimdilerde benim uzaktan pışpışlamam pek işe yaramıyor. İlla odasına gitmemi istiyor ve çok sık uyanıyor. Hala 10 adet olan dişlerimizin yenileri geliyor diye umut ediyorum.

Ağzımız çeşme gibi. tam anlamıyla. Sürekli ağızdan aşağı doğru akan çizgi şeklinde salyamız mevcut. Bazen üstü ıslanınca "Ayyyyy anneeee, pantooo tiynendiiiii" (pantolonum kirlendi) diye yanıma koşuyor, kaşlarını Küçük Emrah modeli yaparak. Çok titiziz.

Konuşma konusunda son 3-4 günde bayağı ilerledi fındıkkurdum.
Artık öznesi, nesnesi ve fiili olan 3 kelimelik cümleler kullanmaya başladı. Bayağı bayağı derdini anlatıyor. İşin ilginç yanı ise başka bir çocuk ya da yabancı bir büyük varsa yanında asla konuşmuyor. Tek tük kelimeler kullanıyor o zamanlarda. Bu yüzden de aile bireyleri dışındakiler Çınar'ı hala konuşmuyor zannediyor. Halbuki akşama kadar çenesi 1 dk kapanmıyor.
Bakıcı ablamıza alıştık ama ben yanlarındayken hala beni tercih ediyor. İmkansız, ablası onu içeri oyun oynamaya götüremiyor. İllaki benimle oynayacak.

Yeni yıla yeni umutlarla giriyoruz. Yeni beceriler, yeni alışkanlıklar, yeni güzellikler bizi bekliyor umarım.

Arada dikenler de olacak tabii ki ama evrene yeni yıl isteğimi atıyorum: Sabaha kadar deliksiz uykulu, bol iştahlı (aman aman bu sadece Çınar için), bol gezmeli, 2 yaş sendromsuz, sakiiiin, huzurlu bir yıl olacak. Evet evet olacak.

11 Aralık 2009 Cuma

En son ilklerimiz


Çınar 21 aylık hayatının ilk sorusunu sordu. "Eydaade yeede?"

2 farklı kitabının içinde hep aynı sayfaya takılıyor. Ejderha olan sayfalara!
O kitaplardan birini bulmuş, önüne açmış, sayfaları çeviriyor hararetle.
Sonra bana dönüp ömrünün ilk sorusunu sormuş oldu.
-Anne, eydaade yeede?

-----------------**----------------------

Karalama yapmayı çok seviyoruz.
Aşağı-yukarı, sağa-sola, dairesel karalama, top çizme aşamalarından sonra kalın hatlarla çizdiğim elmanın içini, dışarı taşırmadan boyamayı başardı ilk kez.
Bu da bizim ilk sınırlı boyamamız.
Posted by Picasa

15 Kasım 2009 Pazar

Ohh

20 aylık olduğumuz şu günlerde;

*Uzun zamandır ilk kez babaanneye bırakıp "ben gidiyorum oğlum hoşçakal" dedikten sonra arkadan iki gözü iki çeşme ağlamasına, boncuk boncuk dökülen gözyaşlarına içim parçalana parçalana gitmeden , gülücüklerle uğurlandım :)

* Eve döndüğümde kuzeni yerine beni görünce sinirlenip, kucağıma almamı istemedi ilk kez :)

* Evde herhangi bir zamanda kucağıma almak istediğimde ıh ıhh diyip arkasını dönüp gitti.

*Son haftalarda daha az kucağıma gelmek istedi :)

* Akşamları uyumadan önce emdiği memede uyuyakalma faslı bitti. Emdikten sonra yatağı gösteriyor. Yatırıyorum, koltuğa oturup biraz bekleyip, çıkıyorum :)

*Misafirliğe gittiğimizde evde bulunan insanlara öcü görmüş gibi muamele yapmıyor. Kucağıma gelmeden sessizce elimden tutup bekliyor.

*Dışarıda kendisini seven insanlara küfür eder gibi somurtup,kızmıyor. Artık onlara uzaktan el sallıyor ve gülücükler saçıyor.

"Artık daha sosyaliz yani."

1 aydır siyam ikizleri modundan yavaş yavaş çıkıyoruz. Kendimi daha özgür hissediyorum. Sanırım Çınar da öyle.

Posted by Picasa

21 Ekim 2009 Çarşamba

19 aylık bir keçi

15 aydan sonra Çınar bambaşka bir çocuk oldu. O sakiiiin, mülayim çocuk gitti yerine inatçı, dediğim dedik ve çok hareketli bir çocuk geldi.

Özellikle son 1 haftadır inatçılık hat safhaya çıktı. Artık kendini konuşarak ifade edebildiği için anlamamazlıktan da gelemiyorum :)

Favori ifademiz ııh-ıhh ya da hayaa(hayır). Herşey ıh-ıhh. Özellikle soru eki -mi ile biten her kelime ıh-ıhhla cevap buluyor. En sevdiği şeyleri bile sorduğumuzda reddediyor. Mesela alışveriş merkezlerindeki tırtıllara asla karşı koyamaz. "Tırtıla binecek misin?" ıhh-ıhhh."O zaman trene binelim mi?" ıhh ıhhh.

Ne söylediğimize bakmıyor bile amaç annenin babanın söylediğine karşı çıkmak.

Şimdiki çocuklar eski gelişim testlerine göre hep daha ileri düzeyde çıkıyor. Bunda daha çok uyaranlı, daha çok işitsel, sözel, görsel girdilerin verilmesinin payı büyük diye düşünüyorum. Dolayısıyla çocuklar zihinsel olarak yaşından biraz daha ileri düzeyde oluyor.

Bunun sonucu ise çocuk gelişiminde bulunan kritik dönemlerin daha çabuk yaşanması. Bizim önümüzdeki kritik dönemse "terrible two" ya da 2 yaş sendromu.

Çınar'ın 2 yaş sendromuna girdiğini düşünüyordum da yüksek sesle söyleyemiyordum. Dün 19 aylık kontrolümüze gittiğimizde doktorumuzun da onaylaması üzerine yeni bir sendromumuz ve Çınar'la evimize döndük. Hemen bir acil eylem planı oluşturdum. Hangi durumda ne yapmalı, neler yapmamalı.. Bunu sonra ayrı bir yazı şeklinde yazarım. Önce sinirlerimi aldırmam lazım.

Biz bu inatçılığı sevmediği şeylerde daha yoğun yaşıyoruz. Nedir bu? Tabii ki yemek.

İstemiyorsa hemen kafayı sallayıp ıhh-ıhh ya da yemeğin ortasında tabağı uzatıp "ah ah doooduu" ( al al doydum). "Bunu da ye oğlum, hadi bitirelim" dediğimde bir çığlık ve yüsek perdeden "dooooduuuuuuuuuuuuu" (doydum dedim ya sana kadın) diyerek ağzımın payını veriyor.

Bense tabağı alıp tıpış tıpış kalkıyorum masadan. Emir büyük yerden napalım.

Son bir ayda neler değişti?

Motor becerilerinde ufak da olsa ilerleme var.

Merdivenden bir yerden tutunmadan inmeye çalışıyor bazen başarılı oluyor.

Müthiş top oynuyor. Topu yere koyuyor. 4-5 adım geri gidip mesafeyi alıyor ve koşarak topa vuruyor. Bunu kimse öğretmedi sanırım babasıyla oynarken onu gözlemiş.

Kalemle daha güzel karalama yapıyor. Önceden dikey, yatay hareketlerle karalama yaparken şimdi dairesel karalama yapabiliyor.

Yap-bozlarla daha çok ilgileniyor. Tam olarak takamasa da takmak için bayağı çaba sarfediyor. En azından daha uzun süre dikkatini yoğunlaştırarak oynuyor.

Şarkı söylüyor. Pıtırcık serisinin sesli kitaplarını çok seviyor. Şarkılı olanları hiç durmadan arka arkaya 50 000 kez dinliyor. Şarkıya eşlik etmeye çalışıyor. İçinden belli başlı kelimeleri şarkıyla beraber söylüyor ve melodisini kendince birşeyler söylerek taklit etmeye çalışıyor. Benzetiyor da.

Müziğe olan yeteneğini bebekler için müzik kursuna göndererek değerlendirmek istiyorum ama domuz gribinden dolayı biryere hareket edemiyorum.

Dünkü kontrolde Çınar daha da zayıflamış çıktı. 15 aylıkken daha kiloluymuş bu halinden. Şu anda 10.450 kg ve 83 cm çıktı. 2 aydır doğru düzgün boyu da uzamıyor. Gerçi sabah hiç kahvaltı yapmadan tamamen aç gittiği için de bu kadar az çıkma ihtimali var. Yemek yiyince bir 200 gr falan çok çıkıyor.
Doğru düzgün yemeden ve uyumadan ancak bu kadar olabiliyor demek ki. Bir azı dişimiz çıktı. Diğeri de yolda. Sanırım iştahsızlıktaki son nokta bundan kaynaklanıyor.
Evrene isteğimi atıyorum: Çınar yemeklerini yiyen, sabaha kadar deliksiz uyuyan bir çocuk olsun terrible two bana vız gelir.
Posted by Picasa

17 Eylül 2009 Perşembe

1,5 yaşındayım!!!


Uyumak için biraz anne sütü ve kulağa sokulmuş bir tutam anne saçından yavaş yavaş vazgeçip kendi kendine uyumayı öğrendiği şu günlerde tam bir yerden bitme oldu artık.
O küçük bir çocuk. Artık bunu kabul etmenin vakti geldi.

Dün e-learning kapsamında master yapmayı düşündüğüm bir üniversitenin ilgilisi başlayıp başlamayacağımı sorduğunda verdiğim cevaba mı yoksa aldığım cevabı şaşırdım bilmiyorum.

- "emin değilim. benim bebeğim oldu da"
- hayırlı olsun hanımefendi.

Şimdi kadın beni kucağına minik bir bebekle düşünürken ne bilsin içeride anniiiiiii diye bağıran 1,5 yaşında bir fındık kurdu olduğunu.
Hala farkında olmadan bebek diyorum minik danaya.


18 aylık bir bebeğin aslında küçük bir çocuk olduğunu onu her gün şaşırarak izlediğimde daha iyi anlıyorum. Her gün yeni şeyler öğrenip, yeni kelimeler söyleyerek sonraki güne bir öncekinden daha donanımlı giriyor.
Artık bahçede scooter'a binen abilerinin peşinden koşup "biiiiiiiiiin" diye onları indirip, scooter'larına el koyuyor.
Araba şeklindeki yürütecini sürerken halıya takılınca ıhhh ıhhh diye bağırmak yerine öğrettiğim "kaldır" kelimesini yardıma ihtiyacı olduğu her durumda kullanıp "anne kaaadııı" diye yardım istiyor. Alakasız yerlerde de olsa ! :)
Kendi boyutlarına uygun oyuncakların olduğu parkta bir süre yardımsız oynayabiliyor. İniyor,çıkıyor, kayıyor, ata biniyor, çocukları taklit ediyor, onlarla kavga ediyor. Saç çekme huyumuz devam ediyor. Arada bir kendinden dişli büyük bir çocuğa denk gelmişse şepeşelleyi yiyip bir daha elini kıpırdatamıyor :)

Uyuyan insanlara çok saygılı :) Sabahları "baba uyuyor sessiz olalım" dediğimde fısırdayarak baba diyor. Ardından babasının yanına koşup suratına babaaaa diye bağırıp bir şaplak atıveriyor.

Birşey için ağladığında, eğer yapacağım birşeyse "sessiz ol, ağlamadan anlat" dediğimde hemen susuyor ve istediği şeyi yapmamı bekliyor. Tabii bazen ne dediğini anlamıyorum ardından tekrar ağlamaya başlıyor. Kuralların farkında artık yani.

Çoğunlukla kurallara karşı koymaya çalışıyor.

Özellikle akşamları misafirliğe gittiğimizde uyku saati yaklaşmışsa çok mızırdak, huysuz bir çocuk oluyor. Bizim başkalarının yanında ağlamasını istemediğimizin ve bu konudaki tedirginliğimizin farkında. Bunu özelikle kullanıyor. Ağlar gibi yapıyor, sürekli bana mızırdanıyor.



Papağanın daniskası kendisi. Ne desek tekrar etmeye çok hevesli. Özellikle cümlelerin son kelimelerini. İçlerinden sık duyduklarını kelime dağarcığına ekleyip kullanıyor, işine yaramayanları unutup gidiyor.
Arabalar, boya kalemleri, kitaplar şu sıralar vakit geçirmekten keyif aldıkları. Vileda, süpürge ve toz bezi dışındakiler tabii :)


Bir de bayıldığım "baaaaaaaaaaa" sı var. Bu bak anlamına geliyor. İşaret parmağı da eşlik ediyor bu duruma. ,

Buradaki esas nokta söyleme tarzı. Kız çocukları birbirlerine hava atmak için oyuncaklarını ya da giysilerini gösterirken nasıl söylüyorlarsa öyle diyor. Sesin tonunu yükselip, gittikkçe inceliyor ve birden kesiliyor. Oyuncaklarını, elindeki kalem lekesini, dışarıdaki bir arabayı gösterirken birimizi çağırıp "babaaa baaaa!

Keyifli, uykusuz, yemek vakitlerinden nefret ettiğim, bazen sinirden ağladığım, çokca mutlu olduğum, bol oyunlu, bol kitaplı, neredeyse hiç tv'siz, bol bilgisayarlı bir 18 ay geçti.

İyisiyle, kötüsüyle, tüm zorluklarıyla iyi ki dediğim bir 18 ay!

20 Temmuz 2009 Pazartesi

16 Aylık Oldum



1,5 yaşına 2 ay kala artık ciddi ciddi bebeklikten çıkmış, minik bir çocuk oldu Çınar. 15 aylık olduktan sonra daha bilinçli, bilerek! davranan çocuklar haline gelen bebişlerden biri olduk bile.

Bu ayında neler yapabiliyor:

Koşuyor, merdivenleri çok yüksek olmadığı sürece kenarlarından tutunarak çıkıyor. (Eğer benden kaçmayacaksa tabii) Benim onu yakalamamı istemiyorsa emekleyerek hızla çıkıyor merdivenleri.

Özellikle sitemizin parkında dönen kaydırak olduğu için çıkmasını istemiyorum ama benim geldiğimi görünce hızla tırmanıyor. Geri indiremeyince beraber! kayarak iniyoruz dönen kaydıraktan. Bunu defalarca tekrar ediyoruz, sıkılmasını bekliyorum ama sıkılmıyor da.




Tüm siteye rezil oluyorum tabii.İtiraf ediyorum çok zevkli ama bu tür işler için yaşlanmışım sanırım çabuk yoruluyorum.

Merdivenlerden tutunarak ve ayak değiştirmeden iniyor.

Birden fazla arabanın arasından "bizim arabamızı göster" diyince gösteriyor.

Kendince korkuları var. Mesela kaygan bir zemin üzerinde su birikintisi varsa ve Çınar tesaüfen onun üstüne çıplak ayakla geldiyse hiç kımıldamadan kaşlarını Küçük Emrah gibi kaldırıp ıııııııhh deyip yardım ister.. Düşme korkusuyla kılını bile kıpırdatmıyor. Ne demişler en iyi öğrenme, yaşayarak öğrenmedir.

Yemek yeme konusunda bir ileri, iki geri ilerliyoruz. Bazen yiyor bazen yemiyor. Şu aralar çatalla kendi kendine yemeyi keşfettiği için daha rahatım. Yemek yerken önüne domates doğruyorum o çatalla tek tek yerken benim verdiklerime de ağzını açıyor.

Ya da meyvesini doğrayıp önüne koyuyorum, o da çatalla tek tek yiyor. Yanında babası varsa ona seslenip her defasında ağzını kocaman açıp nasıl yediğini ona gösteriyor ve alkış bekliyor.

Uyku konusunda bazen sabaha kadar uyuyup, bazen 5-6 kez kalkıyor. Hala 4. dişliyiz. Sanırım zor çıkarıyor ve birden fazla çıkarıyor. Bu yüzden uykusuz gecelerimiz arttı. Özellikle gündüzleri bir yere gittiğimizde orada uyumayı reddediyor. Birşeyleri kaçırmamak için olduğunu düşünüyorum.

Bunun dışında arkadaşlarıyla bir araya gelince arkadaşının dikkatini çekmek için yaptığını düşündüğüm vurma davranışı var. Her defasında göz hizasına inip kesin bir şekilde "hayır vurulmaz. Hadi cici yapalım" diye uyarıyorum, birden fazla kez yaparsa ortamdan uzaklaştırıyorum.



Kullandığı kelimeler:

Anne, Baba, Anneanne, Dede

Adda, Mama, Meme, Aba (abla)

Abi, Bebe (bebek), Bala (balık), Ah (al)

Del (gel), Ti tak (tik tak), Gak gak, Ku /Ka (kuş)

Et ( İbrahim Tatlıses kıvamında, genizden), Aç, Attı

Ala (alo), Haşi (hapşu), Kı kı (dıgıdık dıkgıdık)

Bunun dışında "Ferhat" gibi kullandığı ama Türkçe'ye çeviremediğim kelimeleri ve ses taklitleri var.

9-18 aylar arasında görülen "jargon" Çınar'da da görülüyor. Jargon yetişkin konuşmasına benzer ses ve tonlama ile çocuğun yetişkin konuşmasını taklit ettiği bir ses çıkarma tipidir.

Çınar bunu o kadar çok yapıyor ki 19 Mayıs'ta Antalya'ya gittiğimizde restaurantta İngiliz bir teyzeyla amcanın yanına gidip hızlı hızlı birşeyler anlatmaya başlamıştı. Kadın inanamadı ve amcaya dönüp "oooo ne kadar da güzel konuşuyor "dedi. Kadın Türkçe bilmediği için Çınar'ın Türkçe birşeyler anlattığını düşündü. Ne bilsin Çınar'ın salladığını :))




Bu ayların dil gelişimi ile ilgili diğer bir noktada duyduğu bazı kelimeleri taklit edip bir daha kullanmamalarıdır. Bunun dışında ünlü-ünsüz birleşimleri ile kelime benzeri ama anlamı olmayan kalıpları hep aynı şeyleri tanımlamak için kullanırlar. Çınar'ın bir "o-a"sı vardır. Ağzını kocaman açıp o-a der ama ne için söylediğini hala anlayabilmiş değilim.

Boyu ve kilosunu bilemiyorum. Geçen ay 10.500 kg idi. Şu ara kendi tartımızda 11 kg gösterse de her zaman ondan daha az çıkıyor. 10.750 falan oldu sanırım.


Bu arada geçen hafta Haber Türk gazetesinde çıktık. Anne blogları bu sefer de gazetede vardı. Çok sevindik, mutlu olduk.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Tatilden 2 eğlence

Senin o bir o yana bir bu yana salladığın totonu, havada duran kollarını yerrriiiimmm....

Araba ve bebekle oynamanın kesinlikle genlerden gelen birşey olduğunu ve cinsiyete bağlı olarak baskın olduğuna inanıyorum.

Hiçbir şekilde arabayla oynaması için yönlendirilmedi. Ne kadar arabası varsa o kadar ayıcık vb. oyuncağı var ama Çınar yine de gidip arabalarla oynamayı tercih ediyor.

Elinde araba bütün evi bu şekilde dolaşıyor. Bir de şimdilerde sürerken dudaklarıyla hava çıkartarak sesini taklit etmeye çalışıyor erkekim.

Yürüme konusunda daha da uzmanlaştık. Şöyle ki; daha az düşüyor, kolların havada kalma süresi daha az ;)) Kollarını direksiyon olarak kullanıyor. Onlarla hem yön veriyor hem de dengeyi sağlıyor :)

3 Mayıs 2009 Pazar

12-13,5 ay



1,5 ayda minik bir adama dönüşmüş oğlumla burdayız yeniden.özlemişiz seni günlük.


bu dönemde neler yaptığımızı kaydedemedik. kısa bir özet...


emekleme konusunda "jet" hızına erişti. 4 gün önce de birden bire uzun süre tay tay durup 3 adım attı. ama işin ilginci bunu birden birgünde yapması.


ben çınar'ın direk koşacağına eminim.


en güzel gelişmeyi konuşma-dil gelişiminde gösterdi Çınarişkom.


özne+gel kalıbını kullanıyoruz. anne gel, aba gel.


şimdi "anne-al"ı arada sıradakullanıyor ama sadece birleşim şeklinde. tek kelimelerimiz oldukça çeşitlendi.


sürrreekli konuşuyor. bıdır bıdır hiç susmuyor. arabada, banyoda, parkta, kapıyı çalanlara, yolda gördüklerine ve özellikle mağazalarda çalışan ablalara :))

yemek konusunda 2 arpa boyu ilerleyip 1 arpa boyu geriliyoruz. bir günü bir gününü tutmuyor. bir gün herşeyden yiyor 2.gün aynı yemeğe ağzını açmıyor. idare ediyoruz işte.

kendi kendine yemek yemeyi arada sırada ayna karşısında çalışmıştık. geçen gün anneannesine illa ben yiyeceğim diye tutturdu. kaşığı istedi, verdik.

sonuç yukarıda :)




13 Ocak 2009 Salı

Yaşaşıın Özgüyüm Aytıkk!!

1 haftadır sabahları yatağın içinde otururken buluyoruz Çınar'ı. Uyanıp oturuyor, kendi kendine konuşuyor. Uzun bir süre devam eden konuşmasına karşılık kimse gelip onu almayınca bağırmaya başlıyor, beni alıııııın der gibi. Bi zahmet kalkıp bakıyoruz, yatağın içinde şapşirik şapşirik oturmuş bakıyor.

Sonrasında bıraktığımız yerde hemen yüzüstü dönüp, ayaklarının üstünde popo havada köprü yapıp, oturma pozisyonuna geçiyor. Altını değiştirirken de dahil. Zaten savaş haline dönüşen bez değiştirme zamanlarımız şimdi daha da zorlaştı. Eline vazgeçemeyeceği birşey vermediğim taktirde kaçmaya çalışıyor.

Bu, yatarken oturma pozisyonuna geçme durumunu kendince geliştirip, bugün emeklemeye dönüştürdü Çınarişkom. Şimdi durdurabilene aşkolsun. İlk önce kendine güvenemiyor. Bayağı bir düşünüyor. Popoyu kaldırıyor, ellerinin üstünde köprü yapıp, vazgeçiyor. Sonra birden gözünü karartıp, robot gibi kendince emekliyor. Birkaç güne bayağı bir hız kazanacak gibi.

18 Aralık 2008 Perşembe

9 aylık oldum




Her ay ay dönümlerini burada kutlarken bir önceki aydan bu yana zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünüyorum. Sanki 2 gün önce yazmış gibiyim 8 aylık olduğunda neler yaptığını. Hızla geçen zaman iyi mi, kötü mü bilmiyorum. Oğlum büyürken ben de yaşlanıyorum. Tadını çıkara çıkara yaş-lanıyorum, oğlum şimdilik ay-lanırken.

Geçen aydan bu yana daha bir bilinçlendi, daha afacan, daha haylaz oldu Çınar. Çevresinde olup biten herşeyin farkında. Oyuncaklarıyla bilinçli ve daha uzun süreli oynuyor. Dikkat süresi daha da uzadı.

Eline aldığı herşeyi ses çıkarması için mama sandalyesinden aşağı atıyor.

Yemek konusunda problemimiz bayağı azaldı. Kahvaltısını yiyor çok şükür. Tek problemimiz meyve ile. Milupaları yiyor ama benim rendelediğim meyveyi çok sevmiyor. Bazen kendiliğinden ağzını açıp yiyor ama genelde meyve vakti çok stres oluyorum. 1 aydır yemeklerde blender ve rondoyu kullanmıyorum. Sadece çatalla eziyorum.Bu yüzden öğlen yemeklerini istemiyordu ama ona da yavaş yavaş alışmaya başladı.

Bir de yemeğini tamamen bitirdiği zaman nedense heyecanlanıyorum, endişeleniyorum. Tüm tabak bitince "acaba çok mu verdim ki" diye düşünüp kendime kızıyorum. Sanki çok yedirmişim de ardından kusacakmış, onun minik midesine zarar verecekmişim gibi hissediyorum. Bir-iki kaşık bırakınca daha bir huzurlu oluyorum. Bi garibim işte!

Gündüz 2 kere uzun uyuyordu. Özellikle öğleden sonra en az 1,5-2 saat uyurdu. Şimdi ise maksimum 1 saat uyuyor. Uykuya emerek geçiyordu. Şimdi emdikten sonra hatta emerken poposunu kaldırıyor, kendini atmaya çalışıyor. Gören, atlayıp gidecek sanır. Bu yüzden emdikten sonra bazen ayağımda sallamak ya da yatağına yatırıp sırtını ya da poposunu pışpışlamam gerekiyor. Sürekli fiziksel temasla uyumaya alışacak diye onun yerine ayı, oyuncak vb. bir uyku arkadaşı edinmesini sağlamayı düşünüyorum. Şimdi bunu öğretmenin tam vakti sanırım.




Gece uykularımız biraz daha düzene girdi. Kendi odasında, yatağında yatmaya başladığında beri daha iyi uyuyor ( Maşallaaahhhhhh). Yatağında istediği gibi dönebildiği için yüzüstü uymayı keşfetti. Rahat ediyor herhalde ki bazen sallarken bile yüzüstü dönüyor, öyle sallıyorum. Komik oluyor :)

Emekleme çalışmaları son 2 günde hız kazandı. Oturur oturmaz hemen emekleme pozisyonuna geçiyor. Bir ayağını kurtaramıyor. Yardımcı olup da ayağını kurtardıktan sonra iki ayağını birden öne doğru çekiyor. Elini atıyor ama ordan sonrasında ya yüzüstü yapışıyor ya da ööööylece robot gibi duruyor.

2 gün önce alkışı öğrendiğinden beri nerde bir müzik duysa hemen alkışlayarak eşlik ediyor. Annesini iyi gözlemlemiş. Farkettim ki ben şarkı söylerken hep alkış yapıyorum.

Bir de beni dedesi zannediyor sanırım. Beni çağıracağı zaman bana bakıp de-de diyor :)

16 Aralık 2008 Salı

Piyanist Şantör


Bugün beceri hanemize 3 yeni şey eklendi.

Alkıııış diyince hemen el çırpıyor. Önceden gel-gel yapıyordu ama onda aynı zamanda fiziksel model oluyordum. Şimdi sadece alkış dediğimde alkışlıyor. Hatta babasına telefonda "Çınar alkıııış diyince elindekini bırakıp alkış yapıyor" diye anlatırken bile "alkıııış"ı duyunca hemen el çırpmaya başladı. O anda elinde meşgul olduğu şeyi bırakıp, hatta bebek arabasının önünden tutup dik durmaya çalışırken bile duysa arkaya doğru kendini atıp hemen görevini yerine getirme gayreti içinde alkış tutuyor.

Piyanosunun tuşlarına ses çıkarması için basıyor. Elini üstüne koyuyor ve sadece parmaklarını bastırıyor. Oyuncaklarıyla amaçlı oynuyor artık.



Kumandayı eline alıp arkası dönük bile olsa hemen televizyona bakıyor. (Onun yanında televizyonu hiç açmamama rağmen) Nadiren tv gördüğü zamanlarda prosedürü gayet güzel kaydetmiş.

Bu gazla öğleden sonra yoğun sise aldırmadık, ana-oğul Panora AVM'ye gittik. Gezdik, karşılıklı kahve-yoğurt keyfi yaptık.

Onu ödüllendirdim ve ona sallabaş aldım, aldığıma da pişman oldum. Kahvemi rahat rahat içeyim diye halkalarını eline verdim oynaması için. Habire yere düşürüp durdu, ben de sürekli koltuğun altına kaçan halkayı almak için eğilen bir görüntü sergiledim. 5-6 tekrardan sonra kafamı koltuğun altından çıkarıp sallabaşı attım çantaya.

Aman ne ağlama. İlla onu istedi durdu. Vermedim, ağladığında istediğini elde etmeyi öğrenmesin diye. Sonra sustu, kıyamadım bir ara gezerken tekrar verdim . Bu sefer alışveriş merkezinin koridorlarında habire halka peşinde koşturup durdum. Koşturmayı bırak Çınar'ı arabasında yalnız bırakıp halkayı almaya gitmek kastı biraz. Yine attım çantaya. Yine ağladı :)) Artık onun da istekleri var. Oyuncağı elinden alınınca sessizce duran bebiş değil o. Onu istiyor ve bunu ağlayarak ifade ediyor.
Artık beni anlıyor. Kızdığımı, sevdiğimi, istediğimi, istemediğimi biliyor.Her gün bir önceki günden farklı bir çocuk olarak uyanıyor.


16 Kasım 2008 Pazar

Mr. Çınar





Teyzesinin doğumgünü şerefine taktık, takıştırdık ana oğul. Oğlum çekti gömlekle kravatını, canti canti eşlik etti bana. Önce inceledi boynundan sarkan uzantıyı, çekti çekiştirdi. Koparamayınca savaşmaktan vazgeçti.
Erkekime bu güzel kravatı ve ayrıca papyonu taaa Antalya'lardan alıp, getiren Sardunya'ya da Çınar adına teşekkür ederim.

Çınar bu 1 haftada çok değişti. Hızla büyüyor ve ben hızına yetişemiyorum.

Gel-gel yapmayı öğrendi. Her akşam camın önünde dışarıyı seyredip, babamızı beklerken" gel oğlumun babası gel gel" tekrarları sonucunda bir baktım o da gel gel yapmaya çalışıyor. Bir yandan da elini seyrediyor :)) Şimdi akşama kadar sürekli gel-gel çalışmaları yapıyor. Bir de birşeyi istediğinde "ver" anlamında kullanıyor bu işareti. Kucağa alınmak istediğinde de uzaktan bize gel gel yapıp kollarını bize uzatıyor. Gel de alma!

Gitmek istediği kişinin kucağına doğru atlıyor. (Bunu sabırsızlıkla bekliyordum.)

Heceleri çok çeşitlendi. Sürekli konuşma halinde.

Karşılıklı top oynuyor. Topu tek eliyle tutup bana doğru atmaya çalışıyor ama yana doğru gidiyor.

Adımlamayı pek beceremiyordu. Kollarından tutunca yavaş yavaş adım atmayı öğrendi.
Emekler gibi pozisyonlayınca öyle kalıyor. Hiiiç kımıldamıyor. Ne yapacağını şaşırıyor sanki biraz. Şimdi yavaş yavaş poposunu ileri geri oynatıyor.

Nesneleri kutunun içinden tek tek çıkarıyor ama içine henüz koyamıyor. Bunun için daha erken zaten. Karşılıklı oturup kutudan küpleri çıkarma ve "ver "yönergesine uyma oynuyoruz. 10 yıl süresince öğrencilerimle her gün defalarca kez çalıştığım nesneleri kaptan çıkarma, doldurma etkinliğini Çınar'la yapmak bir garip geldi.

Milyonlarca kez çalıştım, milyonlarca kez elime aldım o kutuları. Mağazaya gidip de o içiçe geçen kutuları, sallabaşı, küpleri, şekil kutusunu görünce içim daraldı. Oyuncak gibi gelmiyor onlar artık bana. Seviyorum mesleğimi ama o kadar çok tekrar gerektiriyor ki engelli bir çocuğa sıfırdan yeni şeyler öğretmek, evde materyalleri gördükçe tekrar tekrar yaşıyorum seansalrı. İçiçe koymaya çalışıyorum kutuları, kutunun içine koyduğum bir nesneyi aylarca çıkarttırmaya çalışıyorum öğrencilerime, tuturmaya çalışıyorum sallabaşın halkasını, 2 küpü üst üste koymak için onlarca tekrar yapıyorum.

Çok zevkli, çok tatmin edici, hele ki verdiklerini almaya başladığında tadından yenilmiyor bu iş ama aynı şeyleri yıllarca her gün, farklı çocuklarla da olsa tekrar etmek sersemletiyor insanı. Bir süre sonra sen de rezim çizeceğin zaman çöp adam çizmeye, bulaşık yıkarken "kırmızı balıııık gööölde" diye şarkı söylemeye başlıyor hatta bunu kanıksıyorsun.

Normal gelişim gösteren çocuklar hep çok zeki gelmiştir bana. Halbuki normal sınırlar içerisinde becerilere sahip olmakla ne kadar da şanslılar,bu azınlıkmış gibi görünüp ama bana çoğunlukmuş gibi gelen "farklı gelişim gösteren çocukların" arasında.

Çok şanslıyız çooook. Her gün dualar ettim hamileyken. Sadece "normal, sağlıklı" olsun dedim. Allah'ıma binlerce şükür dualarım kabul oldu ve onunla oturup kutunun içinden nesneleri çıkarmak bana gerçekten çok garip geliyor. Verdiğini hemen öğreniyor ya, çok güzel bir duygu bu.
Ben hala her gece dularımda tüm farklı gelişim gösteren çocukların yaşıtlarının gelişimlerini yakalaması ve aillerine güç kuvvet vermesi için Allah'a dua ediyorum. Çok güzeller...Çok sevgi dolu, verdiğin en ufacık ilgiye, sevgiye karşılık veren çocuklar onlar.

Çıkamadıkları merdivenleri bir an önce pıtır pıtır tamamlamlar umarım.

30 Ekim 2008 Perşembe

Yeni hecelerimiz ve uykusuz geceler



1 haftadır hece dağarcığımıza yenileri eklendi. de-de, adda, da-da,ba-da.

Önce ağzını birşey söylüyormuş gibi açıp kapatıyor sonra takılmış plak gibi aynı heceleri tekrar ediyor. Artık arkası hızla gelir sanırım. Sırada ma, me'li ve o sesini içeren heceler var. Anlamlı kullanmaya başlamasına daha çok var ama en azından isteklerini ve istemediklerini ses çıkararak ifade edebilmesi çok güzel.

Oda dışında ona ismiyle seslendiğimde "hıh" diye cevap veriyor.

Kızdığı veya istemediği birşey olduğunda (genelde top oynarken topu vermek istemediğinde ) ellerini yumruk yapıp, öne doğru uzatıyor ve hııııııııııııııı diye kızıyor bana. Büyüsem neler yapacağım der gibi. Büyük çocuk olsa vuracak sanırsın. Öyle kızıyor ciddi ciddi.
"Su" diyince su içeceğini bilip gülüyor ve suyu arıyor. Zaten severek ağzını açtığı iki şeyden biri. Sebzeler ve su :))

Bir de çıkmak bilmeyen ve bizi uykusuz bırakan dişlerimiz var. Sol alt dişi nokta gibi patlamış ama 10 gündür çıkmak bilmedi bir türlü. Zor çıkarıyoruz dişleri galiba. Geceleri çok huzursuz. Uyu-uyan, uyu-uyan... Bir de üstüne saatler geri alınınca sabahları 7.30 yerine 6.30 da ayaktayız. Hiç şaşmaz mı bu saatler? Tık yok. 6.30 oldu mu anında gözü açıyor. Müthiş bir vücut saati var bu bebişlerin. Gece uyumadın doğru düzgün , uyu işte şöyle 9'a kadar. Bir aralar öğlen 12'ye kadar uyurdu. Meğer ne güzelmiş o günler :)




24 Eylül 2008 Çarşamba

büyüyorum, değişiyorum


Şu aralar benim açımdan en büyük gelişme yüksek lisansa başladığım için oğlumla daha uzun süreli ayrı kalıyoruz ve bu benim için çok zor oluyor. Meğer çok alışmışım ona. Olumsuz bağlılığa doğru gidiyoruz sanırım. Anladım ki büyük konuşmamak lazım. Velilerimin ahı çıkıyor. Yapmayın dediklerimi ben yapıyorum.

Çınar'daki gelişmeler ise;
Tam 6 aylık olduğundan beri sırtüstünden yüzüstüne dönebiliyor ama kolunu alttan henüz kurtaramıyor.
Artık daha hareketli. Eskiden alt açarken hiç kıpırdamazken şimdi sırt üstü yatmayıp, etrafındaki nesnelere uzanmaya çalışıyor. Hiçbirşey bulamazsa arkasındaki bir eşyayı görmek için kendini iyice döndürüyor.

Kucakta oturduğu zaman sırtını köptü yapıp kalkmaya çalışıyor.

Ayaklarının üstünde durdurduğumuzda uzun süre basabiliyor ve bundan müthiş keyif alıyor.

Normalde tam destekli oturamıyor ama bebek arabasında arkasına dayanmadan desteksiz oturup etrafı seyrediyor.

Eskiden 21.30 dan sabah 7 ye kadar uyurken, şimdi gece 1 gibi bir kez uyanıyor.


Öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere günde 2 kez uyurken artık çoğunlukla günde sadece 1 kez uyuyor. Bu bazen öğleden önce bazen öğleden sonra oluyor.

Şu aralar en sevdiği oyun nesneleri elden ele geçirerek sallama. Önce bir eline alıp sallıyor, sonra diğerine geçirip sallıyor, bunu yaparken komik ve çok tatlı görünüyor.

Şımardığı zaman öksürme numarası yapıyor.
Evde yapılanları yemiyor ama Milupa'nın kavanoz sebze, meyve pürelerini şapır şupur yiyor.
Biberonu asla kabul etmezken şimdi suyunu biberonla ve suluğuyla içmeyi seviyor.


15 Eylül 2008 Pazartesi

Lalling



Bebeklerin en tatlı konuşma evresi olan Lalling dönemine 6 aylık olmamıza günler kala girmiş bulunmaktayız.
İlk önce de-de dedi bir kez ve bir daha tekrarlamadı.
Sonra ba-va-ba-va-va gibi b-v arası bir sesle sürekli hece tekrarları yapmaya başladı.
Şimdi sürekli kendi kendine konuşuyor , ses oyunları yapıyor çokoprens.


Bugün ilk kez yüzüstü uyudu ve yine ilk kez kendi kendine uyuyakaldı.
Banyo suyunu ayarlamak için içeri gidip geldiğimde uyumak üzere buldum onu. Çok geçmeden de uyudu.
5 gündür kabızlık çekiyordu. En son bugün doktorumuz fitil önerdi. Bunun üzerine sürekli bezini doldurdu.
Sanırım bu onu çok yordu ve bitkin düşürdü.







Posted by Picasa

5 Eylül 2008 Cuma

Şapır Şupur

Çınar dilini çıkartarak ağzını şapırdatmayı öğrendi. Biz yaptıkça bizi taklit ediyor. Konuşma öncesi hazırlıklarını yapıyor çokoprensim.

.....Çınar taklit ediyor, Çınar öğreniyor, Çınar büyüyor....

17 Ağustos 2008 Pazar

Aaa benim de ayaklarım varmış!!




Çınar 10 gündür ayaklarına fena takmış durumda. Ayaklarını keşfetti ve sürekli onlarla oynuyor özellikle altını açtığım zamanlarda daha rahat hareket edebildiği için ilk işi hemen ayaklarını tutmak oluyor. Hem ayaklarını tutup hem yana doğru yatıyor, top gibi oluyor. Ben de hemen poposunu ısırıveriyorum. Bayılıyor minik fırtına, yine yapmamı ister gibi gülüyor. O kadar alıştı ki mıncıklanarak sevilmeye, oradan oraya savuruyorum, ısırıyorum, mıncıklıyorum hala gülüyor.
Ağzına götüremiyor ama hala. Sadece çıngıraklı çoraplarını giydirdiğimde üzerindeki çıngırakları çekiyor iyice, ağzına götürüyor. Bir de ayaklarını götürüp yese o bezelye dolmalarını, o zaman tadından geçilmez oğluşumun.
Posted by Picasa