15 Kasım 2009 Pazar

Ohh

20 aylık olduğumuz şu günlerde;

*Uzun zamandır ilk kez babaanneye bırakıp "ben gidiyorum oğlum hoşçakal" dedikten sonra arkadan iki gözü iki çeşme ağlamasına, boncuk boncuk dökülen gözyaşlarına içim parçalana parçalana gitmeden , gülücüklerle uğurlandım :)

* Eve döndüğümde kuzeni yerine beni görünce sinirlenip, kucağıma almamı istemedi ilk kez :)

* Evde herhangi bir zamanda kucağıma almak istediğimde ıh ıhh diyip arkasını dönüp gitti.

*Son haftalarda daha az kucağıma gelmek istedi :)

* Akşamları uyumadan önce emdiği memede uyuyakalma faslı bitti. Emdikten sonra yatağı gösteriyor. Yatırıyorum, koltuğa oturup biraz bekleyip, çıkıyorum :)

*Misafirliğe gittiğimizde evde bulunan insanlara öcü görmüş gibi muamele yapmıyor. Kucağıma gelmeden sessizce elimden tutup bekliyor.

*Dışarıda kendisini seven insanlara küfür eder gibi somurtup,kızmıyor. Artık onlara uzaktan el sallıyor ve gülücükler saçıyor.

"Artık daha sosyaliz yani."

1 aydır siyam ikizleri modundan yavaş yavaş çıkıyoruz. Kendimi daha özgür hissediyorum. Sanırım Çınar da öyle.

Posted by Picasa

11 Kasım 2009 Çarşamba

Doymadım, doyamadım gezmelere senle ben


Havalar ısındı, biz yine leyleği havada gördük. Çınar ardı ardına günde 2 ziyaret yaparak evde kaldığı günlerin acısını çıkardı. Yeni arkadaşlar edindi, eski arkadaşlarını ziyarete gitti. Hem ona hem bana değişiklik oldu, daha az yapışık olduk birkaç gün.

3 silahşörler yine biraraya geldi. İlk kez bu kadar keyifli vakit geçirdiler. 1 ayda bile oyun oynama becerilerinde müthiş değişiklikler olmuş.

Kendilerince saklambaç oyunu kurup, oynadılar hiçbir yönlendirme olmadan. Kutu kutu pense, yatağın üstünde kikirdeye kikirdeye zıplama, köşelerde yine kikirdeyerek kendi aralarında ufak oyunlar oynama, beraber araba sürme, dans etme, basket atma ohooo daha neler neler...

Neler oynamadılar ki... Artık birbirlerini iyice tanıyor hatta seviyor olmalarının etkisi büyük tabii.


Çınar'la Arda'nın küçüklüklerinden beri birbirlerini selamlama fasılları vardır ki artık o bir klasik oldu. Günün ilerleyen saatlerinde Çınar Arda'ya yine kikirdeyerek yanaşıp toslaşma törenini tamamlamayı unutmadı.

Günün en güzel zamanı ise, söyleyince hep kendimce suçluluk hissettiğim ama beni ancak anneler anlar dediğim vakitti. Uyku, sessizlik, ayaklarını uzatma zamanı. Yaniiiii, çocuklar uyuduktan sonraki zaman. Bu sefer biz anneler yiyip, içip, kikirdedik. Babalar da dışarı da buluştu.

Çok keyifliydi.

O günün sabahında yeni arkadaşlar edindik :) Blog arkadaşımız Bige ve şirine Duru'nun evine davet edildik. Melisa, İpek ve Eren de bizimle beraber oradaydı.

Hiç yabancılık çekmedik. Kibar ev sahibesi ve kızların arasındaki 2 böcekten biri olarak hemen kaynaştık ortama.

O gün şunu anladım ki kızlar her yaşta aynı anacığım. Biz her daim cadıyız, her daim baskın olmaktan hoşlanıyoruz.

Duru bizden, oradaki hepimizden küçük olmasına rağmen nasıl da hakimdi ortama, Melisa'yla bir olup nasıl da yönlendiriyordu erkekleri. Çok sevimliydiler. Ben de kız çocuk istereem.
Bir plastik sepet uğruna yediklerini kırk fırın ekmeğin yirmisini yaktılar. Etrafta onca oyuncak varken o sepet ne kıymetli oldu, ne önemli oldu ancak yaşayan bilir.

Evde de aynısını yaşamıyor muyuz! Heryer oyuncak doluyken kötüüüü, sarı bir mutfak bezi öyle kıymetli oluyor ki uğruna ne gözyaşları dökülüyor.


Tutmayın beni. 2 gün sonra eski günlerimizi yadedip 2 fire ile oyun grubumuz bir araya geldi. Sibel'ciğimin güzel çatı katı terasında otantik bir grup toplantısı yaşadık.

Çok eğlendik, çok kaynaştık yine. Kızlı, erkekli, oyunlu, kavgalı, danslı, gülmeli, sohbetli.

Sibel-Emre, Banu-Mira, Umur-Ada, Görkem-Yiğit, Neslihan-Zeynep hepimiz oradaydık. Burcu-Arda ve Çiğdem-Selin makul sebeplerinden dolayı aramıza katılamadılar, üzüldük.




Posted by Picasa

5 Kasım 2009 Perşembe

İkinci el alalım satalım blogu

http://www.bebekesyalari.blogspot.com/

Birkaç kişiden gelen öneri üzerine artık ihtiyaç duymadığımız bebek eşyalarını satıp, alabileceğimiz yeni blogumuz faaliyete geçti.

Buradan eşya satmak için ksermin@gmail.com adresine mal atarsanız bloga yazar olup ikinci el eşyalarınızı ürün listeleyebilirsiniz.

Hadi bakalım siftahı kim yapacak :)
İy alışverişler

3 Kasım 2009 Salı

bu?

Son 10 günde evde durmaktan sıkıldığım kadar daha önce hiç sıkılmamıştım.
Kış geldi, kar bile yağdı bizim buraya.
Hava fena soğuk.
Hergün Çınar'ın park ısrarlarına dayanamayıp çıkıyorum ama 10-15 dk duruyoruz, biraz bahçede turlayıp eve giriyoruz.
Daha doğrusu ben Çınar'ı eve girmemek için yapıştığı yerlerden sürüyerek eve getiriyorum. Akşam olmak bilmiyor.
Oynamadığımız oyun kalmıyor. Alışveriş merkezi yasak, My Gym yasak, hasta olduğum için kimseyle görüşemedim. Daraldım resmen.

Çınar bu süre zarfında çocukların bıktıran soru sorma dönemine girdi.
İşaret parmağı havadan hiç inmiyor sürekli "anneee, bu?" diye evdeki her eşyayı, her ayrıntıyı tek tek soruyor.
Arada bir değiştirip "anne, fuyda (burda)? ya da "anne fu?" diyerek monotonluktan kurtarıyor olayı.
Yemek yapmak için arkamı döndüğümde başlıyor. Cevap vermezsem bozuk plak gibi, tonunu hiç değiştirmeden cevap alana kadar, sürekli anne bu ?anne bu? anne bu? bu? bu? bu? bu?... diye soruyor.
Durduğum yerden hemen yanına gidip sorusunu cevaplayıp işime dönüyorum ama bu sefer uzaktaki, göremeyeceğim başka bir nesneyi hedefliyor.
Aynı nesneyi 10 kez sorduğu da oluyor. Bir de parmak hep burnun önünde duruyor, onun da yeri değişmiyor.
Uffff ne yoruldum ne yoruldum.


Geçen hafta sesim kısıkken ve konuştuğumda ızdırap çektiğimdeki Çınar'ı hiç anlatmayım.
Ben kısık sesle cevap verdiğim için o da bana kısık sesle soruyordu :)
Çok tatlı ama :)
Neyse, domuz kardeşler sağolsun, onlar yüzünden eve hapsolsuk.
Eğer işe girmezsem, hafta içi çalışmayan arkadaşlarla, hafta sonu da çalışanlarla ev gezmeleri şeklinde geçecek sanırsam bu kış. Yoksa Çınar benden daha çok sıkılıyor.

Dün kaydırağa ıslak diye bindirmemiştim. Bugün arabadayken eline bir ıslak mendil almış ve bana gözlerini açıp sevinçle şöyle dedi.
"anne, indii, kayağ eeehh şiiil" (anne indir kaydırak kirli sil)
Bir yandan da eliyle silme hareketi yapıyor.
Dün o kadar çok içinde kalmış ki fındık faremin , bugünden bunu hatırlayıp çözüm bile üretmeye çalışıyor. Sıkıntının son noktası...