Eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2009 Cuma

Eşleştirme çalışması nasıl yapılır?

Bazı bloglarda okuduğum eşleştirme çalışmaları ve bana mail yoluyla ulaşan arkadaşlarımın "eşleştirme nasıl yapılır?" soruları üzerine birkaç kelam etmenin zamanı gelmiştir.

Eşleştirme çocuğun kavramları (renk, şekil. mekanda konum..) , matematiksel becerileri ve nesneler arası ilişkileri algılamasında temel oluşturur. Çocuğun bu becerilerini bir apartman diye düşünürsek eşleştirme de binanın temelini oluşturur. Bu yüzden önemlidir.

Çocuk bir şeyi öğrenirken önce 3 boyutlu gerçek nesnelerle öğrenir. Dokunma, görme, koklama, işitme duyularını kullanır. Sonra 2 boyuta geçer nesne resimleri ile öğrenir. Sadece görme duyusunu kullanır.

Bu yüzden öncelikle nesnelerle nesneleri eşleme öğretilir. Burada bahsettiğim kavram (renk, şekil, mekanda konum) eşleştirmesi değil sadece 18 ay civarında nesneleri, resimleri, nesneler arası ilişkileri anlamaya çalışan çocuklar için uygulanan nesne eşleştirme çalışmasıdır.

1. aşama: nesne-nesne eşleştirme (ikisi de 3 boyutlu)

2. aşama: nesne resimleriyle nesne resimlerini eşleştirme (ikisi de 2 boyutlu)

3.aşama: nesnelerle, resimlerini eşleştirme (biri 3, diğeri 2 boyutlu)




Örnek bir çalışma ile anlatayım daha akılda kalıcı olur.

Seçtiğimiz nesne elma olsun. Çocuğun elma ile elmayı eşleştirmesini istiyoruz.

Öce 2 seçenek arasından eşleştirmeye başlıyoruz.

Annenin elinde elma, çocuğun önünde elma ve kalem var. (Önce çeldirici nesne olarak farklı tür bir nesne seçiyoruz. Kalem yerine armut olsa ilk başta eşlemenin mantığını kavraması daha zor olur)

Önce nesneleri isimleri ile tanıtıyoruz. "Bu elma, elmayı yeriz, tadı çok güzel" gibi cümlelerle akılda kalmasını sağlıyoruz. Sonra aynı şekilde kalemi tanıtıyoruz. (Bunları çocuğun önünde yanyana koyduğumuz nesneleri tanıtarak yapıyoruz)
Sonra anne kendi önünde duran elmayı alarak "bu da elma" diyerek gösteriyor. Daha sonra çocuğun önünde duran elmayı da alıp "Aaa bu da elma. Bunlar aynı" diyerek "aynı" kavramını anlamasını sağlıyor.

Bunu birkaç kez tekrar ettikten sonra kalemi gösterip" Aaa bunlar aynı değil. Bu elma, bu kalem" diyerek farklılıklarını vurguluyor.

Sonra çocuğun önündeki nesnelere tek tek bakmasını sağlayıp ardından elindeki elmayı gösterip "hadi bana bunun aynısını ver (göster)" diyerek eşleştirmesini istiyor.

Burada önemli olan nesnenin ismini söylememek!. Çünkü "elmanın aynısını ver" dersek bu sefer çocuk aynısını aramak yerine kendisine verilen" elma" ipucunu yakalayıp elmayı aramaya başlayacaktır, aynısını değil.

İlk başta başarılı olamazsa elinden tutup nesneyi almasını ve bize vermesini sağladıktan sonra "aferin aynısını verdin (ya da gösterdin). Bunlar aynı" diyerek pekiştirirsek çocuğu güdülemiş oluruz.

Bu çalışmada başarılı olunca ardından seçenek sayısını artırıp kalemin yanına bir top, daha sonra 4 'e çıkarıp bardak vb.. nesnelerle 8-9 seçeneğe kadar çıkabiliriz.

Daha da zorlaştırmak istiyorsak sadece meyvelerle de (yani aynı tür nesneler) yapabiliriz.

Eşleştirme çalışmasında önce farklı tür (daha kolay olduğu için), sonra aynı tür (daha zor) nesnelerle yaparak daha eğlenceli ve çeşitlendirilmiş hale getirebiliriz.

Diyelim ki çocuğumuz nesne-nesne eşlemeyi tamamladı. Ardından aynı çalışmayı nesne resimleri ile yapıyoruz.

Daha sonra da nesne ve nesne resimi eşleme.Bu çalışmada anne ya da çocukta nesne varken diğer tarafta nesne resmi oluyor. İlk başta çok zorlanırsA birebir aynı nesnenin resmini (fotoğrafını çekip koymak) koyarsak daha kolay algılayıp, yapabilirler.

Çalışma sırasında başımıza gelebilecek daha doğrusu kesin gelecek olanlar:
-Sürekli nesneleri eline alıp oynamak, atmak isteyecek (bunun için önceden nesneleri eline bir süre verip, oynasın ki hevesini alsın.Ayrıca kollarını balayıp beklemesi için sürekli yönlendirme yapmak lazım. Zamanla beklemeyi öğrenirler. Bir de beklediğinde "aferin çok güzel bekledin. Çok güzel kollarını bağladın" gibi pekiştirmeler kullanmalı)

-Ayağa kalkıp gitme ( ısrar etmemek lazım. ne zaman isterse o zaman bırakabilir)

- Sürekli aynı nesneye odaklanıp, onu verme ( nesneleri değiştirmek en iyisi)

-Dikkati oyun dışındaki şeylere kayma (dikkat dağıtıcı unsuru ortadan kaldırmalı ya da çalışmayı bırakmalı)

23 Aralık 2008 Salı

Oyun ve Oyuncaklar



Sevgili Erdem'in annesi Naile'nin ve blogsuz birkaç taze anne arkadaşımın isteği üzerine Çınar'la ne tür oyunlar ve oyuncaklarla oynadığımız konusunda bir yazı hazırladım.

Oyun çocuğun işidir ve eğlenirken hem öğrenmesini sağlar hem de zihinsel, psikomotor, sosyal-duygusal, konuşma-dil gelişimi alanlarını destekler. Bu yüzden oyuncak seçiminde gelişimlerine katkıda bulunacaklar oyuncaklar seçmeli ve oyunlar oynamalıyız. Hazır oyuncakların yanında evde kendimiz de pek çok oyuncak üretebiliriz.




Çınar'la oyuncaklarımız: Şu aralar içiçe geçen kutular, sallabaş, yumuşak top, kendi kendine müzik çalan ayrıca tuşlarına basılan piyano, şekil tahtası, büyük küpler, hayvan ve taşıt sesleri bulunan müzikli oyuncak, ses çıkaran kitaplar, peluş oyuncaklar, üzerinde ses çıkaran hayvanlar bulunan, çek-bıraklı, hışır hışırlı aktivite çadırı, büyük resimleri bulunan kitaplar gün içerisinde vaktimizi geçirdiğimiz oyuncaklardan.


Oyunlarımız:
* Fasulyeleri mama sandalyesinin üzerine yayıyorum. Küçük, içi görünen cam bir kaseye tek tek tutup doldurma oynuyoruz. Hem kıskaç hareketiyle(baş-işaret-orta parmakla) tutma hem de el-göz koordinasyonunu destekleyen bu oyunda fasulyeyi tabağa koymadan önce "tabağın içine koy" yönergesiyle alıcı dil gelişimini desteklemiş oluyoruz. Yalnız yönergemi "tabağa koy" diye sınırlandırmıyorum. "içine" yi mutlaka ekliyorum. Böylece mekanda konum kavramlarını da duymuş oluyor.

* Sallabaşın halkalarını bağımsız çıkarabiliyor. Çıkardıktan sonra "bana ver" yönergesiyle vermesini istiyorum ama fiziksel destekle yapıyoruz. Elinden tutup verdikten sonra "aferiin bana verdin" diye geri dönüt verip peliştiriyorum. Kendi oynadığı zaman onları çıkarıp birbirine vuruyor. O zaman seslerini taklit ediyorum. "Tak tak, tık tık". Halkaları koluna takıp kolunu farketmesini sağlıyorum.(İnce motor becerileri ve el göz koordinasyonunu destekler.)

*İçiçe geçen kutuların hepsini çıkarıyor. Yine çıkardıktan sonra bana vermesini istiyorum. Sonra içiçe koyması için sırayla veriyorum ve elini yönlendiriyorum. Mekanda konum kavramlarını duyması için "içine koydun, dışarı çıkardın" gibi ifadeleri sık tekrarla kullanıyorum. .(İnce motor becerileri ve el göz koordinasyonunu destekler.)

* Büyük küpleri üstüste koyma oynuyoruz. ( Küplerin büyük olması (5*5) tutması ve üstüste koyunca durması açısından daha kolay. Aynı zamanda iki küpü birbirine vurma da çalışıyoruz.
* Karşılıklı top oynuyoruz.
* Yumuşak peluşa sarılma, sevme oynuyoruz. ( Dokunsal algı ve sosyal-duygusal gelişimi için yumuşak oyuncaklar önemli)
* Dokunsal algıya yönelik değişik dokuları olan nesnelere dokunuyoruz. Soğuk-sıcak, kaygan, tırtıklı, kadife, sert-yumuşak, ıslak-kuru)


* Konuşma-dil gelişimine yönelik ses taklitleri yapıyoruz.
Çevresel sesler (kapı sesi, yağmur sesi...), insan sesleri ( hapşu, öhö...), taşıt sesleri, hayvan sesleri vb sesler. Aynı sesleri sık tekrarlı olarak tekrar etmek ve hecelememek çok önemli. Aynı zamanda aynı hecelerden oluşan kelimeler -baba, dede, cici, popo....Bunları da hecelemeden sık tekrarlı kullanmak önemli. Çocuklara konuşma öğretirken asla kelimeler hecelenmemeli. Çünkü bu sefer doğrusunu o şekilde algılayabiliyorlar. Belki daha yavaş ve hecelerin üzerine basarak söylenebilir.
Ben Çınar'a aynı heceden oluşan şarkılar söylüyorum. Mesela minimini bir kuş şarkısının melodisini kullanarak ba ba ba heceleriyle ya da an-ne an-ne aaaaan-neeee diye şarkı söylüyorum.
*Bir leğenin içine su koyup bir oyuncak bebeği yıkama oyunu oynanıp 4-5 kelime seçilip, bunların üzerinde sık tekrarlı konuşulabilir. Ör. şıp şıp, su, bebek, cici, saç, banyo gibi.


*Peçete yırtma: El-göz koordinasyonu ve psikomotor beceri gelişimi için faydalı bir oyun. Çınar'ın favorilerinden. (Kontrollü oynanması lazım çünkü ilk boşlukta ağzına atıyor)

*Kaşıkla tepsiye, tabağa vurma: Olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurma bu aylarda gelişen bir beceri olduğu için kendi hareketleriyle sonuçlarını karşılaştırmayı öğreniyorlar. Çınar'a metal bir tepsi ve kaşık veriyorum. Ona vurarak sesini dinliyor. Aynı zamanda işitsel algısını da destekliyor.
Nesneleri yukarıdan atıp seslerini dinlemek de bu dönemin en belirgin (8-12 ay) özelliklerinden olduğu için bu engelenmemelidir. Aynı zamanda neden-sonuç ilişkisi kurmayı da öğretiyor.

*Marakas sallama: Pet şişenin içine koyulan mısır, pirinç, fasulye gibi yiyecekler çok güzel ses çıkarıyorlar. Bunu göremeyeceği bir yerden sallıyorum ya da babasına sallattırıyorum. Sesin geldiği yöne bakmasını, sesi aramasını istiyorum. Aynı oyun ses çıkaran bir nesneyi bir örtünün altına saklayıp ona doğru gitmesi ve bulması şeklinde de çeşitlendirilebilir. Tabii emekleyen bebişler için.
* Bir poşet ya da karton kutuyu yan yatırıp içine, ip bağlanmış bir oyuncak koyup ipi çekme oyunu. Önce model olup ipi çekip, oyuncağın dışarı çıkmasını sağlıyoruz. Sonra geri içine koyup bebişimizin ipi çekmesini istiyoruz.
*Basit motor hareketleri taklit etme: El çırpma, bay bay yapma, burnunu tutma, kafasını sallama, gözlerini kırpma. Ayna karşısında oynandığında daha faydalı olur.
*Yüz-vücut kısımlarını keşfetmesi için ayna karşısında bunlara dokunarak isimlerini söyleme.Onun burnu ile kendi burnunuzu birleştirip ismini söyleme. Tüm vücut kısımları ile oynanabilir. "Benim, senin..." ifadelerini kullanılması alıcı dil gelişimini destekler.

*Ayna karşısında abartılı mimikler, ses oyunları yapıyorum. Ben değişik sesler çıkarırken elini dudaklarıma götürüyorum ki sesin nasıl çıktığını, dudaklarımızı nasıl şekillendirdiğimizi öğrensin.
Ayna çocuk gelişimde çok faydalı hem de çocukların çok eğlendiği bir nesne. Özellikle kendi başına yemek yemeye başladığında çocukları ayna karşısına oturtup yemek yemeye çalışırken kendilerini izlemek onlar için büyük bir haz. Aynı zamanda nasıl yaptıklarında yemeği döküyor, nasıl yediklerinde başarılı oluyor görmüş oluyorlar. ( Konuyla alakasız ama aklıma geldi yazayım dedim.)
*Şekil tahtasından şekilleri çıkarma: Üniveristedeyken ahşaptan yaptırdığım ama piyasada daha basitleri bulunan ahşap tahtanın üstünde daire, kare ve üçgen bulunan şekil tahtası. Bunları tutup çıkarma oynuyoruz.

*Müzik aletleri çalma: Darbuka, def, oyuncak piyano gibi aletler işitsel algı gelişimini destekler.

* Şekil kutusundan nesneleri (bul-tak kova) çıkarma ve içine koyma. Kapağı çıkan bir kovaya şimdilik üstündeki deliklerden değil de doğrudan kutuya doldurma şeklinde oynanır. Aynı şekilde boş bir kutuya koyulmuş mandalları çıkarma, kutuya koyma şeklinde de oynanabilir.

* Kitap okuma. Resimler hakkında konuşarak, basit ses taklitleri yaparak ( ağacın dalları fışır fışır ses çıkarıyormuş, çocuk kapıyı tak tak çalmış, saat tik-tak tik-tak çalınca uyanmış gibi) okuma, tek tek resimler hakkında konuşma alıcı-ifade edici dil gelişimini destekler. Basit kısa cümleler kurup, bebişin ilgi gösterdiği resim üzerinde daha uzun konuşulmalıdır.

* Fisher Price'ın aktivite masası ve şu oyuncaktan almayı düşünüyorum. İlla ki tüm oyuncaklar hazır alınacak diye bir kural olmamalı. Herkes artık materyallerden evinde çok güzel oyuncaklar yapabilir. Çok fazla oyuncağa karşıyım aslında.

Bir de mutlaka önüne bir tane oyuncak koyup, onunla oynaması sağlanmalı. Eğer birden fazla oyuncağı koyarsak, dikkatini uzun süre yönlendiremez. Hergün bir oyuncakla bir gün boyunca ya da sabah ayrı, öğleden sonra ayrı oyuncakla oynaması sağlabilir. Ayrıca önüne oyuncakları koyup hangisini istiyorsa onu alması sağlarsak, tercih yapma becerisinin gelişimini de desteklemiş oluruz.

Aklıma çok şey geliyor ama hepsini yazarsam çoook uzun sürecek.

Akıllı bebişlere iyi oyunlaaaar.

16 Kasım 2008 Pazar

Mr. Çınar





Teyzesinin doğumgünü şerefine taktık, takıştırdık ana oğul. Oğlum çekti gömlekle kravatını, canti canti eşlik etti bana. Önce inceledi boynundan sarkan uzantıyı, çekti çekiştirdi. Koparamayınca savaşmaktan vazgeçti.
Erkekime bu güzel kravatı ve ayrıca papyonu taaa Antalya'lardan alıp, getiren Sardunya'ya da Çınar adına teşekkür ederim.

Çınar bu 1 haftada çok değişti. Hızla büyüyor ve ben hızına yetişemiyorum.

Gel-gel yapmayı öğrendi. Her akşam camın önünde dışarıyı seyredip, babamızı beklerken" gel oğlumun babası gel gel" tekrarları sonucunda bir baktım o da gel gel yapmaya çalışıyor. Bir yandan da elini seyrediyor :)) Şimdi akşama kadar sürekli gel-gel çalışmaları yapıyor. Bir de birşeyi istediğinde "ver" anlamında kullanıyor bu işareti. Kucağa alınmak istediğinde de uzaktan bize gel gel yapıp kollarını bize uzatıyor. Gel de alma!

Gitmek istediği kişinin kucağına doğru atlıyor. (Bunu sabırsızlıkla bekliyordum.)

Heceleri çok çeşitlendi. Sürekli konuşma halinde.

Karşılıklı top oynuyor. Topu tek eliyle tutup bana doğru atmaya çalışıyor ama yana doğru gidiyor.

Adımlamayı pek beceremiyordu. Kollarından tutunca yavaş yavaş adım atmayı öğrendi.
Emekler gibi pozisyonlayınca öyle kalıyor. Hiiiç kımıldamıyor. Ne yapacağını şaşırıyor sanki biraz. Şimdi yavaş yavaş poposunu ileri geri oynatıyor.

Nesneleri kutunun içinden tek tek çıkarıyor ama içine henüz koyamıyor. Bunun için daha erken zaten. Karşılıklı oturup kutudan küpleri çıkarma ve "ver "yönergesine uyma oynuyoruz. 10 yıl süresince öğrencilerimle her gün defalarca kez çalıştığım nesneleri kaptan çıkarma, doldurma etkinliğini Çınar'la yapmak bir garip geldi.

Milyonlarca kez çalıştım, milyonlarca kez elime aldım o kutuları. Mağazaya gidip de o içiçe geçen kutuları, sallabaşı, küpleri, şekil kutusunu görünce içim daraldı. Oyuncak gibi gelmiyor onlar artık bana. Seviyorum mesleğimi ama o kadar çok tekrar gerektiriyor ki engelli bir çocuğa sıfırdan yeni şeyler öğretmek, evde materyalleri gördükçe tekrar tekrar yaşıyorum seansalrı. İçiçe koymaya çalışıyorum kutuları, kutunun içine koyduğum bir nesneyi aylarca çıkarttırmaya çalışıyorum öğrencilerime, tuturmaya çalışıyorum sallabaşın halkasını, 2 küpü üst üste koymak için onlarca tekrar yapıyorum.

Çok zevkli, çok tatmin edici, hele ki verdiklerini almaya başladığında tadından yenilmiyor bu iş ama aynı şeyleri yıllarca her gün, farklı çocuklarla da olsa tekrar etmek sersemletiyor insanı. Bir süre sonra sen de rezim çizeceğin zaman çöp adam çizmeye, bulaşık yıkarken "kırmızı balıııık gööölde" diye şarkı söylemeye başlıyor hatta bunu kanıksıyorsun.

Normal gelişim gösteren çocuklar hep çok zeki gelmiştir bana. Halbuki normal sınırlar içerisinde becerilere sahip olmakla ne kadar da şanslılar,bu azınlıkmış gibi görünüp ama bana çoğunlukmuş gibi gelen "farklı gelişim gösteren çocukların" arasında.

Çok şanslıyız çooook. Her gün dualar ettim hamileyken. Sadece "normal, sağlıklı" olsun dedim. Allah'ıma binlerce şükür dualarım kabul oldu ve onunla oturup kutunun içinden nesneleri çıkarmak bana gerçekten çok garip geliyor. Verdiğini hemen öğreniyor ya, çok güzel bir duygu bu.
Ben hala her gece dularımda tüm farklı gelişim gösteren çocukların yaşıtlarının gelişimlerini yakalaması ve aillerine güç kuvvet vermesi için Allah'a dua ediyorum. Çok güzeller...Çok sevgi dolu, verdiğin en ufacık ilgiye, sevgiye karşılık veren çocuklar onlar.

Çıkamadıkları merdivenleri bir an önce pıtır pıtır tamamlamlar umarım.

4 Kasım 2008 Salı

Aile Bireyleri Mobili


Yaklaşık 2 aydır elimde bir mobildir gidiyor.

Başladım devamını getiremedim bir türlü. Anne, baba, anneanne, hala... gibi aile fertlerinin resimlerinden oluşuyor mobilimiz.

Sonunda resimleri press baskı yaptırıp astım. Ama son hali değil. Biraz renklendirmem lazım. Üstteki tahta simiti ahşap boyasıyla boyayacağım. Resimleri bağladığım misinalara boncuklar takacağım.

Aile bireylerini tanıması ve tanımlaması için faydalı olacak eminim.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Entel dantel Çınar


Her gün Çınar'la kitap okuma faslımız var. Önce kısa bir süre resimlerine bakıp dinliyor, sonra kitabı yalamaya ve dişlemeye çalışıyor. Üniversiteden beri sakladığım, eve gelen çocuklara vermediğim, veremediğim zayıf yönlerimden biridir kitaplarım. Çok severim çocuk kitaplarını. Kitap yazarken resimleri bana hep ilham olmuştur onların.

Üniversitedeyken çocuk edebiyatı dersinde hocalarımızın tavsiye edip de aldıklarım, yurtdışındaki yabancı yayınevlerinden özellikle isteyip getirttiklerim, elime geçtikçe aldıklarım derken koca bir kitaplığım(-ız) oldu. Tabii artık benden çok Çınar'ın kitapları onlar. Meğer ben onları oğluşuma saklamışım.

Şimdi Çınar onları ısırıp, kırıştırmaya çalışırken içim gitse de veriyorum istediğini yapsın. Kağıdın kokusunu alsın, sayfalarına, kapağına dokunsun, yalasın tadına baksın, yırtsın istediği gibi keşfetsin onları. Ama önce dinlesin. Onlardan öğreneceğini öğrensin bir yandan da.
Büyüdüğünde elinde bir kitapla gelip "Anne bunu bana okuuuuu!" desin istiyorum. Kitaplar en iyi arkadaşları olsun.
Umarım...Umuyorum..
Posted by Picasa

28 Temmuz 2008 Pazartesi

İşte Başlıyoruz!


Bugün öğlen kilo kontrolü için doktora gittik. Giderken uykusu olduğu için her zaman olduğu gibi arabaya biner binmez uyudu. Dönüşte ise arabaya biner binmez ağlamaya başladı. Ama ne ağlayış. Hiç yapmazdı böyle. Ayaklarıyla ana kucağına öyle bir dayanmış ki gövdesiyle köprü yapıyor. Aç da değildi. Sanırım bir sıkıntısı var diye düşündüm. Serkan yolun kenarında durdu. Ben de onu arabanın içinde kucağıma aldım, oturttum. Aaa bir anda sanki o ağlayan o değilmiş gibi sesi, soluğu kesti. Kafa bir o yana , bir bu yana yoldan geçen arabaları seyretmeye başladı.


"İşte başlıyoruz!" dedim babasına. Çünkü aynı şeyi dün de yapmıştı ve aç olduğunu düşünüp emzirmiştim ve giderken uyuyakaldığı için ağlaması kesilmişti. Anladım ki arabada giderken kucakta oturmak istiyor.


"4 ay 10 günlük oldum ve artık kimse bana istemediğim birşeyi yaptıramaz, yaptırırsa da ağlarım" diyor artık. O anda gerilere gittim, bir sürü engelli öğrencimin anne, babası geldi gözümün önüne. Ben yıllarca velilerime hep söylediğim şeyi kendim yaptım ve sanırım bundan sonra da bunu engellemek zor olacak diye düşündüm. Çünkü doğrularla duygularla karışıyor birbirine gönlünün en zayıf noktasında. Duygular ağır basıyor. Onun ağlamasına dayanamıyorum, üzülüyorum, kendimi kötü hissediyorum.


Ama olmaz, bildiklerimden şaşmayacağım. Bir kere bunu yapınca, ağladığında sırf o istedi diye, istemediğim birşeyi yapmayacağım. Bir kere, hep kınadığım, arabada çocuklarını kucakta taşıyan anne babalardan olmak istemiyorum. Bunun ötesinde bir, iki, üç derken bunu tüm davranışlarına genellemeye başlayacak. Her istediği şey için ağlayan bir çocuk haline gelecek. O yüzden onu seviyorsam ve doğruları da biliyorsam, onu kuralları olan bir dünyaya getirdiysem, kendim ve onun için doğru olmayan şeyleri sırf ağladı diye yapmayacağım. Sınırlar ve kurallar olduğunu şimdiden öğrenmesi lazım. Arabada ağladığında dikkatini başka yöne çekerek de mutlu olmasını -belki daha çok çaba sarfetmem gerecek ama- yapacağım. Kendime söz veriyorum.