Konuşma-Dil Gelişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konuşma-Dil Gelişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2012 Perşembe

Heidi ve Varyemez

4 ay 12 günlük kızce içeride uyuyor. Bir boy büyüğü, kızcenin erkek versiyonu ise kreşte. Geçenlerde anneme Çınar'ın 2,5 aylık fotoğrafını gösteriyorum. Annem "Irmak bu değil mi?" dedi.

Çınar'ın bebekliğini bilenler benzetiyorlar. Ben fotograflarına bakınca benzetiyorum sadece ama dudakları ve pörtlek bakışları benziyor.Özellikle korktukları zamanki o şaşkın bakışları var ya bebeklerin, işte o halleri.

Çınar kreşe alıştı. Mutlu gidiyor ve mutlu çıkıyor ve benim için de önemlisi bu. Geçen hafta ilk kreş hastalığımızı aldık ama neyse ki Irmoşa bulaştırmadan atlattık. Bulaşmasın diye bir o oda, bir bu oda koşturdum orası ayrı post konusu olur valla.
Geniz eti ameliyatından sonraki ilk hastalığımız çok kısa sürdü. 5 günde geçti. Çok garip geldi bana. O zamanlar 2 haftada ancak toparlanıyordu.

Selin'in doğumgününden- Zeynep ve Selin ile

Irmak 4 ay 12 günlükken gayet sosyal bir bebek oldu. Gözgöze gelmeyegör , sırıtmak için yer arıyor. Annem şöyle tanımlıyor :) "5 kuruşu varsa gülmeye vermiş."

2,5 aylıkken dönmeye başlamıştı Irmak. Tam dönemese de yan dönüyor arada bir tam dönebiliyordu ama elini kurtaramıyordu. Şimdi tam dönebiliyor ama hala elini kurtaramıyor.

4 ay civarında yaşanan o "sessizlik" dönemine henüz gelmedik. Hala hep konuşmaya çalışıyor. Belki de biz bu dönemi yaşamayız.  Her çocuk sessizlik dönemini geçirecek diye bir kaide yok. Ya da kısa süreli yaşamış ve ben farketmemiş olabilirim.

2.çocuk olmanın avantajlarını şöyle yaşıyor Irmak.
3 aydan sonra emerken duyduğu her sese dönmeye başladıklarında emmeleri biraz sekteye uğrar. Daha uzun süre emzirmeye çalışırsın çünkü sürekli kafasını çevirir.
Ama evde bol sesli bir abi varsa zaten sesle emmeye alıştığı için bu dönemi daha kolay atlatıyoruz. Yine renkli şeylere, yüksek seslelere dönüyor ama hemen memeye geri dönüyor. Özellikle de karnını  biraz doyurmuşsa.


Bunların dışında çıngırağıyla, mobilleri, yumuşak renkli hayvanlarıyla bayağı bayağı oynamaya başladı. Bu da onu uzun süre oyalıyor.
Ellerinden sonra ayaklarını keşfetti. Tam olarak tutamıyor ama yan yatarken yakalıyor.
Emerken ağzımla, burnumla oynuyor. Ben en çok bunu seviyorum.

Bir de bana en çok sorulan sorulardan biri: Konuşma ve dil gelişimi için neler yaptığım:
Hergün 1-2 kitap okuyorum ona. Aynı hecelerden oluşan kelimeleri sık sık tekrar ediyorum. (mama, baba, dede...)
Zaten bunları 7-8 aylar civarında baba, dede demek için değil de konuşma öncesi antreman olarak hece tekrarları şeklinde söyleyeceği için ona bir hazırlık oluyor aslında.

Her kitapta 4-5 kelime belirliyorum kendime. Hep onları tekrar ediyorum.
Çevresel sesleri, hayvan seslerini (tak tak, cik cik) sık sık tekrar ediyorum.
Aynı hecelerden oluşan şarkılar söylüyorum. Mesela bir çocuk şarkısını sadece -ma hecesini kullanarak söylüyorum.
Ben konuşurken ellerini ağzıma koyuyorum (ağız hareketlerimi farketmesi için).
Evdeki nesnelerin isimlerini sık tekrarlı söylüyorum.
Uyurken başına bebek müzikleri olan cd açıyorum hep alıcı dil gelişimi için hem de seste uyumaya alışsın diye.
Bir de en önemlisi evde sürekli ama sürekli hiç durmadan konuşan birileri -ki bu görünce çıldırdığı abisi- varken Irmoş sürekli uyarana maruz kalıyor.

24 Mayıs 2011 Salı

2011- Hortum sezonu-1.Bölüm



Küçükken ilkokulda öğretmenlerim hep annemleri okula çağırır  beni şikayet ederlerdi. Sebepse: Sağımla, solumla, önümle, arkamla konuşmam. Çok çenem varmış.
Annemler de hep "Çenen çekilsin" derlerdi. Ne demek istediklerini anlamazdım o zamanlar.

Şimdi anlıyorum.
Sıklıkla "Oğlum 1 sn susar mısııııın? " ya da "Dedeni duyamıyorum" veya "Ben telefonla konuşurken aynı anda seni de dinleyemiyorum" lu cümleleri kullanıyorum, kullanıyoruz.
Zaten konuşmadığı zamanlarda da şarkı söylüyor.

Eminim Çınar'ı nadiren görenler "Çınar mı?" diye soruyorlardır ama bir tek yabancıların yanında susuyor, hem
de tam anlamıyla!!





Yazlıkta keyfi çok yerinde ve bu da çenesine vurması için bir sebep. Akşama kadar gülüyoruz, eğleniyoruz sayesinde. Büyüyünce çok muzip bir çocuk olacak.

Elçin'in söylediği gibi 2011 hortum sezonunu açtık. Evde muslukla oynamak için saatlerce yalvarırken burda heryer su olunca "Ben burda çok kalacağım. Noluuuuul anne gitmeyeliiiiiiiim!!" diyor hergün.

Akşama kadar ya balkon yıkıyor, ya çimleri suluyor, ya havuzundaki suları kovalara döküyor, ya denizde hopluyor, zıplıyor, ya köpek peşinde, ya dedesiyle okey masasında ya da sitede anneannesiyle tur atıyor, böcekleri inceliyor.

.

Geçen sene yine Didim'e gelirken uçakta sandviç yemiştik. Çınar'ın o güne kadar yediği ilk sandviçti ve sanırım o anda çok açtı. Onu 1 senedir unutmamasına çok şaştım. Uçağı duyunca ilk söylediği şey "Sandviç yiyelim mi?" oldu.

Bütün gün onu bekledi. Sırf aç olsun diye akşam yemeğini de yedirmedim. Ne büyük bir heyecanla bindi ve biner binmez ve hostesler gelene kadar ki 25 dk boyunca da söylediği şey "Hadi anne paldoooon bakaa mısınız, sandviç getirir misiniz deeeeeee!!"
Hadi anne, hadiii diye diye geldi hostes ama bize sandviç kalmamış. O kadar mı üzüldü. Balık krakere kaldık.
Hem para verip hem de kalmıyor ya çok şaşırdım. Pegasus'un bu "sona kalan dona kalır" uygulamasını kınıyorum ve ilk ve son binişim olur diyorum.
Sayelerinde çocuk akşam yemeğini gece 12'de yedi.

Yolculuğumuz boyunca gerçek anlamda ağzım yoruldu bir de. Yanımızda oturan adam 1 saat sonunda kafasını çevirip ağzını kapatarak, önümüzdekiler, yanımızdakiler de kim bu meraklı çocuk diye eğilip bakarak gülüyorlardı.
Uçakla ilgili tüm detayları ama hepsini sordu.  En son artık "Uçak kuş mu anne? Uçak düşmez mi anne?  Uçak düşerse ben camdan atlalım anne" den çıkıp, olayın mekaniğine girince cevaplarım "Bilmiyorum." şeklinde az ve öz oldu. Orda anladım ki annemin ahları tuttu.

İlk gün sürekli " Ayyyy ayağıma ot battı, ayyyyy ayağıma kum girdi, ayyyyy buuurda ömürcek var, ayyy köpek geliyor, çimenlere basamam ayağımı gıdıtlıyoor" şeklinde geçti.

3.günün sonunda "Anneee kııımızı ömürcekleri öldürüyorum, baaak" şeklinde eliyle örümcek avlamaya, köpekleri önce çağırıp sonra su tabancasıyla ıslatmaya başladı bile.




Neyse ki sağlığımız ve keyfimiz yerinde. Havalar bir ılık, bir sıcak ama mutluyuz. Benim göbüş kocaman oldu. 2.de sahiden de çok hızlı çıkıyormuş karın. Utancımdan denize giremedim.
21+1 haftalık ama Çınar'a 8 aylıkken hamiş gibiyim. Daha 19 hafta var :o
Bilmiyorum sonu nereye varacak.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Çınarlog


Anneannesi: Sen büyüyünce doktor ol oğlum.

Çınar: Hayıy, ben doktor olmayacağım.

Anneanne: Ne olacaksın?

Ç:  Müzükçü olacağım ben müzükçü!!!!

A:  Televizyona çıkıp şarkı söyleyecek oğlum.

Ç:  Veeeveden mi velecekler ?(merdiven mi verecekler)

A:  Merdiven mi?

Ç:  Hııııı.. Veevedene çıpık teloozyonun üstünde şalkı mı söyleyeceğim?

A: Yok oğlum. Televizyonda izliyoruz  ya abiler şarkı söylüyor. Sen de öyle söyleyeceksin.

Ç: Tamam ben teloozyonun üstüne çıpık sööölelim.

7 Ocak 2011 Cuma

Dışı seni içi beni yakar Çınar / Caillou Tiyatrosu İzlenimleri


Yine uzun zaman olmuş yazmayalı.
Bu kadar yaşanmışlığın üzerinden hangisini yazsam bilemiyorum.
Bizim evde bir deli oğlan. Oğlanın söyleyecek çok şeyi var. Anne karnında biriktirmeye başlamış sanırım. Gel gör ki dışarda yanımızda yabancı birileri varsa dut yemiş bülbüle döner.

Konuşuyor mu???? diye soranlar bile oldu. Evet o ki 1 yaşından beri çenesi hiç durmadı.
Napiiiim benimki de bu model. Evde konuştuklarının acısını dışarı çıkınca motoru soğutarak çıkarıyor.

Yabancı birini görünce çıkmakta olan en arka azılarının acısı bir yana bir de utangaçlıktan elini nereye sokacağını bilemeyip, bileklerine kadar ağzına sokuyor. Yok abartmıyorum. Gerçekten ağzı azzzzıcık daha büyük olsa bilekleri de girecek. İkisi birden hem de!

Geçen hafta Caillou'nun tiyatro gösterisinin ilk ayağı olan Ankara'daki oyununa gittik. Caillou sahneye bir çıktı sanki rahmetli Michael Jackson. Tüylerim diken diken oldu valla. Çığlıklar, alkışlar falan. Bir an ben bile "Acaba gerçekten var da ben mi anlamadım" diye düşünmedim değil.

Neyse!Bu gösteri benim kafamı çok karıştırdı. Tamam çocuklar eğlendi, Çınar o günden beri sürekli Caliloıu'nun tiyatrosuna götür beni" diyor ama gel gör ki ben beğenmedim. Ayça ve Burcu da beğenmedi.

Caillou kostümü giymiş bir insan. Kafasında vücududun 5 katı büyüklüğünde bir "kafa".  Çizgi filmdeki sesler yayın yapılıyor ve karakterler sadece elleri oynatıyor.
Oyunu seyrederken "Bu çocukların kafasını çok karıştıracak" diye düşünüyordum ki tam da o anda beklediğim soru Çınar'dan geldi.
-Anne, Caillou ağzıyla konuşmayı bilmiyol mu? (El ağızın kenarında açma kapatma hareketi yapıyor)
Hiçbir karakterin ağzı oynamadığı için kafası karıştı.

Madem aldın lisansını adam gibi bir kostüm hazırla, ağzı oynasın, kafası küçük olsun, insana benzesin, filmde koşturup duran Gilbert birden bire bir oyuncağa dönüşmesin vesaire vesaire....

Çınar yaşındaki çocuklar her ne kadar çok sevseler de bence bu hayranlıkları sadece tv ekranından kalmalı (her ne kadar izletmemek için elimden geleni yapsam da). Ona sürekli bunun bir film olduğunu, gerçek olmadığını anlatsam da bana sürekli Caillou'nun nerede yaşadığını sorup duruyordu. Şimdi artık demek ki gerçekmiş diye düşünmesine, televizyonda gördüğü çizgi karakterlerin aslında gerçek hayatta da var olabileceklerine inanmasına sebep olacağını  düşünüyorum.

İzlediğine pişman mıyım, değilim! Eğlendi, gösterinin yarısından fazlası zaten müzik eşliğinde Caillou denen yaratığın dans etmesiyle geçti.
Biraz daha büyük olsa bunu düşünmeyecektim elbette. Hem bir anne, hem de bir uzman olarak daha 3 bile olmamış çocuklar için uygun olduğunu düşünmüyorum.

Gidemeyenler, bilet bulamayanlar üzülmesin. Kaçırdığınız birşeyiniz olmadı. Üstüne paranız da cebinizde kaldı.
Umarım bu mesaj gerekli yerlere de ulaşır.

Not: 9 Ocak Pazar saat 19.30 Kanal B Anı Durdur programındayım.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Sen misin?


Arabada bana seslenirken;
-Aşkım, canımmm, bebeeğiiimmm!!

Yaramazlık yapıp paparayı yediğinde, ona kızgın bakarken bana:
-Sıpa seni sıpaaaaaa!!!

Konuşmamın bir yerinde "pekii" diyen bana:
-Senin petii diyişini yelim (yerim).

diyen fındık faresi annesini taklit eden bir ikibuçukluk mu?

23 Kasım 2010 Salı

Çünküüüü

Soruyorlar neden blogu güncellemiyorsun diye.
Cevap, çok yoğunDUMMM, keyfisizdim, yazasım gelmiyorDU.
Ama işten ayrıldım.
Hızlı başladı, çabuk bitti.

Neyse buradayım yine. Çok ama çok rahatladım. Aşırı stres, başka problemler....2 ayda 2 yıl çalışmış gibi yıprandım.

Hepsi bitti, gitti...Şimdi başka projelere hazırlanıyorum.

Bakalım...

Bakıcı ablamız, Çınar ve ben üçlüsü olarak evdeyiz yine. Gerçi mümkün metrebe dışarıdayım ama en azından o psikolojideyim.

Çınar'la beraberken ardı arkası kesilmeyen sorularına cevap vermekle meşgulüz. Tüm soruların ilk iki kelimesi şunlardan ibaret: "Peti neden?"

Küçükken annem çok konuşmamdan, çok soru sormamdan şikayet ederdi, hatırlarım. Hep şu cümlesi kafamda yer etmiş : "Kızım soru yağmuruna tutma beni."

Çenemden şikayet ettiği zamanlarda  "Allah sana senin gibi bıt bıt çeneli bir çocuk versin inşallah, o zaman anlarsın beni. "derdi.
Şimdi anlıyorum anacığım seni.

Çınar ve benim aramızda geçen mini bir diyalog:
Ç-Anne, dedem bana neden çikota aymış?
A.- Senin yemen için.
Ç- Peti neden benim yemem için aymış?
A- Çünkü sen çikolatayı seviyorsun.
Ç- Petiiii neden ben çikotayı seviyoyum?
A-Tadı güzel olduğu için.
Ç-Petiiiiii neden çikotanın tadı düzel?
A- Çünkü onu pişiren amcalar içine lezzetli şeyler koymuşlar.
Ç- Peti neden ondan koymuşlay?
A. Çocuklar sevsin diye.
Ç-Petii neden çocuklay sevsin diye, çocuklay çok mu tatlılay?
A. Evet oğlum..
Ç. Petiii neden çocuklay çok tatlılay?
A-.....................
Ç-????????????





13 Eylül 2010 Pazartesi

2,5 Yaş Dil gelişimi


1,5 yaş civarında kelimeler birleşimlere dönüşüp cümle olma yolunda ilerlerken konuşmaları çok hızlıdır. Ardı ardına bir sürü kelimeyi bir başından bir sonundan söylemeye çalışıp arada hiç es vermezler. Yakaladığın hecelerden ne söylediğini anlamaya çalışırsın. Nedeni? Zihinsel gelişimleri atak yapmıştır ve konuşma gelişiminden daha öndedir. Çocuğun söylemek istedikleri kafadan hızlı bir şerit gibi geçer, uçuşur.  Kelime dağarcığı zengindir. Hepsini kullanmak ister.


Sonra bebişler büyür büyür dana kadar olur. 2 yaşını geçer. Birden bire konuşmaları çok yavaşlar, ağııır ağıııır, can çekişir gibi konuşmaya başlarlar.Sanki yavaş konuşma moduna geçerler. Kelimelerinin son heceleri uzuuuun uzuuun söylenir.çç Bir kelimeyi doğru şekilde ifade edebilmek için 4-5 kez tekrarladığı olur. Amaç cümleyi doğru şekilde ifade etmek istemesidir.Nedeni ?Konuşma gelişimi zihinsel gelişimini yakalamıştır.

Çocukların bu dönemlerine bayılırım. Çok ama çoook tatlı olurlar. Bazen onları dinlerken bir türlü sonunu getiremedikleri 6-7 kelimelik cümleleri doğru ifade edebilmek uğruna tekrar tekrar söylerler ya içime birşey oturur. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelir.
Cümlenin sonu gelir, çocuk rahatlar sen rahatlarsın.
Tam bıcır bıcır oldukları dönemdir.
Biz şimdi tam da bu dönemdeyiz. Çınar'ı konuşurken izlemeye bayılıyorum.
 Çok ciddileşiyor ve bu anda büyümüş de küçülmüş gibi görünüyor..Boyundan büyük laflar ediyor. Eskiden "istemiyoYum" tarzındaki ifadeler artık "istemiyoğğRğum" tarzında oluyor. R ile Ğ arası. Beyaz gibi söylüyor aynı. Bir de sonra yoooo RĞĞĞ ummm diye baskılayıp uzatarak söylüyor ki gel de ısrar et.


Şu ara her cümle "istemiyorum" la bitiyor. Müthiş baskın bir karakter oldu evde. Ne söylense yapmak istemediğini belirtiyor. 
Şeni öpmek istemiyoğğrrum, sarrğğrılmanı istemiyorrrğğrum, uyumak istemiyorrğğrrum, yemek yemek istemiyorrğğrruum, eve ditmek istemiyorrğğuum, dışayı çıkmak istemiyorrğğrrum......


Fotolar Emre Jr-Sibel'lerde bir iftar yemeği... Demir, Arda, Emre Jr ve Çınar.
Terasta onlar için hazırlanmış mini sinema salonunda film izlediler, tatlı yediler, oyun oynadılar. Çok keyifliydi. Büyüdükçe paylaşımları artıyor. Hem onların hem bizim.. İyi ki varsınız.

18 Mayıs 2010 Salı

Yeni Sezon


Benden geçti demek istemiyorum ama üstüme bir rehavet çöktü. Nete giremiyorum, blogumu çok boşluyorum. Yılda 1-2 kez geliyor bu yalnızlık isteği. Sonra tekrar başlıyorum.

Gerçi çok ama çok yoğunum.

İşten eve gel, Çınar'ı yıka, yemek yedir, oyna, uyut..... Sofrayı topla, dağınıklıkları topla......

Okumam gereken şeyler, çalışmam gereken bir sınav ve saat 2. Sonra uyu ve sabah aynı tempo baştan.



Çınar büyüdü, her gün yeni beceriler edinmiyor. Belki de ondan. Ne yazacağım?

Yeni becerilerimiz öğrendiği yeni kelimeler, yeni cümle kalıpları.

Bağlaçlara geçti artık. Şimdilerde herşeyin arasına "ve" ekliyor.

-Aakadaşlarıyımı göydüm ben. Demiy'i veee Ayda'yııı veeee Emye'yi göydüm di mi anneee di miiiii?

Her cümlenin sonuna "di mi anneee di miii" mutlaka eklenecek, olmazsa olmaz.

Özel bir şey isteyecekse "anneciiiim" oluyorum yoksa "anneaaaa!!!!"

Cuma'dan itibaren yazlıkçı ördek moduna geçiş yapıyoruz. Benim projelerim bitti bu yüzden işe ara verdim. Cuma Bolu'ya kaçamak ardından Çınar ve ben anneanneyle dedenin yanına gidiyoruz.
Bu sene çok daha keyif alacak biliyorum.



Akşama kadar bahçe sulayacağını ve bir leğeni doldurup içine koyduğu oyuncaklarını doldur-boşalt yapacağını şimdiden görebiliyorum.

Tek dileğim temiz hava biraz iştahına iyi gelse.
Didim'den bildirmek üzere.



29 Aralık 2009 Salı

2010 hazırlıkları

Benim sert ördeğim yılın son günlerine yeni alışkanlıklar, yeni huylarla başladı. Sanırım 2010'a hazırlanıyor :) Eeee yeni yıla yeniliklerle girmek lazım.
21 ayı geçtiğimiz şu günlerde uyku alışkanlıklarımız bayağı bir değişti. 15 gün öncesine kadar yatağına bırakıp çıktığımda uyuyan Çınarişkom şimdilerde ben odadan çıkınca ağlıyor. Ben de 1-2 dk odada duruyorum eğer o zaman kadar uyumazsa çıkıyorum. Arkamdan bir iki ağlıyor sonra uyuyor.
Bazen ise üstünü açtı mı diye kontrole gittiğimde yatağın içinde oturmuş oyuncaklarıyla oynuyor buluyorum. Hem de sessiz sessiz.
2 gündür de uyumayı reddediyor. Bu da ayrı bir problem tabii. Uykudaki bu değişikliklerin bakıcımızın gelmesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Eğer dışarı çıkacaksam o uykudayken çıktığım ve uyanınca beni göremediği için bunları yaşıyoruz. Diğer adıyla ayrılık kaygısı yani.

Bu ayrılık kaygısını daha da artırmamak için küçüklüğünden beri hep onun önünde kapıdan çıktım, hep vedalaştım, hiç kaçmadım. Arkamdan ağladı hep tabii ki ama sonuçta annem aniden ortadan kayboluyor diye düşünmüyor. Sanırım o uyurken de çıkmamam lazım, kaygımızı depreştirdi gibi.

Gece uykuları da bir iyi bir kötü. Yine son 2 aydır hiç uyanmadan uyuyordu sabaha kadar. Şimdilerde benim uzaktan pışpışlamam pek işe yaramıyor. İlla odasına gitmemi istiyor ve çok sık uyanıyor. Hala 10 adet olan dişlerimizin yenileri geliyor diye umut ediyorum.

Ağzımız çeşme gibi. tam anlamıyla. Sürekli ağızdan aşağı doğru akan çizgi şeklinde salyamız mevcut. Bazen üstü ıslanınca "Ayyyyy anneeee, pantooo tiynendiiiii" (pantolonum kirlendi) diye yanıma koşuyor, kaşlarını Küçük Emrah modeli yaparak. Çok titiziz.

Konuşma konusunda son 3-4 günde bayağı ilerledi fındıkkurdum.
Artık öznesi, nesnesi ve fiili olan 3 kelimelik cümleler kullanmaya başladı. Bayağı bayağı derdini anlatıyor. İşin ilginç yanı ise başka bir çocuk ya da yabancı bir büyük varsa yanında asla konuşmuyor. Tek tük kelimeler kullanıyor o zamanlarda. Bu yüzden de aile bireyleri dışındakiler Çınar'ı hala konuşmuyor zannediyor. Halbuki akşama kadar çenesi 1 dk kapanmıyor.
Bakıcı ablamıza alıştık ama ben yanlarındayken hala beni tercih ediyor. İmkansız, ablası onu içeri oyun oynamaya götüremiyor. İllaki benimle oynayacak.

Yeni yıla yeni umutlarla giriyoruz. Yeni beceriler, yeni alışkanlıklar, yeni güzellikler bizi bekliyor umarım.

Arada dikenler de olacak tabii ki ama evrene yeni yıl isteğimi atıyorum: Sabaha kadar deliksiz uykulu, bol iştahlı (aman aman bu sadece Çınar için), bol gezmeli, 2 yaş sendromsuz, sakiiiin, huzurlu bir yıl olacak. Evet evet olacak.

11 Aralık 2009 Cuma

En son ilklerimiz


Çınar 21 aylık hayatının ilk sorusunu sordu. "Eydaade yeede?"

2 farklı kitabının içinde hep aynı sayfaya takılıyor. Ejderha olan sayfalara!
O kitaplardan birini bulmuş, önüne açmış, sayfaları çeviriyor hararetle.
Sonra bana dönüp ömrünün ilk sorusunu sormuş oldu.
-Anne, eydaade yeede?

-----------------**----------------------

Karalama yapmayı çok seviyoruz.
Aşağı-yukarı, sağa-sola, dairesel karalama, top çizme aşamalarından sonra kalın hatlarla çizdiğim elmanın içini, dışarı taşırmadan boyamayı başardı ilk kez.
Bu da bizim ilk sınırlı boyamamız.
Posted by Picasa

20 Temmuz 2009 Pazartesi

16 Aylık Oldum



1,5 yaşına 2 ay kala artık ciddi ciddi bebeklikten çıkmış, minik bir çocuk oldu Çınar. 15 aylık olduktan sonra daha bilinçli, bilerek! davranan çocuklar haline gelen bebişlerden biri olduk bile.

Bu ayında neler yapabiliyor:

Koşuyor, merdivenleri çok yüksek olmadığı sürece kenarlarından tutunarak çıkıyor. (Eğer benden kaçmayacaksa tabii) Benim onu yakalamamı istemiyorsa emekleyerek hızla çıkıyor merdivenleri.

Özellikle sitemizin parkında dönen kaydırak olduğu için çıkmasını istemiyorum ama benim geldiğimi görünce hızla tırmanıyor. Geri indiremeyince beraber! kayarak iniyoruz dönen kaydıraktan. Bunu defalarca tekrar ediyoruz, sıkılmasını bekliyorum ama sıkılmıyor da.




Tüm siteye rezil oluyorum tabii.İtiraf ediyorum çok zevkli ama bu tür işler için yaşlanmışım sanırım çabuk yoruluyorum.

Merdivenlerden tutunarak ve ayak değiştirmeden iniyor.

Birden fazla arabanın arasından "bizim arabamızı göster" diyince gösteriyor.

Kendince korkuları var. Mesela kaygan bir zemin üzerinde su birikintisi varsa ve Çınar tesaüfen onun üstüne çıplak ayakla geldiyse hiç kımıldamadan kaşlarını Küçük Emrah gibi kaldırıp ıııııııhh deyip yardım ister.. Düşme korkusuyla kılını bile kıpırdatmıyor. Ne demişler en iyi öğrenme, yaşayarak öğrenmedir.

Yemek yeme konusunda bir ileri, iki geri ilerliyoruz. Bazen yiyor bazen yemiyor. Şu aralar çatalla kendi kendine yemeyi keşfettiği için daha rahatım. Yemek yerken önüne domates doğruyorum o çatalla tek tek yerken benim verdiklerime de ağzını açıyor.

Ya da meyvesini doğrayıp önüne koyuyorum, o da çatalla tek tek yiyor. Yanında babası varsa ona seslenip her defasında ağzını kocaman açıp nasıl yediğini ona gösteriyor ve alkış bekliyor.

Uyku konusunda bazen sabaha kadar uyuyup, bazen 5-6 kez kalkıyor. Hala 4. dişliyiz. Sanırım zor çıkarıyor ve birden fazla çıkarıyor. Bu yüzden uykusuz gecelerimiz arttı. Özellikle gündüzleri bir yere gittiğimizde orada uyumayı reddediyor. Birşeyleri kaçırmamak için olduğunu düşünüyorum.

Bunun dışında arkadaşlarıyla bir araya gelince arkadaşının dikkatini çekmek için yaptığını düşündüğüm vurma davranışı var. Her defasında göz hizasına inip kesin bir şekilde "hayır vurulmaz. Hadi cici yapalım" diye uyarıyorum, birden fazla kez yaparsa ortamdan uzaklaştırıyorum.



Kullandığı kelimeler:

Anne, Baba, Anneanne, Dede

Adda, Mama, Meme, Aba (abla)

Abi, Bebe (bebek), Bala (balık), Ah (al)

Del (gel), Ti tak (tik tak), Gak gak, Ku /Ka (kuş)

Et ( İbrahim Tatlıses kıvamında, genizden), Aç, Attı

Ala (alo), Haşi (hapşu), Kı kı (dıgıdık dıkgıdık)

Bunun dışında "Ferhat" gibi kullandığı ama Türkçe'ye çeviremediğim kelimeleri ve ses taklitleri var.

9-18 aylar arasında görülen "jargon" Çınar'da da görülüyor. Jargon yetişkin konuşmasına benzer ses ve tonlama ile çocuğun yetişkin konuşmasını taklit ettiği bir ses çıkarma tipidir.

Çınar bunu o kadar çok yapıyor ki 19 Mayıs'ta Antalya'ya gittiğimizde restaurantta İngiliz bir teyzeyla amcanın yanına gidip hızlı hızlı birşeyler anlatmaya başlamıştı. Kadın inanamadı ve amcaya dönüp "oooo ne kadar da güzel konuşuyor "dedi. Kadın Türkçe bilmediği için Çınar'ın Türkçe birşeyler anlattığını düşündü. Ne bilsin Çınar'ın salladığını :))




Bu ayların dil gelişimi ile ilgili diğer bir noktada duyduğu bazı kelimeleri taklit edip bir daha kullanmamalarıdır. Bunun dışında ünlü-ünsüz birleşimleri ile kelime benzeri ama anlamı olmayan kalıpları hep aynı şeyleri tanımlamak için kullanırlar. Çınar'ın bir "o-a"sı vardır. Ağzını kocaman açıp o-a der ama ne için söylediğini hala anlayabilmiş değilim.

Boyu ve kilosunu bilemiyorum. Geçen ay 10.500 kg idi. Şu ara kendi tartımızda 11 kg gösterse de her zaman ondan daha az çıkıyor. 10.750 falan oldu sanırım.


Bu arada geçen hafta Haber Türk gazetesinde çıktık. Anne blogları bu sefer de gazetede vardı. Çok sevindik, mutlu olduk.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Alo! Bu Aşka Kıyma!




Parkta gelene geçene, kapıyı çalan sucuya, kapıcıya, pencereden çocuklara laf atmada üstüne yok. Bi konuşsa söyleyeceği çok şeyi var eminim.


Kendi dilinde anlatıyor da anlatıyor.


Bu aralar hem onun hem de benim için olağan dışı şeyler yaşıyoruz. Önemli aktivitemiz ise yürüme.


Son 2 güne kadar yürüme yerine genelde emeklemeyi tercih ediyordu. İlk göz ağrısı, onun yeri başka.


2 gündür ise bir bakıyorum eller havada, göbüş dışarıda yürüyerek yanımdan geçen bir bücür.


Öne arkaya doğru sallana sallana gitmesi yerini yavaş yavaş daha dengeli yürümeye bıraktı. Hiç bırakmasa iyiydi, bu haliyle bizi çok güldürüyor.


Elinden tutup yardımcı olayım diyorum, kendinden emin, kaşlar çatılmış bir ıhhh'la beni itiyor.


Yardım edelim diyoruz bir de üstüne parpıyı yiyoruz. Çok da havalı kendileri :)


3 Mayıs 2009 Pazar

12-13,5 ay



1,5 ayda minik bir adama dönüşmüş oğlumla burdayız yeniden.özlemişiz seni günlük.


bu dönemde neler yaptığımızı kaydedemedik. kısa bir özet...


emekleme konusunda "jet" hızına erişti. 4 gün önce de birden bire uzun süre tay tay durup 3 adım attı. ama işin ilginci bunu birden birgünde yapması.


ben çınar'ın direk koşacağına eminim.


en güzel gelişmeyi konuşma-dil gelişiminde gösterdi Çınarişkom.


özne+gel kalıbını kullanıyoruz. anne gel, aba gel.


şimdi "anne-al"ı arada sıradakullanıyor ama sadece birleşim şeklinde. tek kelimelerimiz oldukça çeşitlendi.


sürrreekli konuşuyor. bıdır bıdır hiç susmuyor. arabada, banyoda, parkta, kapıyı çalanlara, yolda gördüklerine ve özellikle mağazalarda çalışan ablalara :))

yemek konusunda 2 arpa boyu ilerleyip 1 arpa boyu geriliyoruz. bir günü bir gününü tutmuyor. bir gün herşeyden yiyor 2.gün aynı yemeğe ağzını açmıyor. idare ediyoruz işte.

kendi kendine yemek yemeyi arada sırada ayna karşısında çalışmıştık. geçen gün anneannesine illa ben yiyeceğim diye tutturdu. kaşığı istedi, verdik.

sonuç yukarıda :)