26 Nisan 2011 Salı

Davulcu ile Mercimoş

Haber beklemek çok zormuş. İçim iyi diyordu ama o "ya?" kısmı var ya! İçime bir kuşku düşmüştü bir kere. Sinek küçüktü ve midemi bulandırmıştı.
Yıllarca Down'lu çocuklarla çalıştım. Bilirim zorluğunu hem çocuk hem aile açısından. Keşke tek risk o olsa. Daha kötü nice özür grupları var, gördüğüm, yaşadığım, ailesiyle baş başa ağladığım.
Cahil gibi, sanki ilk hamileliğim gibi ilk 3 ayda göz çevresi kremi falan kullandım. A vitamini varmış içinde. Meğer A vitamini riskliymiş.

Cuma günü akşam olmak bilmedi, ama sonuç beklediğimize değdi. Bebişkom, miniş kızım, mercimeğim sağlıklıymış. Ön sonuç ama %90 doğru sonuç verirmiş.

Neyse günümüz bayram, Çınarişkomla yaşamaya devam ediyoruz. Bakıcı ablamız ameliyat olduğu için önce bir şok geçirdim. Evin şaftı kaydı. Ütüler dağ gibi, yemek yap, ortalığı topla, yedir, kaldır vesaireee. Üffff ne zormuş. Uzun zamandır yapmayınca bünyeme ağır geldi.

Çınar akşama kadar eline bir çubuk alıyor ve aynen fotoğraftaki gibi mütemadiyen davul çalıyor. Kalemlik olsun diye aldığım metal kutunun üstü darbe izlerinden delik delik. Kutuyu bırakıyor mutfak masasına geçiyor. Oradan sıkılıyor dolaplar davul oluyor bu sefer. Odasındaki mutfağı boş plastik olduğu için korkunç ses çıkarıyor. Kafam büyüyor, büyüyor, kocaman oluyor. Bir de kendi uydurduğu, anlamsız sözlerden oluşan ama her defasında aynı kelimeleri söylediği bir şarkısı var. Onu söylüyor sürekli. Ritm kursu paklar bizi ama başlayamadık bir türlü.
Kreşe gidecek ama Temmuz'da. Yazlığa gidiyoruz 15 gün sonra. Sonra tatil, ardından kreş. Eylül'den önce alışması gerekiyor.
Her gün yarım saat yürüyorum, yarım saat de yüzüyorum. Çınar havuzda sıkıntısını biraz atıyor. Çok eğleniyor. Zor çıkartıyorum. Hergün yediğim dondurmaların suçluluğunu bu şekilde atabiliyorum :p


Hamileliğim boyunca şimdiye kadar almadığım çok iş teklifi aldım. Bugün yine müdürlük teklifi geldi bir yerden. Ama ama ama... Hamileliğimi de kabul etti. Dedi ki süt sağar bırakırsınız. Ama ama ama.... Yapamam. Çınar'a yapmadım, ona da yapamam... Belki 6. aydan sonra. Bu sefer bu kadar uzun evde kalmayı düşünmüyorum. Kızım kısmetiyle geliyor sanırım.
Adı Kısmet mi olsa ne :P

21 Nisan 2011 Perşembe

Öğretmeye çalışmak ya da öğrenmeye direnmek. İşte bütün mesele bu!


En çok oyuncakların toplanması konusunda didişiyoruz. Oyuncaklarını topla demekten dilimde tüy bitti ama o toplamamakta inat etmek konusunda pes etmedi. Ne de olsa evde kendinin 5 boy büyüğü bir modeli var. Evde babasının çoraplarını heryerde görmeye alışkın hatta onlarla haşır neşir büyüyen bir çocuğa oyuncaklarının odasının ortasında olması kadar normal gelen birşey olmamalı.
O da haklı kendince.

En sonunda bizim sembol pekiştireç sistemi dediğimiz şeyi uyguladım. 6 tane boş kutucuk ve kutucuğun sonuna bir tren resmi çizdim. Hatta beraber çizdik. Onun istediği renklerde.
Tren 6 kutucuk yıldızla dolunca kazanacağı ödül oluyor. Ödülü de kendi belirledi.
Odasını toplamasını her istediğimde 1 yıldız kazanacağını anlattım. Bütün gün toplamak konusunda resmen güç savaşı verdiğimiz mandallar saniyesinde toplandı.

2 günde 3 tanesi doldu.
Sabah diyor ki:
-Hadi anne, gidip oyuncaklayın hepsini dağıtalım. Sonya da ben onlayı toplayım, bana yıldız vey.
Olduuuu! İşin üçkağıdını bulmuş hemen.
Yok dedim, oynamak için çıkardığında, oyunun bittikten sonra toplamalısın.

Çok gayretli bakalım. Ne zaman sıkılacak bekliyorum.
8 senedir babasına öğretemedim, bakalım babayı mı, beni mi model alacak seyrü sefa!




19 Nisan 2011 Salı

Korkmiyo-sentez

Dün 33 yıllık hayatımda hiç korkmadığım kadar gergin ve korku dolu birgün yaşadım.  Mide ameliyatı olacaksın diyip bayılttıklarında bile böylesine gerilmemiştim.
3'lü tarama testinde 1/185 çıkan risk sonucu "amniyosentez olman lazım" ı duyduğumdan beri yaşadığım korku dün bütün gün en üst seviyedeyken, işlem öncesi kalbimin atışlarını fırlayacak gibi hissediyordum.

Korkum bebeğe birşey olacağından değil o uzun iğnedendi.
Kafamı hiç çevirmedim, fışır fışır iğnenin çıkarılma sesini duyduğum anda "Tamam, tamam ben o riski alıyorum. Nasıl doğarsa doğsun, vazgeçtim ben amniyosentezden" diyesim geldi. O derece, biraz daha uzasaydı bayılırdım herhalde.

Doktor iğneyi soktuğu anda "Bu muydu?" dedim. "Tüm stresimin sebebi bu muymuş yafuuu? Gel öpeyim seni doktor bey" diyesim geldi. İğneyi hiiiiiiiç hissetmedim. Kan alınırken daha çok acımıştı kolum halbuki.
Öyle bir sıkmışım ki kendimi tüm gece bırak başımı, tüm kafam ve karın kaslarım ağrıdı.
Evet, ömrümde hiçbirşey beni bu kadar korkutmamıştı. Ama boşaymış.
Şimdi ilk 24 saat yatmam gerektiği için dinleniyorum. 3 gün de yorulmayacakmışım. Acil yardım ekibi annem ve babam hemen olaya müdahale edip Çınar'la ilgilendiler sağolsunlar.
Geleyim mi diye soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim.


Yok, önemsiz birşeymiş. Sadece sonrasında biraz iğne yerim ağrıdı o kadar.
Beni korkutan iğnenin inanılmaz uzunluğuydu ki sadece 1/3'ünü soktu sanırım. Gerçi iğneye hiç bakmadım, görmedim.
Kızım biraz meraklı sanırım. İğneye uzanmış, tam tutmak üzereyken elini çekmiş :))
Neyse asıl atlatılması gereken "Sonuç: Temiz"i duyma süreci.

Çınar kardeşi geleceğim için müthiiiiiş heyecanlı. Her gün "Anne bebeğime ben şunu öğreteceğim, bunu yapacağım" diye planlar kuruyor.  Umarım onun bu hevesini boşa çıkartmaz da kardeşi, sağlıkla gelir.
Evrene not: Herşey güzel olacak

13 Nisan 2011 Çarşamba

Kızımız geliyor :D

Uzun zamandır süren sessizliğimin sebebi aslında zor geçen bir dönemdi. Ama bu dönem aslında çok güzel bir şeyin başlangııcıydı. Bu başlangıç yüzünden pek çok şeyden vazgeçtim. Ayça ile kurduğumuz web sitesi, yeni başlayacağım işim, gözümü açamamaktan kaynaklı kaçırdığım yüksek lisans başvurusu vs.. vs...


Mı acaba? diye soranlar oldu. Tahminler doğruydu :)) Bir kızımız oluyor.
Şu an itibariyle 15+2 haftalık hamileyim. 4 ayı tamamladık nerdeyse.

14. haftaya kadar çok ama çok zor geçti. Olası bütün olumsuz belirtiler vardı. Bulantı, kusma, aşırı yorgunluk ve uyku hali. Çınar'da da aynı şeyleri yaşamıştım. Tek farkla. O zaman Çınar ve bakıcı ablamız yoktu.

Çınar'la gündüzleri neredeyse hiç ilgilenemedim ama bakıcımızın pişirdiği yemeklerin kokusu sayesinde sürekli kustum. 2.hamilelik hem daha zor hem de daha kolaymış.
Akşamları ben yemek yedirmek zorundaydım ve zulüm gibiydi. Özellikle hafta sonları, sabah kahvaltıları. Sağolsun Çınar'ın gıdım gıdım yemesi 1,5 saat sürdüğü için kahvaltıda 2-3 kez wc'yi ziyaret ediyordum. Çınar bile dalga geçmeye başladı benimle. Gülerek "Anne koş, koş kusacaksııııın" diyordu :)

Yemek hem yedim hem yemedim. Et, süt, yoğurt, kepek ekmek ve taze ekmek hiç yiyemedim.  Kızarmış ekmeğin yanında beyaz peynir ve domatesle geçirdim günümü uzun bir süre. Bir de günde 2 tane limon yedim. Bulantımı ancak limon ve mandalina bastırıyordu. Doktor taze zencefil çayı önerdi bulantı için. Biraz etkili oluyordu işte.
Bunun dışında Çınar'daki kadar sallamadım. Canım kola mı çekti, aman zararlı demedim içtim. Çay Çınar'da hiç içmemiştim. Bunda içtim. Ağır kaldırdım, eğildim, kalktım, dışarıda et de yedim, yeşillik de. Yani Çınar'da yapmadığım herşeyi yaptım.
Zaten Çınar' kucağıma almamak gibi bir şansım yoktu. Doktor birşey olmayacağını söyledi zaten.

Bunun dışında iyi ki bakıcı ablamız varmış. Mümkün değil o halde Çınar'la ilgilenemezdim.
Sanırım depresyondaydım. Herşeyden nefret ettim. Zaten herşey kokuyordu. Buzdolabı hala kokuyor bana ama o kadarcık da olsun diyeyim.
Yani insan 2. de pek sallamıyor bunu anladım :)


Çınar'a gelince. Önce istemiyorum, o çirkin gibi şeyler söyledi. Sonra gelip gidip "Annee kaynına vuya miyim?" diye izin istedi vurmadan önce.Kibarım benim.
Gittikçe alıştı bu fikre. Şimdi karnımı seviyor sonra bana dönüp "Seni değil kardeşimi seviyoyum" diyor.
Dün ilk kez doktora bizimle geldi ve ultrason çıktısını elinden bırakmadı. Kardeşim, kızkardeşim diyip durdu. Gelene, geçene gösterdi dışarıda.

Bizde durumlar budur. Bundan sonra hem Çınar'ın hem de bir hamilenin günlüğü şeklinde sürecek blogumuz :))

11 Nisan 2011 Pazartesi

Hohooo

Herkeşler girmişler, bir ben eksik kalmışım buralardan. Hiç kimsecikler de demiyor ki "Dns numarasını değiştirince giriliyor. Bak tüm bloggerlar burada".
Ama ben hala her istediğimde giremiyorum nedense.
Neyse uzuuun zaman olmuş gibi hissediyorum. Azıcık utangacım bile :) Çınar'ın deymiyle "tandım ben" (=utandım)
Neler olmadı ki neler!
Güzel haberler, yenilikler, zor geçen günler, kutlamalar vs, vs.. Hepsini yazmayacağım tabii ki. Mühimmmmlerini peyderpey özet geçmek en iyisi.


Bunca zaman içinde en önemli aktivitemiz Çınarişkomun 3.doğumgünü günü oldu sanırım. Bu sene çok anlamlıydı onun için. Günlerce bekledi, Caillou'lu pasta siparişini bile ben sormadan verdi bana.  Pastası gelince dondu, kaldı heyecandan. Kafasını bile çevirmedi. kendinden emin, üfledi ve kalktı. Sanki 40 yıldır doğumgünü kutluyordu. O kadar kendinden emin ama bir o kadar da şaşkın!


Artık bebek değiliz. 3 yaş önemli bir sınır, dönüm noktası çocukluğunun. Ee haliyle halleri, tavırları, ifadeleri, kızgınlık ve sevinç durumunda verdiği tepkileride değişti.
Neyse bu yazının sonu yine akademik gibi görünüyor, başlamayım en iyisi.
Kısaca merhaba diyeyim dedim.
 Soğuk bir Ankara gecesinden, yeni başlangıçlara merhaba diyoruz bizzz.