Doğum Sonrası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doğum Sonrası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ekim 2011 Pazartesi

Sen yokken bak neler oldu!

Geniz etinin yokluğu bir çocuğun hayatında bu kadar mı güzel değişikliklere sebep olur. Bilseydim geçen sene kurtulurdum ondan. Doktorumuz her gidişimizde "Alalım bunu!" dediği halde inatla "ameliyat" olgusunun korkusu yüzünden vazgeçtik.

Meğer çok basit bir operasyonmuş. Sadece ameliyata girerken ve çıktıktan sonra anestezi etkisiyle 1 saat kadar ağladı. Sabah ameliyat oldu ve öğlen sanki operasyon geçiren o değilmiş gibi koşturup duruyordu. Üstüne 2 adet tüpümüz bile oldu her iki kulağımızda.
Geniz etini aldırana tüp bedava!!! Gel tüpe gel!!


Abi ördeğim o günden beri deliksiz uyuyor. 1 senedir sabaha kadar 50 kez kalkan o değil sanki. Hem de kendi yatağında. Yanımıza gelmiyor :)

İştahı yavaş yavaş açılmaya başladı. Yemek vakti diyince hooop masaya oturuveriyor. Yemek seçiyor o ayrı. Bu yaşa kadar sebzeye bayılan, kapuskayı bile severek yiyen oğlum, şimdilerde normal bir çocuk olup pilav ve patates kızartmasına dadanır oldu. Yesin de ne yerse yesin diyorum artık.

Tüm o agresifliği azaldı. Arada bir çığrından çıkıyor ama çoğunlukla dediklerime çok fazla itiraz etmiyor. Daha sakin, daha uysal. Bütün o gerginlikler kulaklarının duymamasından ve nefes alamamasındanmış.


Irmak'la daha iyi araları artık. O kadar çok kıskançlık nöbeti geçirmiyor. Gün içinde hala emzirirken, altını alırken, uyurken.... yani çocuğun her anında başından ayrılmıyor o ayrı. Sürekli bir kafasını koklama durumunda. Çok güzel kokuyor diyip burnu çocuğun kafasında yaşıyor.

Uyku başına vurduğu zamanlarda daha çok canını yakmaya çalışıyor.
Eskiden her uyuduğunda gelip başında bağırıyordu. Şimdi daha az yapıyor bunu.
Özellikle evde misafir varsa Irmak'ın elini ve kolunu daha çok sıkıyor. Onun için geldiklerinin farkında.
Neyse ki bir sürü kitap, oyuncak alıp depolamıştım. Irmak'a gelen hediyeleri görüp de üzülmesin diye misafirlerimiz getirmiş gibi ona veriyorum. Bu durum çok normalleşmeye başladı onun için. Habire oyuncak geliyor ki yüzüne bile bakmıyor

Onun yanında bebişi doğru düzgün sevemiyorum da. Robot anne gibi, sadece emziriyorum, altını alıyorum. Gayet duygusuz ve ruhsuz. Yoksa bozuluyor koca ördek.
Konuşup güldürmek için bahaneler yaratıyorum kendimce. "Hadi gel oğlum, konuş kardeşinle de gülsün" diyip model oluyorum "Bak böyle konuşacaksın" diye. Kızcağızımı sevmek için bahanem oluyor işte.

Çileğim, pembişim de kendi halinde takılıyor. Gazımız çok bu aralar. Zinco veriyorum. Rahatlıyor. Bu sefer aman gazı var, ne yapacağım moduna da girmedim. Biliyorum ki geçecek.

Gerçekten insan 2. çocuğu çok rahat büyütüyormuş. Stres yapmıyorum hiçbirşeyini. Çınar'da en ufak bir sıkıntıda 10 kat fazla stres yaşıyordum. Bunda biliyorum ki, öyle, böyle büyüyecek ve herşey geçecek.
Hatta diyorum ki hiiiiç büyümese, hep böyle süt koksa.

18 Ekim 2011 Salı

Geniz etimize veda ederken

Hani tırnağının etle birleştiği yeri derin kesersin de tırnağın her etine değdiğinde canın yanar. Ne yanmadır o sızım sızım sızlar. Sonra tırnak yavaş yavaş uzar, acı günbegün hafifler.

Çınar'ımın kardeş sızısı da güngebün hafifliyor işte. Şu aralar daha dingin bir hayat sürüyoruz. Kısmen...
En azından Irmak'ın varlığını kabullendi. Yine ona her dokunuşu illa ki şiddet içeriyor. İlla kolunu, bacağını sıkıyor ya da o uyurken odaya girip uyansın diye bağırıyor. Sonra da" Yanlışlıkla oldu, özürdilerim" diyip suçunu bastırıyor.

Ben de onun kıskançlığını hafifletmek için bazı çözümler kullanıyorum. Bunları ayrı bir yazı olarak eklerim.
Çınar, Irmak hasta olmadan 2 hafta önce viral enfeksiyon geçirmişti. Şimdilerde hala ve hala bu hastalığın uzantılarıyla uğraşıyoruz. O enfeksiyon orta kulak iltihabına döndü. Sonra ishal, ateş vb... İyileşti derken tekrarladı. Antibiyotiklerimiz hep ishale neden oldu, bitirmeden bıraktık.

Tekrar orta kulak iltihabı, tekrar kreşten viral enfeksiyon, tekrar ishal, tekrar ateş. Sonra kulakta sıvı birikmesi ve işitme kaybı. %70 sıvı dolu olduğu ve sıvı bir türlü gitmediği için sol kulağı çok az duyuyor.
Çınar'la konuşurken yaşlı bir dedeyle konuşuyor gibi bağırıyorum. O da anlamazsa bağıra bağıra "Neeeeeeee?" diyor :))) Günün yarısı "Ne dediiiin? "Bir daha söyleeeee" lerle geçiyor.

Bu arada geniz etimiz de iyice şişti mi tam oldu. Zaten tüm bunların sebebi geniz etimiz. Burnu tıkalı ve geceleri uyuyamıyor.
Sabaha kadar bir Çınar'a koş, tekrar uyut, bir Irmak'ı emzir, altını al, gazını çıkar, hıçkırdığı için tekrar emzir, tekrar gazını çıkar. Bu arada uzun bir süre geçtiği için tekrar Çınar uyanır ve tekrar onu uyut. Olsun, olsun.... Ben şikayetçi değilim. Onları her gördüğümde, kokularını her aldığımda yeniden doğmuş gibi oluyorum. İyi ki varlar.

Fotograf: Özlem (Nilsu'lu Hayat) tarafından çekildi. Eline sağlık canımcım

Çınar'ın bu hastalıkları dengemizi bozmuştu ki 10 gündür de arada birer gün mola veren ateş peydahlandı. Geçmedi bir türlü. En son damardan 3 doz antibiyotikle çareyi bulduk. Bu süre zarfında kalabalık yerlere girip yeni bir hastalık kapmayacak ki iyileşir iyileşmez geniz eti ameliyatı olacak ve kulaktaki sıvı için tüp takılacak. Bu hafta sonuna iyileşir diye umut ediyorduk ki şimdi de öksürük başladı. Sürekli ateşten dolayı  kilot  ve atletle yatıyordu. Ateşi düştüğünde üşüdü ve hastalandı sanırım.

Bu hastalık furyasından Irmak da 15 günlükken nasibini aldı. Burnu tıkandı. 10 gündür nefes alamıyordu. Yeni geçti. 15 günlük bir bebeğin hasta olması çok ama çok üzücü birşey. Minicik burun deliklerinden nefes alamaması uyuyamaması demekti.

Ufff yazarken yoruldum................
Neyse sanırım geçti. Şimdi hayırlısıyla Çınarişkomun ameliyatı kaldı. Kreşe gitmiyor.  Sürekli evde olması beni çok zorladı. Bakıcımız yerine herşeyi benim yapmamı istemesi, emzirirken Irmak'ın yanına, kucağıma gelip akşama kadar yapışık olmamız dışında bugünlerde ev halimiz daha da süt liman.

Yok yok, 2. çocuğu düşünenler gözünüz korkmasın. Hayat eskisi kadar kolay değil ama o kadar da kötü değil.
Çok zor ama çok güzel.
Aşkın 1 iken 2 tane oluyor.
2 tane mis kokuyu içine çekiyorsun.
2 masum şey hayatının odağı oluyor.
Bu arada senin şaftın kayıyor ama olsun, yine de güzel.

26 Eylül 2011 Pazartesi

Anne neden sesimi duymuyorsun artık?!!!!?

"Anne neden sesimi duymuyorsun artık?"
5 gündür ota moka, herşey ağlayan lohusa ben Çınar'ın ağzından dökülen bu cümleyi her düşündüğümde deli gibi ağlıyorum.
Kulaklarımda çınlıyor sürekli.
3,5 yaşındaki bir çocuğun yaşadığı kıskançlığın ötesinde sürekli başka bir canlıyla ilgilenmek zorunda kalmasının, kendini terkedilmiş hissetmesinin hatta kendini yalnız hissetmesinin çırpınışları, dış sesleri bunlar.
En saf ve en açık haliyle.

Ama o bilmiyor ki onu çok ama çok seviyorum. Sadece ameliyatın verdiği fiziksel acı, üstüne uykusuzluk ve sürekli emzirme, alta alma, gaz çıkarma, uyutma ritüeline sıkışmış ben ona vakit ayırmak için çok uğraşıyorum ama başaramıyorum. En azından şimdilik. Ben de, kardeşi de yeni hayatına alışana kadar.
O ise tepkisini bazen yüksek sesle bazen de kardeşinin canını yakmaya çalışarak belli ediyor. Bazen de sebepsiz yere ağlıyor. Ona ayırdığım 10 dk'lık bir kitap okuma sürecinin bile nasıl rahatlattığını gördüm.
Bana bakarken "hah işte, eski günlerdeki gibi anne" der gibi bakıyordu.
Geçecek ördek ağızlım, geçecek. Sen kardeşinin varlığına, ben ikinize birden vakit ayırabilmeye, 4 kişilik bir aile olarak yaşamaya alışacağız.
Senin sesini duyacağım oğlum, söz veriyorum