28 Haziran 2010 Pazartesi

Başa mı döndük ne?

Nedir şimdi bu?

27 aydan sonra herşey bir anda başa dönebiliyor mu? Dönem dönem geri dönüşlerin yaşanmasını bekliyordum da bu kadarını değil.
Biraz önce Çınar'ı ayağımda sallarken aklımdan bunların hepsi birer birer geçti. Evet evet ayağımda salladım.
27 ayda ayağımda sallama sayım iki elin 10 parmağını geçmezken uyumayı reddettiği için çareyi sallamakta buldum. Uyuması 5dk bile bulmadı.


1 haftadır geceleri o kadar mı sık uyanılır? Dün gece 4'te yatmıştım. O saate kadar olan uyanmaları zaten ayakta olduğum için rahatsız etmemişti ama 4'te yatıp da sabah saat 6'da hala uykuya dalamamış olunca koymaya başladı.
Hep dişe veriyorum herşeyi. Sanırım yine diş.

Uzun zamandır geceleri bez bağlamıyorum. Birkaç kez gece kaldırdım artık kaldırmıyorum da. 12 saat kadar çişini tutabiliyordu ya da gece beni uyandırıyordu çişi gelince.
Bu sabah altına yaptığı için ağlayarak uyandı. Yine dişinden dolayı uyuyamadığı için çok derin bir uykuda geldiğini düşünüyorum.

Ben uykuya sabah 6.30 da geçebildim. yani herkesin uyandığı saatte. Çınar 10'da uyandı , ben 1. de. İnanamadım günün yarısı yatakta geçti. Hala kendime gelebilmiş değilim.

Yemeklerini yanağında bekletmeye başladı. Yemek yemesi 1,5 saati buluyor. Bakıcı ablamız ve ben de yiyeceklerini küçük parçalara bölmeye başladık. Yoksa 1,5 çarpı 3 = 4,5 saatimiz günde yemeğe harcanıyor.
Hem onun yararına hem de benim psikolojim açısından alışır malışır demeden eziyorum iri parçalı yemekleri napiiiiim!!!! Yoksa yemek saatleri tam bir işkence.

Eee tekrar soruyorum nedir bu şimdi? 
Ben terzi miyim kendi söküğümü dikemiyorum.
Neden bitti derken baştayız?

25 Haziran 2010 Cuma

5-6 saat daha istesem arsızlık mı ederim?



İşe tekrar başlamama 10 gün kadar kaldı. Araya anne-baba-çocuk üçlüsü olarak gideceğimiz bir tatil programı sıkıştırmamız lazım. Ama yapacak o kadar çok işin arasında tatile nasıl çıkacağız bilemiyorum.

Gündüzleri evde zamanımın bir kısmını çalışarak geçiriyorum ama asıl geceleri benim oluyor. Herkes uyuduktan sonra-takribi 12 civarı- ev sessizleşiyor. Ne tv sesi, ne insan sesi. Sadece mevsime inat sürekli yağan yağmurun kokusu ve camdan gelen serinlikle çalışıyorum. Uykum gelse de zorluyorum kendimi. Çünkü seviyorum gece çalışmayı. 3 gibi yatıyorum.



Sabah Çınar kahvaltısını yaparken ben uyuyor oluyorum ama kendimi suçlu da hissediyorum. Sanki Çınar'ı başkasına emanet edip keyif yapıyormuşum gibi hissediyorum. Ama bakıcı ablamız ile evde beraber olmak her zaman ele geçmez. Ben de 2 senenin acısını çıkartıyorum. Bahanem de var: Napıyım gece çalışıyorum :))

Çınar bu aralar kartlı oyunlarla vakit geçirmekten çok hoşlanıyor. Özellikle eşleştirme kartlarıyla aynı nesne resimlerini eşleştiriyoruz. Hayvanlarla yavrularını eşleştirme kartlarımız, ilişkili nesne kartlarını birleştirme oyunlarımız vaktimizin çoğunu alıyor.

Bir de Lego Duplo serisinin Construction Site ürününü çok sevdi. Takıyor, çıkarıyor, insan figürlerini konuşturuyor, inşaat yapıyor. Bazen bizimle, bazen yalnız başına takılıyor.

Bunların dışında şu linkteki renk eşleştirme kartlarını indirdim laminasyon yaptırdım. Sadece eşleştirme yapıyoruz ama isimlerini vermiyorum henüz. Bir tek kırmızıyı biliyor zaten. Onu da ben öğretmedim; kendi kendine öğrenmiş. Şimdilik 3-4 ay daha renk öğretmeyi düşünmüyorum.


Dün hem Çınar hem benim için bol misafirli ve eğlenceli bir gün oldu. Akşam iş çıkışı Burcu Arda'yı kapıp geldi. Bol bol zıpladılar, kikirdediler. Arada kavga ettiler, sonra unutup tekrar oynadılar. Bir ara sakin sakin masada resim yaptılar. Tam o gitti diye üzülürken 10 dk sonra bir baktık Sibel kapıda kucağında Emre'yle. Ne güzzeeell. Çınar sevinçten coştu.


Genelde lego oynadılar. Arabalarına çivilerden park yapıp, park ettiler. Birbirlerine patlamış mısır yedirdiler :))) Aslında Çınar yedirdi. Çünkü hala 12,5 tan 15 (şu anda tek azı ve 2 köpek dişi patlıyor) çıktığı için mısır sert geliyor prens beye. Çok nazikiz çok.



Çalışacak,okuyacak o kadar çok şey varken, evdeyken evle ilgili yapmak istediğim pek çok şey varken, bol bol fotoğraf çekmek isterken ve bir de Çınarişkomla gezmek, eğlenmek, oynamak isterken nerden başlayacağımı bilemiyorum.
Aşk-Memnu finalinin ardından ufak bir değişiklikle noktalıyorum.
Sermin kaçar!

23 Haziran 2010 Çarşamba

"Çocuğun yediği helal, giydiği haram"mış!!

Merviş ve Ayça beni mimlemişler. Ayça bir akşam gelip, sırıtarak "Seni mimleyeceğim hadi cevaplama bakalım" diye beni tehdit etmişti. Artık iş başa düştü :P Buyur Ayçam.


1)Nasıl giyidiriyorsunuz?

Rahat ve ince. Kendim kalın giyinmeye gelemediğim için bebekliğinden beri kendim nasıl giyiniyorsam Çınar'ı da kendi vücut ısımı baz alarak giydirdim. Kışın da dahil.


Şimdilerde uzun pantolon giydirmiyorum, bunalmasın diye. Genelde şort, bermuda üstü kolsuz, ya da ince kısa kollu tişört. Yazın favorilerim arasında tek parça tulumlar geliyor.

Evde genelde kilot-atlet ya da sadece kilot şeklinde geziyor :)) Evimiz fazla sıcak oluyor.


Bir de benim çoraba alerjim vardır. Daralırım. Mümkün olduğu kadar evde Çınar'a kışın çorap giydirmiyorum. Alışşın yere çıplak basmaya diye.

Yazın zaten çoraplar dolaptan hiç çıkmıyor.

Bazen ayakkabının cinsine göre ayağını acıtmasın diye giydiriyorum.

2) Marka mı, pazar mı , semt butiği mi...? Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?

Özellikle marka olsun diye değil ama modellerini gerçekten çok sevdiğim için bir de gezip nerede, ne var diye bakmaktan pek hoşlanmadığım için doğruca gider alırım.


Tercihlerim Zara, Gap, Mothercare, Smyk ve denk gelirsem C&A. Bir de Mckays diye fabrika satış mağazalarında ya da sosyete pazarlarında satılan bir marka var. Onları da denk gelirsem alıyorum. Çok kaliteli ve modelleri çok güzel.

Mothercar'de artık bizimkilere göre çok güzel şeyler bulunmamaya başladı. Ama tek parça tulumlar 36 aya kadar oluyor. Hemen bittiği için sezon başında hemen alıyorum. Bu sene de öyle yaptım. Zira dediğim gibi anında bitti.
0-36 aylık çocuğu olanlara ısrarla tavsiye edeceğim tek giysi bu tutumlar. Müthiş rahat hem anne hem çocuk için.





Ayakkabılar ise Nike alıyorum genellikle. Bu sene Strike Ride'lardan aldım ama biraz dar geldi sanırım. Kalıpları dar onların.

Crocs ise favorim. Çok rahat etti.


3)Haftada 3-5 defa camaşır döndüren makina canavarlarının cicilerini ütülüyor musunuz?

Küçükken daha titizdim bu konuda. Ama şimdi bakıcı ablamız ütülüyor hepsini. O olmasa yapar mıyım? Emin değilim.

Hafta sonları çamaşır askısından alıp giydirdiğim çok oluyor. Çok kırışık olmadığı sürece sorun değil.

4) Terlik mi, sandalet mi?

İkisi de. Crocs'unu terlik olarak kullanıyor genelde.

Sandalet de gezmeye giderken falan giydiriyorum.

5) Şapka sorun mu? Nasıl çözüyorsunuz?

Yok. Sağolsun Çınarişkom itiraz etmez şapkaya.

Hatta ben unutursam kendisi söyler "şapka tak" diye.




6) Mayo kullanıyor musunuz? Öneriler?




Evet. Mothercare'in mayolarını seviyorum. Bu sene tuvaletini söylediği için dar, boxer tarzı mayolardan almıştım ama 24-36 ay büyük geldi.

Ben de geçen sene aldığım su sızdırmayan mayosunu giydirdim. Hafif küçük gelse de yine de idare etti. Amaç kapatmak olunca işe yaradı işte :)

Onları pek sevmiyorum aslında. Çünkü suyu iyice emdiği için kurumak bilmiyor.

Zaten çocuklara 2 tane mayo almak lazım. Islak kalmamaları için.

Burcu Kipa'nın mayolarını tavsiye etmişti. Gidip bakamadım. Bulursam onlardan alacağım.


9 Haziran 2010 Çarşamba

Güne Merhaba


Ben evimi, Çınar babasını, bakıcı ablasını ve oyuncaklarını özlemiş. Didim'deyken hiiiç babasını sormayan yazlıkçı ördeğimin babasını özlemediğini düşünmüştüm.
Havaalanında onu gördüğünde, bacaklarının önünde kafasını eğip durdu ve babasının tepki vermesini bekledi. Babası da tepkisiz gülümseyerek durdu. Sonra üzgün üzgün kafası eğik, elleriyle oynamaya başladı. Babadan gelen "hadi sarıl oğlum" tepkisiyle ona bir yapıştı pir yapıştı. O andan beri yapışık geziyorlar.

Beni istemiyor, sürekli bana "anne giiiiiiiiit" diyor ve babasıyla oynuyor. Ben de bu durumdan pek şikayetçi değilim açıkcası.

Döndüğümüzden bu yana biraz agresif takılıyor. Agresifliği tatil dönüşü olduğu için desem evde olmaktan da müthiş keyif alıyor. Anlayamadım. Oyuncaklarını o kadar özlemiş ki birini alıyor, öbürünü bırakıyor. Yarım saatte 6 oyuncak birden değiştiriyor.
Acaba diyorum hala çıkamayan dişlerden mi? Azı dişi 3 aydır mor bir şekilde çıkmayı bekliyor.



Bir diş hekimi komşumuza dişlerle iglili kendi doktorumuza sormayı unuttuğum şeyleri sordum. Mesela hala neden 12 dişi olduğunu sordum.

Halk arasında söylenen şeyin doğru olduğunu ne kadar geç çıkarsa o kadar geç kaybedeceğini söyledi. 3 yaşına kadar yolu varmış. Endişelenecek birşey yokmuş.

Fırçalama ve diş macunuyla ilgili öğrendiklerimse şöyleydi. İlla 3 kere fırçalamaya gerek yokmuş. Yatarken ve sabah kalkar kalkmaz fırçalamanın önemli olduğunu, ama bisküvi ve çikolata gibi şeyler yedikten hemen sonra fırçalanması gerektiğini söyledi. Biraz daha büyüdükten sonra günde 3 kez fırçalamalıymışız.
Diş macunu yutmak çok da sorun değilmiş. Zaten onlar için üretilen macunlar yutulabilir özellikteymiş.


Geçen oyun oynarken yemeğe çağırdım. Arka arkaya pek çok defa söylemişim olacağım ki Çınar'dan gelen şu sözlerle birden çarpıldım.
-Yaaa anne bi şuş yaaa, bi şuş yaaa!!!! Oyun oynuyoyum!!!!
Anladım ki artık o bir bebek değil. O bayağı bayağı bir çocuk. Bana itiraz eden, kendi fikirleri, mantığı, planları olan...
Halbuki Ayça ile anaokulu araştırmalarımız sırasında Demir ve Çınar önlerinden geçen çocuklara şaşkın şakın, ağızları açık bakarken ne kadar da küçük görünmüş, anaokuluna gönderme konusunda kafamda "acaba" baloncuğunun belirmesine neden olmuştu.
Bu baloncuk aldığım bu cevapla bir daha gelmemek üzere söndü.

2 Haziran 2010 Çarşamba

Chokella




16 yıldır her dönüşümde üzülmüşümdür ama bu sefer daha bir koyuyor sanki. Bu sefer Çınar acısını çıkardıgı için midir yoksa o mutlu oldugu için ben daha da mutlu oldugum için midir bilmem ama kaç gün kaldıgını saymak bile istemiyorum.

Ankara'dayken evden dışarı cıkmak icin yarım saat dil döktüğümüz küçük beyefendi burada eve girmiyor yine.
Bir bakıyorum bir komşu almış Çınar'ı götürüyor, bir bakıyorum başka birisiyle geliyor. Burada toplu yaşıyormuşum hissi oluyor bende. Ben seviyorum ama Çınar önceleri hiç sevmedi. Şimdi de bunu kullanıyor cüce.

Kendisine ilgi gösterilmesinden pek hoşlanmaz, özellikle yabancılarla ilk karşılaştığında kafasını nereye sokacağını şaşırır ya da birden bir çığlık atarak tepki gösterir. İşte tam da bu noktayı Çınar kullandı burada. İlk başta birden bağırınca anneanne, dede, konu, komşu kim varsa güldüler. Bu sayede çığlığın volümü yükseldi ve sıklaştırdı. Ben ne kadar bu davranışı söndürmeye uğraşsam da, annemleri kontrol etsem de komşulara ayıp olur diye "Gülmeyin, tepki vermeyin" diyemiyorum.

Bir de yemek sırasında her gören "Çınar ne yiyorsun, aaaa yemek mi yiyorsun, yemezsen ben yiyeceğim" türünden laflar edince Çınar güzel güzel yiyorsa bile hooop ağzındakini çıkardı. Ben de sıcakta evin içinde yedirerek çare buldum bu duruma.

Abant'a iş gezisi olduğu için kalabalık bir grup gitmiştik. Masanın başında oturan ve kaplumbağa hızıyla yiyen esas oğlanın yanından geçen 40 kişinin 40'ı da "Hadi yemeğini bitir bakiiiim, Aaaaa bitirmedin mi?" dedi. Çınar bu yüzden 3 gün aç yaşadı. Bu nasıl bir psikolojidir anlamıyorum, anlayamıyorum.

SONUÇ:

Neymiş? Yemek yiyen çocuk görünce yokmuş gibi davranacakmışız.