Günce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Günce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2011 Çarşamba

Ben:36+2/ Çınar: Oldu gibi


Niye güncellemiyorsun diye sorup duruyorlar hep. İşte.... Hamileliğin ağırlığından ve yoğunluktan diyebilirim.
Önce son günlerdeki önemli gündemimizden bahsedeyim.

Bayram öncesi Çınar artık sınıfa bensiz gitmeye hazırdı. Öğretmeni ağlayarak, çığlık çığlığa götürdü yukarı onu ama bu seferki naz ağlaması idi. İlk baştaki gibi bilinmezlikten kaynaklı değildi. Bir kez bensiz geziye bile gitti. Ağlayarak bindi servise. "Gitmeyeceğiiiiiiim"ler havada uçuştu. Ama arkadaşı Emre jr'un yanına oturur oturmaz kendini güvende hissetti ve "Tamam annneeeee sen git hadiiii" diyerek beni yolladı.
Bayramda onu strese sokmamak için hiç kreş lafını etmedim.Ama o hergün sordu. "Bugün kreş tatil mi???"


Bayram sonrası ilk gün geceden ona kreşe gideceğimizi söyledim. Sabah uyanır uyanmaz ağlamaya başladı. Evden zor çıktık. Öğretmenini görünce ağladı, zırladı, sonra merdivene kadar onunla gelmemi istedi. Aynen de dediği gibi merdivenin başında sustu.
Sonraki gün de aynı şekilde. Hatta ben eve geldim ilk kez.

... ve bugün evden çıkarken ağladı sadece. Güzelce vedalaştı ama yine de giderken buruk baktı, üzüldüm.
Bugün ilk kez kahvaltıya götürdüm. 2 gündür de öğle yemeklerini yiyormuş. Önceden reddediyordu, 1 kaşık alıp bırakıyormuş.
Bizim oryantasyonumuz 1 ayı bulur demiştim. Gerçekten de 1 ay oldu tam. Araya bayram girdi tabii.
Sırada tam güne geçmek kaldı. Ona hala emin olamıyorum. Belki doğumdan 2-3 ay sonra belki de haftaya.

Bana gelince:
Çok ağırlaştım. Hareketlerim iyice kısıtlandı. Sürekli nefes nefeseyim.
12,5 kilo aldım. Çınar'da bu haftalarda 9 kilo almıştım.
Suyum azaladığı için doktor 39. haftaya kadar dayanmaz diyor.  Kontrollerim haftalık artık. NST'ye bağlanıyorum. Mercimoş müthiş hareketli. Bu da beni biraz gerginleştiriyor. Sürekli içinde kıpırdayan birşey, sıcak, hareket üst üste gelince bunalıyorum.

Bebişin kilosu en son 2,650 gr idi. Bu da Çınar gibi 4-5 gün geriden gidiyor. Çınar 2.800 doğmuştu.
39'a kadar dayanırsa 3 kg'ı geçer ama o kadar dayanacakmış gibi gelmiyor bana.
Karnımda kasılmalar hissediyorum ara ara.
Dayan kızım dayan. Daha ismin bile yok.

Hastane valimizi ancak bugün hazırlayabildim.
Beşiği kurulacak, odasına perde, halı ve yatak korumalığı alınacak.
Çınar'a oda takımı yaptırılacak. Ama hiiiiiiç gücüm yok bunlar için.
Bebekle genç arası oda takımı yok piyasada. Korkunç takımlar var. Ben de Vibel'den kopya çekip çizdim birşey.
Sonrasında herşey tamam inşallah.
 Bir tek kızım kalıyor geriye. Sağlıkla gelirsin inşallah bebiş.

Foto: Hafta sonu Emre Jr bisiklete binmek için misafirimizken!

26 Nisan 2011 Salı

Davulcu ile Mercimoş

Haber beklemek çok zormuş. İçim iyi diyordu ama o "ya?" kısmı var ya! İçime bir kuşku düşmüştü bir kere. Sinek küçüktü ve midemi bulandırmıştı.
Yıllarca Down'lu çocuklarla çalıştım. Bilirim zorluğunu hem çocuk hem aile açısından. Keşke tek risk o olsa. Daha kötü nice özür grupları var, gördüğüm, yaşadığım, ailesiyle baş başa ağladığım.
Cahil gibi, sanki ilk hamileliğim gibi ilk 3 ayda göz çevresi kremi falan kullandım. A vitamini varmış içinde. Meğer A vitamini riskliymiş.

Cuma günü akşam olmak bilmedi, ama sonuç beklediğimize değdi. Bebişkom, miniş kızım, mercimeğim sağlıklıymış. Ön sonuç ama %90 doğru sonuç verirmiş.

Neyse günümüz bayram, Çınarişkomla yaşamaya devam ediyoruz. Bakıcı ablamız ameliyat olduğu için önce bir şok geçirdim. Evin şaftı kaydı. Ütüler dağ gibi, yemek yap, ortalığı topla, yedir, kaldır vesaireee. Üffff ne zormuş. Uzun zamandır yapmayınca bünyeme ağır geldi.

Çınar akşama kadar eline bir çubuk alıyor ve aynen fotoğraftaki gibi mütemadiyen davul çalıyor. Kalemlik olsun diye aldığım metal kutunun üstü darbe izlerinden delik delik. Kutuyu bırakıyor mutfak masasına geçiyor. Oradan sıkılıyor dolaplar davul oluyor bu sefer. Odasındaki mutfağı boş plastik olduğu için korkunç ses çıkarıyor. Kafam büyüyor, büyüyor, kocaman oluyor. Bir de kendi uydurduğu, anlamsız sözlerden oluşan ama her defasında aynı kelimeleri söylediği bir şarkısı var. Onu söylüyor sürekli. Ritm kursu paklar bizi ama başlayamadık bir türlü.
Kreşe gidecek ama Temmuz'da. Yazlığa gidiyoruz 15 gün sonra. Sonra tatil, ardından kreş. Eylül'den önce alışması gerekiyor.
Her gün yarım saat yürüyorum, yarım saat de yüzüyorum. Çınar havuzda sıkıntısını biraz atıyor. Çok eğleniyor. Zor çıkartıyorum. Hergün yediğim dondurmaların suçluluğunu bu şekilde atabiliyorum :p


Hamileliğim boyunca şimdiye kadar almadığım çok iş teklifi aldım. Bugün yine müdürlük teklifi geldi bir yerden. Ama ama ama... Hamileliğimi de kabul etti. Dedi ki süt sağar bırakırsınız. Ama ama ama.... Yapamam. Çınar'a yapmadım, ona da yapamam... Belki 6. aydan sonra. Bu sefer bu kadar uzun evde kalmayı düşünmüyorum. Kızım kısmetiyle geliyor sanırım.
Adı Kısmet mi olsa ne :P

11 Nisan 2011 Pazartesi

Hohooo

Herkeşler girmişler, bir ben eksik kalmışım buralardan. Hiç kimsecikler de demiyor ki "Dns numarasını değiştirince giriliyor. Bak tüm bloggerlar burada".
Ama ben hala her istediğimde giremiyorum nedense.
Neyse uzuuun zaman olmuş gibi hissediyorum. Azıcık utangacım bile :) Çınar'ın deymiyle "tandım ben" (=utandım)
Neler olmadı ki neler!
Güzel haberler, yenilikler, zor geçen günler, kutlamalar vs, vs.. Hepsini yazmayacağım tabii ki. Mühimmmmlerini peyderpey özet geçmek en iyisi.


Bunca zaman içinde en önemli aktivitemiz Çınarişkomun 3.doğumgünü günü oldu sanırım. Bu sene çok anlamlıydı onun için. Günlerce bekledi, Caillou'lu pasta siparişini bile ben sormadan verdi bana.  Pastası gelince dondu, kaldı heyecandan. Kafasını bile çevirmedi. kendinden emin, üfledi ve kalktı. Sanki 40 yıldır doğumgünü kutluyordu. O kadar kendinden emin ama bir o kadar da şaşkın!


Artık bebek değiliz. 3 yaş önemli bir sınır, dönüm noktası çocukluğunun. Ee haliyle halleri, tavırları, ifadeleri, kızgınlık ve sevinç durumunda verdiği tepkileride değişti.
Neyse bu yazının sonu yine akademik gibi görünüyor, başlamayım en iyisi.
Kısaca merhaba diyeyim dedim.
 Soğuk bir Ankara gecesinden, yeni başlangıçlara merhaba diyoruz bizzz.

16 Şubat 2011 Çarşamba

Tebdili Başlık



İtiraf ediyorum! Sadece yazmış olmak için yazıyorum.
Tebdili başlıkta ferahlık vardır. "Blog listesi"nde olduğum kişiler aynı başlıktan sıkılmışlardır diye yazıyorum.

Bu aralar çok garip şeyler yaşıyorum. 2011 hızlı başladı. Birçok kararı aynı anda verdim ve hepsini birden uygulamaya çalışıyorum.
Gündüz ne yerde, ne gökte hali. Gece "Anneeeeeeeeeee üstümü ört" sesiyle 50 kez sokurdana sokurdana Çınar'ın odasına gidip, en son sabaha karşı pes edip yanımıza alıyorum. Tüm velilerimden özürdiliyorum. Bekara karı boşaması kolay oluyormuş!!!!

Sevgili Ayça ile günde en az 10 kez araşıp, kendimi iyi hissettiğim günlerde de akşama kadar 4-5 saatimizi beraber geçiriyoruz. Niye? Deli miyiz biz!!!
Yok valla. Aslında bu işe girdikten sonra deli olduğumuzu düşünmedim değil.
Web sitesi kuruyoruz. Az kaldı çıkacak inşallah. Annelere, bebişlerine, hamilelere yönelik. Ayrıntıları haftaya artık :)
Ama hiç de öyle kolay değilmiş. Uçuklaya uçuklaya bir hal oldum.


Bunların dışında hayatımı tümden etkileyen başka ayrıntılar da var. Ama o da sonra.
Bir de MBA masterına başlıyorum 30'umdan sonra. Deliyim sanırım. O kadar şeyin arasına nasıl sığdıracağım bilemedim. Ama bu ayın sonuna başlıyorum işte.

Çınarişkom 10 gündür ağır ishalle mücadeleden üzerinde don tutmaz oldu. Gerçek anlamda don tutmuyor :))
O kadar zayıfladı ki, herşey düşüyor.
Neyse sağlık olsun diyoruz artık.
Hayatımızdaki yeniliklerden mütevellit çok ihmal edildin oğluşumun blogu. Ama yakın bir zamanda daha sık yazacağım gibi görünüyor. Eski günlere döneceğiz bekle!

25 Ocak 2011 Salı

Sen beni dehtüt mü ediyonnn?

Duygu sömürüsü yapma konusunda kendini aştı ördek. Anneciiiim lüsten ditme noluuuul, üzülüyoluuum derken kaşlarını Küçük Emrah gibi yapıp, acıklı da bir ses tonu yapıyor. Sonra yere oturup bacağıma iki koluyla sıkı sıkıya sarılıyor. Bu şekilde asansöre kadar yerdeki tozu toprağı da Çınar'ın totosuyla temizleyerek gidiyoruz.

En son asansöre binerken feryat figan kopuyor ki danayanamayıp geri giriyorum içeri. Ee ben böyle yaptığım için o da her çıkışımda aynı numarayı çekiyor.

İşte böyle anlardan birinde karşı komşumun yardımcısı kapıyı açtı. O kadıncağız da televizyondaki hizmetçiler gibi giydiriliyor. Bembeyaz...Bir kafasında fırfırlı tacı eksik. Çınar kadını görünce doktor sandı. Kadın da üstüne "Ağlama bak ben doktorum. Yoksa sana iğne yaparım! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! dediğinden beri iğne korkumuzu da nüfüsumuza aldırdık.

Öyle anlar olur ki insan hayatında hele de çocuk büyütürken. Böyle iğne yapma merakı olan teyzeler vardır. Sen istemeden durup, dururken orda burda aniden karşına çıkıp "Bak yemeğini yemezsen...." diye başlarlar.
Türk milleti olarak "samimiyeti" sevdiğimiz için mıncırma, öpme, makas alma, korkutma, 3 yaşında zaten korkularla gerçekler arasındaki farkı anlamaya çalışan çocukların hayal dünyalarına yeni korkular ekleme bize mübahtır.

Bunları düşününce ilk doğum yaptığımdaki evime hayırlı olsuna gelen annemin gün arkadaşları, büyük babaanneler, teyzeler, komşular vesaireler geldi şimdi aklıma.... Korkunç bir dönemdi.. Hepsi  sanal çocuk doktoru, hemşire, psikolog, kadın doğum uzmanı diplomalarını duvarlarına asmıştı bile.

Hepsi de kendini bunların hepsi sanıyordu...  Dışarıdan izleyince komik, ama ilk kez anne olmuş şaşkın ve uykusuz biri olarak dinle dinle doyulmazlardı....

30 Kasım 2010 Salı

Faili Meçhul idi!!



Arandı ve bulundu. Fındık kurdumun minik kumbarası, hani o dolunca ona istediği oyuncağı alacağıma dair söz verdiğim kumbarasınının faili bulundu. Hem de sicili alyansım, yarım altınım, bir kumbara dolusu 1 TL'lik ve yem olarak koyduğum diğer paralarla birlikte.

Kimyam değişti. Meğer görünüşe, masum, namuslu görünen bakışlara inanmamak gerekiyormuş. "Ben çocuğuma haram yedirmem" diyen birine bile.  Garip bir his benimki. Salak yerine koyulmuş gibi hissediyorum. Temizlikçi ablamıza soramadım neden böyle yaptın diye... Götürdüklerinin üstüne bir de gündelik parasını verip yolladım :)



Özelinin bir başkası tarafından "çalınması" bir yana beni asıl rahatsız eden 2,5 yaşındaki bir çocuğa ait olan şeylerin alınması.
Ben ona istediği oyuncağı alamaz mıyım? Alırım.
Oraya tekrar para koyamaz mıyım? Koyarım. Ama ilk kumbaramızı ilk açımız ne güzel bir bekleyişken-ki Çınarişkom artık onu anlayıp, bekleyebilecek yaşa yeni gelmişken ve sevinçle beklerken, 1 yıldır biriktirdiğimiz tüm paramız yandı, bitti, kül oldu.
İçinde bize bıraktığı 9 TL'yi (Aaa biroyuncak araba parası bırakmış ama. Yiğidi öldür, hakkını yeme.) kumbarayla beraber camdan fırlatasım var.

Amaaaaan boşver demek istiyorum. Vallahi Hayrettin ne-ettin?  TIK

23 Kasım 2010 Salı

Çünküüüü

Soruyorlar neden blogu güncellemiyorsun diye.
Cevap, çok yoğunDUMMM, keyfisizdim, yazasım gelmiyorDU.
Ama işten ayrıldım.
Hızlı başladı, çabuk bitti.

Neyse buradayım yine. Çok ama çok rahatladım. Aşırı stres, başka problemler....2 ayda 2 yıl çalışmış gibi yıprandım.

Hepsi bitti, gitti...Şimdi başka projelere hazırlanıyorum.

Bakalım...

Bakıcı ablamız, Çınar ve ben üçlüsü olarak evdeyiz yine. Gerçi mümkün metrebe dışarıdayım ama en azından o psikolojideyim.

Çınar'la beraberken ardı arkası kesilmeyen sorularına cevap vermekle meşgulüz. Tüm soruların ilk iki kelimesi şunlardan ibaret: "Peti neden?"

Küçükken annem çok konuşmamdan, çok soru sormamdan şikayet ederdi, hatırlarım. Hep şu cümlesi kafamda yer etmiş : "Kızım soru yağmuruna tutma beni."

Çenemden şikayet ettiği zamanlarda  "Allah sana senin gibi bıt bıt çeneli bir çocuk versin inşallah, o zaman anlarsın beni. "derdi.
Şimdi anlıyorum anacığım seni.

Çınar ve benim aramızda geçen mini bir diyalog:
Ç-Anne, dedem bana neden çikota aymış?
A.- Senin yemen için.
Ç- Peti neden benim yemem için aymış?
A- Çünkü sen çikolatayı seviyorsun.
Ç- Petiiii neden ben çikotayı seviyoyum?
A-Tadı güzel olduğu için.
Ç-Petiiiiii neden çikotanın tadı düzel?
A- Çünkü onu pişiren amcalar içine lezzetli şeyler koymuşlar.
Ç- Peti neden ondan koymuşlay?
A. Çocuklar sevsin diye.
Ç-Petii neden çocuklay sevsin diye, çocuklay çok mu tatlılay?
A. Evet oğlum..
Ç. Petiii neden çocuklay çok tatlılay?
A-.....................
Ç-????????????





21 Ekim 2010 Perşembe

Her anı oyuna döndürebilme yetisi= Yaratıcılık


Bu aralar bakıyorum da herkesin üzerinde bir rehavet. Boşlanmış bloglar pek çok. Benimki de
bunlardan birisi. Bu ihmalin pek çok nedeni var ama en başta iş geliyor.
Eve ağzım açık geliyorum. Sonra evde müthiş bir güç savaşı başlıyor. Yer misin yemez misin, uyur musun uyumaz mısın......
Kim galip, kim malup bilemiyorum ama saat 12'ye doğru ben kendimi pek bi malup hissediyorum. Ne kadar galip görünsem de.


Halbuki o kadar çok şey planlayarak geliyorum ki eve.

Öncelikle ayaklarımı havaya dikip uzanmak, kitap okumak, internette boş boş dolanmak, blogu güncellemek, bir türlü bitiremediğim Lost DVD'lerini izlemek hatta ve hatta hiç sevmediğim televizyonu izlemek. Bir de çalışmak tabii, zorunluluktan...
Ama hiçbirini yapamıyorum yorgunluktan.Uyuyakalıp, yattığım koltuktan kazınarak yatağa gidiyorum (ne tatlı uykudur o ama ).

Çınar 1haftadır hastaydı yemek yemeyen çocuk iyice yemekten aştan kesildi. Benim sinirlerim iyice hopladı. Neyse ki gündüz evde yokum da gözüm görmüyor.


 Akşamları ise uymuycaaaaaam! Geyek yok  anne, uyumuycaam geyek yok!!! Ben uyandım!!! Uyumak iiiiss-teeee-mii-yooooo-ğuummm. İstemiyoğum dedim işte! Ya anne yatmıyycam dedim işteeeeee!
Özellikle 3 gecedir resmen evde tabak çanağın havada uçmadığı kalıyor. 9.15'de yatağa sokmak için mücadelemiz başlıyor ancak 11.30-12.00 arası muvaffak olabiliyoruz.
O saatten sonra ne yapabilirim ki!





Küçük bir çocuğun hayal dünyasının bizden ne kadar farklı ve geniş olduğu üzerine düşünmemi sağlayan şeyler yaşıyorum bu aralar. Bugün üstünü giydirirken elinde oyuncağı bir elinden diğerine geçiriyor.
Sonra "çekkür edeyiiiim" diyor ve eline bakıyor. Diğer eline geçirip, yine eline bakarak "çekkür edeyiiiim" diyip gülüyor.
Kime teşekkür ediyorsun dediğimde "elime çekkür ediyoğum" dedi.
Ellerinin yardımlaştığını düşünüyor ve teşekkür ediyor :)))
Süper birşey bu.. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

İşte o zaman oyun grubumuz geldi aklıma. Küçüklüklerinden bu yana nice şey paylaştılar. Kavga ettiler, güldüler, hala da kavga ediyorlar ama paylaşmayı, yardımlaşmayı öğreniyorlar.
1 ay kadar önce hafta sonu şehir dışındaki evimizde" 4 silahşörler mangal partisi " yaptık. Bahçedeki bir avuç kum, aslında hepsine yetecek kadar kum ilk defa akşama kadar kavga etmeden, gıkları bile çıkmadan oynamalarına yetti.




Sorunsuz bir gün geçirmenin temelinde yatanlarsa çok basit.Bir parça kum, biraz temiz hava, biraz su, hortum ve bir bidon :))) Çünkü kum hepsine yetiyordu.

Yemek yemeseler de, uyumasalar da saçları, başları, gözleri, ayak parmak araları, burun delikleri, kulakları hatta pipilerine kadar kumdan bembeyaz olana dek oynadılar.
Kumdan Allah razı olsun, en çok biz rahat ettik. Babalar zaten hep rahat :ppp





Kıssadan hisse: Şimdi anladın mı beni blog, yazamıyorum pek ama aklımdasın. S.S.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Bıt bıt bıt


 

Sıcaktan kaçıp odama sığınan iri kara sinek beni rahatsız ededursun, havalar daha yaşanası hale geldi 2 gündür. Hatta dün akşam uzun zamandır hasretini çektiğim bir duyguyu yaşadım, üşüdüm.  Üşümek hiç bu kadar güzel gelmemişti. Oruç bu sıcaklarda sarsar mı diye endişeleniyordum ama hiç etkilemedi beni. Korktuğum başıma gelmedi.




Yemek yenmeyince hafta sonları ne kadar da uzun geliyor. Meğer yemek yemek günün ciddi bir kısmını alıyormuş. Çınar için de aynı şey geçerli. Pek yemekle arası yok yine. Hatta doktorunu arayıp iştah açıcı şurup mu versek diye bir danışacağım.

Bugün bakıcı ablasına "Sakın israr etme. 2 kez kafayı çevirdi mi sen bilirsin de, kaldır" dedim. Sonuçta ne değişiyor. 5 kaşık daha fazla yiyor. Biraz aç kalması lazım, açlığı görsün 3-4 gün sonra tıpış tıpış geliyor diye UMUT EDİYORUM :( İşimiz umutlara kaldı.
Yok yok takmıyorum yememesini :((((



Hafta sonları geldi mi babacı oluyor minik ördek. Babam aşağı, babam yukarı. Geceleri "beyaber uyuyam" diye ısrar ediyor. Baba dünden hazır. Teklifi kabul görünce "Baba şenin yatakta yatam" önerisi geliyor. Ohh o da kabul oldu.

 İşin enteresan yanı, bizimle beraber uyuyunca sabaha kadar tık yok. Hiiiç uyanmadan uyuyor. Bana iyi geliyor ama alışacak diye her zaman izin vermiyorum. Bunu 2 şeye bağlıyorum. Ya biz klimayla uyuyoruz, serin serin rahatlıyor ve odasında terlediği için uyanıyor ya da korkularının iyice arttığı şu günlerde bizim yanımızda korkmuyor.

Sese ve kokulara o kadar duyarlı ki her sesi, her şeyi soruyor. Ne kokuyoooy,  bu şeş, ne şeşi anneee?

Geceleri de köpek havlamaları, araba sesleri, davulcu sesi çok korkutuyor onu.
 Geçen uyandı. Bir yandan da gözler kapalı "Anne ben uçuyoooooom" diye ağlıyor. Rüya görmüş besbelli.
Nerde uçuyorsun oğluuuum diye soruyorum ama hala gözler kapalı uçuyooom diye ağlıyor. Sonra birden bire düğmeye basılmış gibi sustu, kendi yastığa attı ve uyudu.



Arabada giderken konuşma performansı en üst seviyeye çıkıyor. Geçen gün süre tuttum, maximum susma süresi 4sn. Bunun dışında mütemadiyen konuşuyor.
Bir yandan radyo, bir yandan Çınar'ın sesi aynı anda çekilmiyor. Radyoyu da kapattırmayıp aksine sesini iyice açtırıyor. Yolculuklarımız cümbüş yani.
Olsun, herşeye rağmen, sessizlik bile özletiyor sesini çok çeneli oğlum benim.




5 Ağustos 2010 Perşembe

Ufak notlar, T T'leri ikna yolları ve iki oyuncak

Yokum uzun zamandır, çok şey birikti.
Baktım da 3 hafta geçmiş en zon yazdığımdan bu yana.
Şu aralar gündemimizde sıcaklar mevcut. Tum hayatımızı olumsuz etkiliyor. Ben ömrümde Ankara'da sıcaktan boylesine muzdarip oldugumu hatırlamıyorum. Bunda yeni evimizin fazla gunes aliyor ve 15.katta oturuyor olmamizin payı oldukca buyuk sanırsam.

Çinar tüm gün salonda yiyor, oynuyor ve uyuyor. Klimanin yapay havası can damarımız şu ara.
Ördek gibi olduk. Gündüzleri bakici ablasi ona 2 kez duş aldıryıor, aksamları havuzda yüzüyor ve ardından yine duş aliyor.Sıcakla mücadelemiz çeşitli şekillerde devam ediyor. Evin küçük ördegi de bundan müthiş keyif alıyor tabiiiii :p


Banyoya girene kadar aramız terayağlı iskender kıvamında. Bana ihtiyacı kalmadığı anda"Çııııııııııııık, ben duş ayıyoyuuum" diyip bizi kovuyor. Çıkmadan 5 dk öncesinden psikolojik olarak hazırlıyoruz ki, muhabere daha sakin sonuçlansın.
Çıkmadan önce 10'a kadar sayıyorum ve suyu kendisinin kapatmasına izin veriyorum çünkü o zaman sessizce çıkıyor. Suyu kapatmak sanki çok özel, sadece büyüklerin yapacağı birşeymis gibi bir hava yarattım ki, suyu kapatmak icin can atsın ve böylelikle banyodan daha az ağlamayla çıkabilelim. Gerçekten işe yarıyor ama ;)



Çınar ve Demir haftasonu berberdeler


Bu 10'a kadar saymayı herşeyde kullanıyorum. Önce "Birazdan saymaya başlayacağım, haberin olsun" diyorum.Sonra  "10'a kadar saydigimda salincaktan iniyorsun ve eve gidiyoruz" diyorum ve sayiyorum. Eger itiraz ederse onu sevdigi birşeyden men ediyorum ve bu yüzden genelde kurala uyuyor. Uydugu zamanlarda aldigi sözel pekiştirecler onu muthis motive ediyor. Babasina kendi aramizda gizlice konusuyormus gibi yapip, saydiktan sonra hemen tamam diyip salincaktan indiğini anlatiyorum. Aman bizi dinlerken keyiften dört köşe oluyor.

Özellikle akşamlari uyumamak icin onun 50 takla, bizim de uyumaya ikna etmek icin 500 takla attigimiz durumlarda çok ise yariyor. "Eger 10 dediğimde kafanı yastığa koymamış olursan ben odadan çıkıyorum" diyorum. Bazen kafayi koyup uyuyor, bazen de "Ya anne ben büyümek isteniyonnn" diyerek isyan ediyor.
Çınar ve Demirr hafta sonu berberdeler.

Ravensburger'in ürünlerini cok begeniyorum. Hemen yeni aldığım bir materyali tavsiye edeyim. Colorama adlı oyun renk, şekil kavramlariını bir arada kullanmayi, görsel algi, dikkat, ayırt etme, eşleştirme becerilerini destekliyor. Şu anda içindeki zarları kullanmadan oynuyoruz ama 3 yaşından sonra zarlarla da oynanilabilir. Bunu alırken bir de Figurix diye bir oyun gordum. Ona da bayıldım. Onu 3 yaşından sonra daha rahat oynayacagi icin almadım henüz.
 Aldığım bir  kartlı oyuncak daha var aslında ama şimdi adını hatırlayamadığım için yazamıyorum.
O da bebegimenealsam.blogspot' a kalsın artık :)

25 Haziran 2010 Cuma

5-6 saat daha istesem arsızlık mı ederim?



İşe tekrar başlamama 10 gün kadar kaldı. Araya anne-baba-çocuk üçlüsü olarak gideceğimiz bir tatil programı sıkıştırmamız lazım. Ama yapacak o kadar çok işin arasında tatile nasıl çıkacağız bilemiyorum.

Gündüzleri evde zamanımın bir kısmını çalışarak geçiriyorum ama asıl geceleri benim oluyor. Herkes uyuduktan sonra-takribi 12 civarı- ev sessizleşiyor. Ne tv sesi, ne insan sesi. Sadece mevsime inat sürekli yağan yağmurun kokusu ve camdan gelen serinlikle çalışıyorum. Uykum gelse de zorluyorum kendimi. Çünkü seviyorum gece çalışmayı. 3 gibi yatıyorum.



Sabah Çınar kahvaltısını yaparken ben uyuyor oluyorum ama kendimi suçlu da hissediyorum. Sanki Çınar'ı başkasına emanet edip keyif yapıyormuşum gibi hissediyorum. Ama bakıcı ablamız ile evde beraber olmak her zaman ele geçmez. Ben de 2 senenin acısını çıkartıyorum. Bahanem de var: Napıyım gece çalışıyorum :))

Çınar bu aralar kartlı oyunlarla vakit geçirmekten çok hoşlanıyor. Özellikle eşleştirme kartlarıyla aynı nesne resimlerini eşleştiriyoruz. Hayvanlarla yavrularını eşleştirme kartlarımız, ilişkili nesne kartlarını birleştirme oyunlarımız vaktimizin çoğunu alıyor.

Bir de Lego Duplo serisinin Construction Site ürününü çok sevdi. Takıyor, çıkarıyor, insan figürlerini konuşturuyor, inşaat yapıyor. Bazen bizimle, bazen yalnız başına takılıyor.

Bunların dışında şu linkteki renk eşleştirme kartlarını indirdim laminasyon yaptırdım. Sadece eşleştirme yapıyoruz ama isimlerini vermiyorum henüz. Bir tek kırmızıyı biliyor zaten. Onu da ben öğretmedim; kendi kendine öğrenmiş. Şimdilik 3-4 ay daha renk öğretmeyi düşünmüyorum.


Dün hem Çınar hem benim için bol misafirli ve eğlenceli bir gün oldu. Akşam iş çıkışı Burcu Arda'yı kapıp geldi. Bol bol zıpladılar, kikirdediler. Arada kavga ettiler, sonra unutup tekrar oynadılar. Bir ara sakin sakin masada resim yaptılar. Tam o gitti diye üzülürken 10 dk sonra bir baktık Sibel kapıda kucağında Emre'yle. Ne güzzeeell. Çınar sevinçten coştu.


Genelde lego oynadılar. Arabalarına çivilerden park yapıp, park ettiler. Birbirlerine patlamış mısır yedirdiler :))) Aslında Çınar yedirdi. Çünkü hala 12,5 tan 15 (şu anda tek azı ve 2 köpek dişi patlıyor) çıktığı için mısır sert geliyor prens beye. Çok nazikiz çok.



Çalışacak,okuyacak o kadar çok şey varken, evdeyken evle ilgili yapmak istediğim pek çok şey varken, bol bol fotoğraf çekmek isterken ve bir de Çınarişkomla gezmek, eğlenmek, oynamak isterken nerden başlayacağımı bilemiyorum.
Aşk-Memnu finalinin ardından ufak bir değişiklikle noktalıyorum.
Sermin kaçar!

18 Mayıs 2010 Salı

Yeni Sezon


Benden geçti demek istemiyorum ama üstüme bir rehavet çöktü. Nete giremiyorum, blogumu çok boşluyorum. Yılda 1-2 kez geliyor bu yalnızlık isteği. Sonra tekrar başlıyorum.

Gerçi çok ama çok yoğunum.

İşten eve gel, Çınar'ı yıka, yemek yedir, oyna, uyut..... Sofrayı topla, dağınıklıkları topla......

Okumam gereken şeyler, çalışmam gereken bir sınav ve saat 2. Sonra uyu ve sabah aynı tempo baştan.



Çınar büyüdü, her gün yeni beceriler edinmiyor. Belki de ondan. Ne yazacağım?

Yeni becerilerimiz öğrendiği yeni kelimeler, yeni cümle kalıpları.

Bağlaçlara geçti artık. Şimdilerde herşeyin arasına "ve" ekliyor.

-Aakadaşlarıyımı göydüm ben. Demiy'i veee Ayda'yııı veeee Emye'yi göydüm di mi anneee di miiiii?

Her cümlenin sonuna "di mi anneee di miii" mutlaka eklenecek, olmazsa olmaz.

Özel bir şey isteyecekse "anneciiiim" oluyorum yoksa "anneaaaa!!!!"

Cuma'dan itibaren yazlıkçı ördek moduna geçiş yapıyoruz. Benim projelerim bitti bu yüzden işe ara verdim. Cuma Bolu'ya kaçamak ardından Çınar ve ben anneanneyle dedenin yanına gidiyoruz.
Bu sene çok daha keyif alacak biliyorum.



Akşama kadar bahçe sulayacağını ve bir leğeni doldurup içine koyduğu oyuncaklarını doldur-boşalt yapacağını şimdiden görebiliyorum.

Tek dileğim temiz hava biraz iştahına iyi gelse.
Didim'den bildirmek üzere.



30 Nisan 2010 Cuma

Gıy gıy da gıy gıy



Uyumadan önce numaralar çekmeye başladı koca ördek.
Bu akşam, uzun ve akşama kayan öğlen uykusundan dolayı uyumamak için ne mumaralar aman ne numaralar.

-Üüüüüüü işteniyon uyumak.
-Iııh -ıhhh oynaaa, anne oyun oynayacaaam
* Tamam oğlum hadi filinle uyu

-Anne fiyi öp, fiyi öp
*muck

-Anne öbüüü öp (öbür yanağı öp)
*muck, hadi uyu artık
(odadan çıkıyorum, 2 sn sonra)
-Şeeemin ben uyandım, ben uyandım Şeemin
*Uyanman için önce uyuman lazım. Hadi sabah olunca uyanırsın.
(ses yok. geri yatar ve 10 sn sonra)
-annee şuuuu
( 1 yudum içer. ben odadan çıkınca tekrar)

-anneee şuuuu
(tekrar 1 yudum içer)

-anne ayyy şu döküydüüüüüü
*olsun oğlum birşey olmaz, hadi yat

- anneee çişim deeldi, ayyyy kakam deeeldi, ayyy anne çişim deeldi
* şimdi yaptın ya tuvaletini oğluuuuuum

- anneee şuuuu
(bir yudum daha içer, ben tekrar çıkarım)

-anneeee fiyin üştü öyt (fiin üstünü ört)
(gidip filin de üstünü örtüyorum)

-annee eşeği ver, uyuşun.
(eşeğini veriyorum ve odadan çıkıyorum)

-annee eşeğe şu ver.
(bardağı eşeğin ağzına götürüp su içiriyorum :))

-ıııh ıhhh eşek işteniyon. fiyin üştü öyt
(eşeği alıp yerine koyup tekrar çıkıyorum)

-anneee ben yataaa çişş pabtım ayyyyyyyyy
*yok oğlum kuru yatak.

-baptım baaak ışlaaaak.
* yok anneciğim altına uyku kilodu giydirdim, birşey olmaz.

1-2 dk sonra
- anneeeeeeeeeeeee şuuuuuuuuuuuuuuuuu
* (gayet kızarak) aaaaaaaa uyu artık bakimmm çabuk koy kafanıııııııı

-anne çok çok şeviyon
*ben de seni seviyorum aaa uyu artık

-çok çok çok şeviyooon

sonuç: fırça etkili olur ve uyur. nihayet!!!




(AOÇ Hayvanat Bahçesi)

15 Mart 2010 Pazartesi

Tebdil-i Mekan


Yeni başlangıçlar yapmak hem ne güzel hem ne yorucu. Tebdil-i mekanda ferahlık var derler ama şu anda "ferahlık" kelimesinin yerine "yorgunluk" vardır diyebileceğim. Sanırım ardından gelecek olan ferahlık olacak.

2 hafta önce taşındık. Hem iş hem taşınma bir araya gelince biraz zorladı beni.

Ama olsun güzel yine de. Herkes yerleştin mi diye soruyor. Biraz evet biraz hayır.
Mobilyaları değiştirdik bu sefer halılar uymadı. Bir kısmı diğer odalara gitti, uyan uydu uymayan yerler çıplak kaldı. Hala perdelerimiz takılmadı. Bu sebepten ötürü ev çıplak ve yerleşmemiş görünüyor. Bu durum da beni çok rahatsız ediyor.

Bundan en çok mutlu olan kişi ise Çınar. Koşuyor, zıplıyor, sürekli atılan ,kullanılmayan eşyaları torbalardan çıkarıyor sonra biz tekrar koyuyoruz.

Yeni evimize alıştı. İlk 1 hafta zor oldu. Evimize çok yakın bir camii var ve sabah hocayla beraber ezana eşlik ediyor.

Her sabah ezanı vakti ağlayarak uyanıp "annneee ayyahu ekbeyey, ayyahu ekbeyey" diye ağlıyor(-idi). Hala ara ara uyanıyor.

( 2,5 aylık bebiş Çınar. Resimleri karıştırırken görünce dayanamadım, koydum)

Kendini çeneye verdi.

Nasıl kelimeler kullanıyor, ne cümleler kuruyor inanamıyoruz. Nerden duyuyor, nerden biliyor bunları, gerçekten çok şaşırıyoruz.

Tam bir büyümüş de küçülmüş adam gibi davranıyor.

Bir işi varken ondan birşey istediğimizde "bi dakka anne" diyor. Israr edersek eğer, birden "bi dakka yaaaaa" diyerek cırlıyor.

O anda hem çok tatlı olduğu için gülüyoruz, hem de bir zamanlar bebek olan çocuk bu muydu diye hayret ediyoruz.

Bir de aniden birşey olunca " a-aaa noluyo yaaa" sı var.

Yarım yamalak konuşmalarını kaydetmek istiyorum ama fotoğraf makinem tamirde olduğu için çekemiyorum. Güzel anılar, tatlı zamanlar bunlar, hergününü kaydetmek lazım aslında.

Tuvalet eğitimimizi tamamladık. Artık her ikisini de söylüyor. Hatta dışarı çıkmışsak çok uzun süre tutuyor. Geceleri hala kilot bezlerden giydiriyorum. Hiç uyandırmadım. Şimdi 2 gündür sabahları kuru uyanmaya başladı. Bunu da böyle hallettik gibi.

3 gün sonra Çınarişkomun doğumgünü ve bu hafta sonu da memeden kesmeyi planlıyorum.

Onun alışacağından eminim ama bu konuda kendimle ilgili endişelerim var :)

13 Ocak 2010 Çarşamba

Süzgeçte takılıp kalanlar


Yazamıyorum bir türlü. Nete bile zor giriyorum. Bakıcı geldi geleli daha yoğun oldum, tersi olması gerekirken.

Neden yokum??? Bilmem!!

*Bolu/Mudurnu'ya tayinim çıktı. Gittim, gördüm çok sevdim oraları. Okul güzel. Öğrenciler güzel. Lisedeler ya biraz korkuttular beni. Gidecek miyim? Hala emin değilim.

*Bakıcımız hasta gelmiyor 1 haftadır. Domuz gribine benziyor sanki.

*Çınar bana iyice yapıştı yine.

*Akşam uykusuna yatmamak için direnmelerimiz biraz kırıldı. Sabır sabır sabır...

*Artık oğlumla sohbet edip, sözlü oyunlar oynuyoruz ve ben bundan çok zevk alıyorum.

* 2 yaş sendromu arada bir uğrayıp gidiyor. Onun dışındaki zamanlarda beni hiç üzmüyor. Kurallara uyan, sakin bir çocuk olarak bir ileri bir geri gidiyor işte.

*2 azısı birden çıkıyor ya da çıkamıyor. Çok zor diş çıkarmak Çınar'ım için. Çok acı çekiyor, çok aç kalıyor.Bense yemek yememesine takmıyorum artık ! (?).

*Dün heptatit a ve hepatik b aşılarımızı da olduk. Doktor teyzesine öpücük yollaya yollaya çıktık hastaneden.

* Fotoğrafçılık kursu, ingilizce konuşma pratik dersleri ile günlerim doluyor, boşalıyor.

* Çektiğim fotoğrafların bir kısmını bilgisayarım yok etti. Ellerine sağlık. İçim cız ediiiyyy!!!

*Tekrar vakit bulup sahalara dönmek istiyorum.

*********Fin*****************

1 Aralık 2009 Salı

İki tuzlu birden



İlk dişimiz 10 aylıkken çıktı. Sonrası 2 ay sonraydı sanırım. Ondan sonra uzuun bir süre 2 dişle idare ettik. Sonra bir çift dişimiz daha oldu.
Öyle öyle bir dişle, bir damakla eze eze yemeyi öğrendi fındıkkurdum.
Bir ara baktım 6 dişi olmuş aman ne sevindik ne sevindik. Tüm yaşıtlarımız on küsürlü dişleriyle hatır hutur ısırırken biz dedeler gibi damaklarla ezmeye devam ettik.
Nice sonra, geçen 2 hafta içerisinde 4 diş birden çıkardı Çınar. Biraz ateş ve ishal yaptı geçti.














Çok şükür 10'lu rakamlara ulaştık. Şimdilerde bizi müthiş iştahsız bırakan, salya salya salya akıtan, tam bir azdırık yapan yeni dişlerimiz geliyor. Sanırsam, umarım, tahminen....
Aman ne huysuzluk, ne huysuzluk...

Dün akşam gayet resmi bir bayram ziyareti ki bizim için çok önemli. Çınar'ın hiç olmadığı kadar akıllı oturması lazım. Aman, aman, amanın.

Ben Çınar'ı 20 ay boyunca hiç böyle görmemiştim. Yani o filmdeki Chuky çıktı geldi, Çınar'ın içine girdi. Ne oturduğumu bildim, ne orada olduğumu anladım.

Allahım rezil oldum diye diye Çınar höykürüyor ben kafamı koltuğun altına sokmak ya da koşar adımlarla bulunduğum ortamdan kaçmak istiyorum.
Herşeye ağlıyor, pardon böğürüyor.

Daha ayakkabılarımızı çıkarmadan başladı. "Apartmanın içindeki bisikleti eve sokacağım" haykırışlarıyla içeri girmemiz 10 dk'yı buldu.

Adamlar evlerine yeni taşınmışlar ve yeni mobilyalarla.
Siyah gıcır gıcır bir orta sehpanın üstünde arabayı sürücem de sürücem diye tutturdu. Evdeki çocuğun oyuncaklarını kapıya çarpıyor, hayır dediğimde kendini yerlere atıyor.

























Çınar normalde ağlarken, "sessiz ol" dediğimde hemen susar ya da çok ağlıyorsa görmezden geldiğimde kısa sürede susar.

Yapmam gereken şeyleri uygulayamadım çünkü bunun için bir süre ağlatmam lazımdı ama ağlaması gereken en son yerde, bizim bu hassaslığımızı anladı ki oradan çıkar çıkmaz bütün huysuzlukları bıçakla kesilmiş gibi bitti.

En son çıkarken "Efenim normalde böyle değildir, diş çıkarıyor da ondan böyle huysuz, ay kusura bakmayın" gibi açıklamalarla kendimizi aklamaya çalıştık. Bize pek inandıklarını zannetmiyorum.

Ama bir daha böyle birşey yaşamak istemiyorum.
Çınar hatasının farkındaydı ki gelene kadar suçlu suçlu, sessizden nazlı nazlı sürekli anneee, babaaa dedi, gülümsedi durdu haydutum benim.

Diyeceğim odur ki; diş fena çarptı ama bir o kadar da terrible two ile birleşti anzısın. Terrible two gelmeden 18 aydan evvel dişleri tamamlamak lazımmış.
Yoksa fenasi. Çarpar adamı çarpar.
Hem çocuğu hem ana babayı.

15 Kasım 2009 Pazar

Ohh

20 aylık olduğumuz şu günlerde;

*Uzun zamandır ilk kez babaanneye bırakıp "ben gidiyorum oğlum hoşçakal" dedikten sonra arkadan iki gözü iki çeşme ağlamasına, boncuk boncuk dökülen gözyaşlarına içim parçalana parçalana gitmeden , gülücüklerle uğurlandım :)

* Eve döndüğümde kuzeni yerine beni görünce sinirlenip, kucağıma almamı istemedi ilk kez :)

* Evde herhangi bir zamanda kucağıma almak istediğimde ıh ıhh diyip arkasını dönüp gitti.

*Son haftalarda daha az kucağıma gelmek istedi :)

* Akşamları uyumadan önce emdiği memede uyuyakalma faslı bitti. Emdikten sonra yatağı gösteriyor. Yatırıyorum, koltuğa oturup biraz bekleyip, çıkıyorum :)

*Misafirliğe gittiğimizde evde bulunan insanlara öcü görmüş gibi muamele yapmıyor. Kucağıma gelmeden sessizce elimden tutup bekliyor.

*Dışarıda kendisini seven insanlara küfür eder gibi somurtup,kızmıyor. Artık onlara uzaktan el sallıyor ve gülücükler saçıyor.

"Artık daha sosyaliz yani."

1 aydır siyam ikizleri modundan yavaş yavaş çıkıyoruz. Kendimi daha özgür hissediyorum. Sanırım Çınar da öyle.

Posted by Picasa