28 Haziran 2011 Salı

3. trimester

Şu hamilelik insanın çapını kaydıran birşey. Hele 2.kez hamişsen.
Hep insan ilk hamileliğim nasıl geçtiyse 2.de de öyle geçecek diye düşünüyor.  Ama öyle değilmiş.İlki de öyle çook rahat geçti diyemem. İlk 3 ayki bulantı ve son 2 ay fıtık olmam sebebiyle. Geri kalan zamanda çok da kilo almadığım için rahattı.

Peki şimdi?
Bu cadı kız bayağı zorladı beni. Tabii yüksek sesli düşünüyorum, beterin beteri var buna da şükür diyorum.
26+1 haftayı (6,5 ay)  tamamladığım şu günlerde 8 kilo alarak hamileliğime devam ediyorum. Hergün yüzme ve yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Öyle çok yemek yiyesim yok. Yemiş olmak için yiyorum. Benim derdim tatlıyla. Çok canım çekiyor :(

Soldan 2 hamiş: Burcu, ben ve Emre Jr'ın annesi Sibel

Cadı mercimoşum neler yaptı bana:

Bulantılarım daha uzun ve daha ağır sürdü. Kusmalarım da daha çoktu.

Üçlü tarama testinde risk çıktı. Amniyosentez korkusunu tattım.

Fıtığım doğumdan sonra geçmişti. Bu sefer yine çıktı hem de 4.ayımda. Beni müthiş zorluyor. Ayakta uzun süre duramıyorum. 10 dk yetiyor. Çok canım yanıyor.


Çınar'da kılcal damarlarım örümcek ağı gibi olup geçmişti. Bunda sağ bacağım kılcal damarı geçip varis modunda. Ama korkunç oldum. Etek giyemiyorum. Ayakata durunca ağrıyor. Varis çorapları ile rahatlıyorum biraz.

Çorabı her giydiğimde günlere giden yaşlı teyzeler geliyor aklıma. İğrenç bir renk ve kalınlıktalar. Bir de ayağıma terlik giyip çıksam tam olacak.
Uzun lafın kısası, bunlar hiç doğumdan sonra geçebilecek gibi değil. Komple sardı sağ bacağımı.  Görüntü ve ağrı dışında bebeğe kan gitmezmiş. Beni en korkutan tarafı bu oldu.

Geçen hafta şeker yüklemesinde şeker de çıktı tam oldu.Haaahhh!!
 Şimdi 100 mg'lık şeker yüklemesi ile kesinleşecek bakalım.

Şuracıkta 3 trimesterda yapılacak başka testler de kalmadı zaten.

Tek isteğim sağlıkla bebişimi kucağıma almak şimdi. Benim çapım mı kaymış, kilo mu almışım, varislerim mi çıkmış, hepsi hikaye ne diyelim. Fakir avuntusu işte ;)

8 Haziran 2011 Çarşamba

Gönlümdeki anaokulu nasıldır acaba? Şeytan diyor git kendin aç!

Karnımdakinin dışında sırtımda 4-5 kişi daha taşıyorum sanki. Üstümde öyle bir ağırlık, kolumu kaldırasım yok.

Yaz geldi ama biz yağmurlu Ankara'ya dönüyoruz. Gidince babayla yapılacak bir tatilin ardından Çınar anaokuluna başlayacak. Hiç başlatasım gelmiyor. Özellikle de yazın ortasında. Ama mercimoş doğmadan alşması lazım------ki bizim alışma sürecimiz sancılı olacağa benziyor.
Hiçbir kreşi beğenemiyorum. Hepsinde içime sinmeyen birşeyler var.

Diyorum ki öyle bir anaokulu olsa:
  • Butik olsa, en fazla 50 kapasiteli olsa,
  • Atölye sistemi olsa, çocuklar akşama kadar aynı sınıfta durmasa,
  • Bol materyalli olsa, plastik hiç olmasa,
  • Kutu oyunları çokca olsa,
  • Hayal gücünü destekleyen çalışmalar yapılsa,
  • Çocukları strese sokan yıl sonu gösterisi olmasa,
  • Televizyon hiç olmasa,
  • Çocukların uyudukları yer için ayrı bir odaları olsa, oynadıkları yerde uyumasalar ve en fazla 10 çocuk birarada uyusa
  • Sınıflarda 10'dan fazla çocuk bulunmasa,
  • Çocukların ne yemeklerinden ne içerinin ısısından kıssalar,
  • Öğretmenlerin maaşları yüksek olsa, herkes saygılı olsa ve bu mutluluklarını çocuklara yansıtsalar,
  • Kurumun sahibi parası çok olduğu için değil bu onun mesleği olduğu için okulu açmış olsa,
  • Yine okulun sahibi evde kalmış, sert, sinir, kaprisli, kompleksli bir kadın olmasa da öğretmenlere çektirmese, onların bu mutlulukları çocuklara yansısa,
  • Sanat faaliyetleri düzgün olsun diye çoğunlukla öğretmen yardımlı değil de çocuğun kendisinin yaptığı ama yamuk-yumuk çalışmalardan ibaret olsa,
  • Duvarlara, pencerelere rengarenk elişi kağıtlarından kesilmiş çiçekler, süsler gibi çocukların dikkatini dağıtan şeyler yapıştırılmasa, bunların yerine eğitsel çalışmalar, çocukların geçerken bir el atıp oynayacağı mobil oyuncaklar olsa,
  • Tatlı-sert bir eğitim anlayışı benimsense, veliler kızacak diye otorite boşluğu olmasa,
  • Bahçesi büyük olsa, yağmur, kar, sıcak, soğuk demeden her gün bahçeye en az 1 saat çıksalar,
  • Bol booool oyun oynasalar, paylaşsalar,
  • Eğitim programı kırpma-kopya değil de bilen birileri tarafından uğraşarak yazılsa........


Şimdilik bu kadar. Başka bir arzum yok. :))
Ha bir de ben
"Yesem yesem kilo almasam"

5 Haziran 2011 Pazar

Biz bir arkadaşa bakıp çıkacağız


Günler günleri devirdi. Yaz gelmedi, kış gitmedi, bahar ne güzel, ne yağmurlu derken günler geçti. 1 haftaya yakındır çok şükür hava çok güzel. Hafif esintimiz bile var.

Haftaya oyumuzu kullanmak için döneceğiz Ankara'ya. Hiç özlemedik desem!! Hiç gidesim yok desem!!
Doğal yumurtayı, taze sağılmış sütü, ağaçtan topladığımız meyveleri, sebzeleri özleyeceğiz. En çok da denizi ve doğayı tabii.





Çınar bronzluğu aştı karaoğlan oldu yine. Bu sene aman güneş kremi sürdüydüm, sürmediydim hiç sallamadım.
Yakınımda varsa sürdüm hem kendime hem ona. Hamilelikte olan güneş lekeleri için doktorum sıkı sıkı tembihlemişti oysa. Güneş kreminizi ihmal etmeyin!!!

Küçük bir kasabada olmanın huzurunun yanında hamile olarak burada olmanın sıkıntılarını yaşadım geçen hafta. Ufak bir rahatsızlık yaşadım, ne kadar aileme belli etmesem de korktum aslında. Ama ha diyince gidilmiyor ki Ankara'ya.
Önce hafifi bir kanama ardından 3 gün sonra tekrarlayınca panik oldum. 20 haftadan sonra bu tür şeyler normal değilmiş. Doktor bulamam diye endişe etmiştim ama burada tek bir muayenehane varmış.

Bebiş gayet sağlıklı dedi. Önemli birşey yok, yürüyüşü bırak dinlen dedi.
3 gün sonra tekrarlayınca Ankara'daki doktorum hemen gelmemi istedi. Sonra buradaki doktora, kendi doktorumun bakmasını istediği şeyleri söyledim. Bu sefer hastanede baktı bana ama orada da teknoloji yoksunluğundan pek verimli olmadı gibi geldi.



Neyse plasenta çekilmesi gibi bir terim kullandı tam adını hatırlayamadığım. Kendi doktorum birşey olmadığı konusunda ikna olunca kalmaya karar verdim.  Ama içim huzursuzdu birkaç gün. 
Şimdi mercimoşun tekmelerinin kesilmediğini görünce tekrar yürüyüşlere başladım.
2 hamileliğim de ne kadar farklı geçiyor birbirinden. Çok şaşırıyorum.
Burada bana en zor gelen kısımsa sıcakta varis çorabı giymek. Buradaki doktor illa giyeceksin dedi. İlerlerse bebeğe kan gitmezmiş. Çınar'da da olmuştu ama bu kadar değildi ve sonra geçmişti. Dileğim doğumdan sonra bacaklarımı terk etmeleri.




Burada Çınar sitenin külhanisi oldu. Aman ne laflar ne laflar.  Hepsinin hatırlayamıyorum ama bugün beni şaşırtan bir cümle ile kendime getirdi.
-Köpek ve sahibi deniz kenarında yürüyor dediğimde 
- Yürüyollar dedi.
-Evet köpek ve sahibi yürüyor dedim tekrar.
Suratını gayet ciddi yapıp, bir yandan da oyununa devam etti ve:
- Hayıl anne, yürüyol denmez yürüyollar denir. Çok onlaa çoook. dedi.

33 yaşında, 3 yaşında bir bacaksız tarafından gramer hatası yaptığım için uyarıldım, iyi mi!!