14 Temmuz 2010 Çarşamba

Punk

Hani çocukların saçları ilk kez kısa kesildiğinde berberden saçlar dik dik şekillendirilmiş çıkarlar, ardından da anneler hemen o saçlarla fotoğraflarını çekerler. Bu geleneği bozmadım ben de.

Zar zor, babayla kavga dövüş, kısa olacak, hayır uzun olacak diye kavga ede ede gittik berbere. Ben kısa kestirmek istemiyorum, babası da başından aynı ezberi tekrar ediyor.
" Çocuğu Zeki Müren'e benzettin"! (Toprağın bol olsun Zeki Müren. Çok severdim seni.....)

Adamcağız ortasını yaptı yolladı. Haftaya daha da yaz moduna geçip iyice kısalacak saçlar. Yavaş yavş gözümü alıştıra alıştıra.


Kendimi salak gibi hissettiren diyaloglara, olaylara şahit oluyorum bu aralar.
Babası Çınar'ın sakız çiğnemesini istemiyor, son günlerde duyduğu kötü kazalardan dolayı. Çınar da yasakladıkça sakız diye deliriyor. Ne zaman ağzımda sakız görse "Anne şenin ağjında ne vay? diye sorar. Ben de o anda  aklıma gelen bir yiyeceği söyleyip "Kiraz yiyorum, bak yuttum" diyip ağzımı gösteriyorum. (Sakız dilimin altında tabii)
O da "hıııı" diyip gidiyor. Kek gibi her defasında aynı numarayı-kendimce- yapıyorum.

Dün sakız istedi kıyamadım. Nokta kadar verdim. Babası ağzında görünce kızdı Çınar'a.
Cevap şöyleydi: "Hayıy baba, ben kiyaz yiyoyuuum. Baaak , yok!!" ( Ağzını açıp gösteriyor)

2 dk sonra gelip bana da gösterdi "Bak anne şakıj yok" dedi ve sakızı dilinin altından çıkardı.
İşte o an kendimi salak gibi hissettiğim andır.
Sen kimi kandırıyorsun be kadın hey gidi hey!!
Aklımdan film şeridi gibi geçen, televizyonu çaktırmadan kapatıp "Aaaa elektirikler gitti", dikkatini dağıtıp çeşmeyi kapatınca " Sucu abiler suyumuzu kesti" dediğim, yemeğini yuttuğunda bacaklarının birden bire nasıl güçlendiğini, ikinci lokmaya kadar bacaklarındaki gücün tekrar gittiğinin hikayesini anlattığım anlar geldi.
Ben konuşurken nasıl da saf saf dinliyordu.

11 Temmuz 2010 Pazar

Akdeniz'den bir Çınar geçti!


Tatil demek akşamdan akşama gördüğü babayla çamların altında beraber öğle uykusu uyumak,  yerlerde beraber yuvarlanmak, havuzda "Annemle yüzücem" demek,  kolluklarla yüzmeyi öğrenmek, akşamları mini diskoda müzikle dans edip yeni figürleri öğrenmek, akşama kadar sudan çıkmamak demek Çınar için.

Evet, Çınar'ın ik gün sürekli sorduğu gibi "Bij neyeye geldik bij?"

4 günlük bir kaçamak yapıp, Antalya'da nadir rastlanacak "makul" sıcaklıkta bir tatil yaptık. Ben çok keyif aldım ama en çok Çınar sevdi tatilimizi.
Yolculuk kısmından itibaren akıllı uslu gitti, orada yemek saatleri dışında bizi hiç üzmedi, dönüşte de arabada dışarıyı seyrede seyrede geldi.
Odadan sabah çıkıp akşam geldik. Öğle uykularımızı çamlık alanda uyuduk. Zaten nerdeyse tüm öğleden sonrayı uyuyarak geçirdi, püfür püfür esen rüzgarın altında.


Akşamları uyku saatinde yatırmadım. Uykularımız da tatil yaptı. Gece 12'ye kadar otelin animasyonlarını seyrettik. Çok ilgisini çekti, müthiş eğlendi.

İzlediği her gösteride "Anneee,bij ne ijliyoyuz?" diye sordu. Bir türlü yüksek müzik eşliğinde sürekli dans eden, atlayıp zıplayan insanlara anlam veremedi. Ama anlıyormuş gibi de izledi.

Çınar biraz kilo verip, biraz esmerliğine esmerlik katıp, dolu dolu eğlenip, uyuyup geldi.


Bu tatilde şunları iyice anlamış oldum:

-O çok iyi bir gözlemci. Bunun sebebi çok temkinli olması. Kendini garantiye almadan hiçbirşey yapmıyor.
Mini diskoda ilk 2 akşam ablaları ve çocukları hiçbirşey yapmadan öylece, ağzı açık izledi. Hatta babası katılmıyor diye üzüldü.

 "Bekle" dedim. "Şu anda kayıtta. Yarın hepsini sergileyecek." Ertesi gün gerçekten de birden bire söküldü. Bütün şarkıların hareketlerini tıkır tıkır yaptı.


- Otele gidince tüm yemek düzenimiz alt üst oluyor. Yemekler çok güzeldi ama yediği tek şey et ve pilav oldu. O da azıcık. Meyve ve kahvaltı sıfırdı. Ben de karışım kahvaltı hazırladım, yedirdim.

- Yanımızda yabancı birileri varken sessiz durmayı yeğliyor ama yalnızsak hiç ama hiç susmuyor. Herşeyi, herkesi tek tek soruyor. Gördüğü herşeyi tanımlıyor hatta bizim esprilerimizi bile taklit ediyor.
Çok muzip bir çocuk.Büyüyünce çok eğlenceli bir çocuk olacak eminim.

Tatilden aklımda kalan bir dialog:

İlk gün oteli gezerken Serkan'la kendi aramızda konuşuyoruz.

Babası "Şurası Snack Bar herhalde" diyor ve fındıkkurdum hemen atlıyor:

-Hayıy baba, sinek değiiiiil öööömcek öömmcek (örümcek)!!!