29 Aralık 2009 Salı

2010 hazırlıkları

Benim sert ördeğim yılın son günlerine yeni alışkanlıklar, yeni huylarla başladı. Sanırım 2010'a hazırlanıyor :) Eeee yeni yıla yeniliklerle girmek lazım.
21 ayı geçtiğimiz şu günlerde uyku alışkanlıklarımız bayağı bir değişti. 15 gün öncesine kadar yatağına bırakıp çıktığımda uyuyan Çınarişkom şimdilerde ben odadan çıkınca ağlıyor. Ben de 1-2 dk odada duruyorum eğer o zaman kadar uyumazsa çıkıyorum. Arkamdan bir iki ağlıyor sonra uyuyor.
Bazen ise üstünü açtı mı diye kontrole gittiğimde yatağın içinde oturmuş oyuncaklarıyla oynuyor buluyorum. Hem de sessiz sessiz.
2 gündür de uyumayı reddediyor. Bu da ayrı bir problem tabii. Uykudaki bu değişikliklerin bakıcımızın gelmesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Eğer dışarı çıkacaksam o uykudayken çıktığım ve uyanınca beni göremediği için bunları yaşıyoruz. Diğer adıyla ayrılık kaygısı yani.

Bu ayrılık kaygısını daha da artırmamak için küçüklüğünden beri hep onun önünde kapıdan çıktım, hep vedalaştım, hiç kaçmadım. Arkamdan ağladı hep tabii ki ama sonuçta annem aniden ortadan kayboluyor diye düşünmüyor. Sanırım o uyurken de çıkmamam lazım, kaygımızı depreştirdi gibi.

Gece uykuları da bir iyi bir kötü. Yine son 2 aydır hiç uyanmadan uyuyordu sabaha kadar. Şimdilerde benim uzaktan pışpışlamam pek işe yaramıyor. İlla odasına gitmemi istiyor ve çok sık uyanıyor. Hala 10 adet olan dişlerimizin yenileri geliyor diye umut ediyorum.

Ağzımız çeşme gibi. tam anlamıyla. Sürekli ağızdan aşağı doğru akan çizgi şeklinde salyamız mevcut. Bazen üstü ıslanınca "Ayyyyy anneeee, pantooo tiynendiiiii" (pantolonum kirlendi) diye yanıma koşuyor, kaşlarını Küçük Emrah modeli yaparak. Çok titiziz.

Konuşma konusunda son 3-4 günde bayağı ilerledi fındıkkurdum.
Artık öznesi, nesnesi ve fiili olan 3 kelimelik cümleler kullanmaya başladı. Bayağı bayağı derdini anlatıyor. İşin ilginç yanı ise başka bir çocuk ya da yabancı bir büyük varsa yanında asla konuşmuyor. Tek tük kelimeler kullanıyor o zamanlarda. Bu yüzden de aile bireyleri dışındakiler Çınar'ı hala konuşmuyor zannediyor. Halbuki akşama kadar çenesi 1 dk kapanmıyor.
Bakıcı ablamıza alıştık ama ben yanlarındayken hala beni tercih ediyor. İmkansız, ablası onu içeri oyun oynamaya götüremiyor. İllaki benimle oynayacak.

Yeni yıla yeni umutlarla giriyoruz. Yeni beceriler, yeni alışkanlıklar, yeni güzellikler bizi bekliyor umarım.

Arada dikenler de olacak tabii ki ama evrene yeni yıl isteğimi atıyorum: Sabaha kadar deliksiz uykulu, bol iştahlı (aman aman bu sadece Çınar için), bol gezmeli, 2 yaş sendromsuz, sakiiiin, huzurlu bir yıl olacak. Evet evet olacak.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Heyyo, hediyem geldi!!



Yeni yıla çok az kala benim de hediyem ulaştı. Dışarıdaydım, bakıcımız aradı "kargo geldi alayım mı?" dedi.
Heyyoooo hediyem geldi dedim. Sevinçle eve gittim, değilmiş :( Ismarladığım tripodum gelmiş. Normalde ona da çok sevinirim ama heyecanla hediyemi beklediğim için üzüldüm tripodu görünce.
Ardından 5 dk geçmeden güvenlik aradı. "Kargonuz geldi, yollayım mı?"
Tekrar bir heyyoooo, yolla yolla!!
Beklediğim kargo geldi :)
Sevgili Özge, bana güzel bir kitap ve Çınarişkoma da bir çift terlik yollamış.
İçine bir de güzel not yazmış. Bir de beyaz kağıda yazdığı için özürdileyerek başlamış notuna.
Ne önemi var ki, nasıl bir kağıda yazıldığının. Hem daha güzel, oğluşunun resim kağıdına yazmış.
Ne güzel, ne masum.
Teşekkür ederim Özge.
Özge gibi ben de kitapları çok severim. En kısa zamanda okumaya başlayacağım :)))
Sana ve herkese güzel bir yıl diliyorum.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Bakıcılandık


Poposuyla piyano çalmayı öğrenen şaşkın ördek yavrusunun totosunu bir başkasını temizleyecek artık :(((
Son zamanlarda eşe dosta bakıcı aradığıma dair notlar bırakıp, gerisini pek de aramamıştım. Çünkü bakıcı bulmam demek artık işe başlama zamanımın gelmesi demekti.
Hem başlamak isteyip hem de bu fikir içime lönk diye oturduğu için ne iş aradım, ne de bakıcının üstüne düştüm.
Ama bir arkadaşımın çok memnun kaldığı bakıcısının şu anda işsiz olduğunu duyunca hemen atladım.
Dün başladı bile.
Çınar da sevdi Gülen Ablasını. O da Çınar'ı.
Ben müthiş rahatladım.
Şimdi aklıma yatan bir iş bulana kadar evdeyim.İlk başta Çınar alışsın diye hep biraradayız.
1-2 hafta sonra ben yavaş yavaş kaçarım evden.
1 ay sonra işe başlamış olmayı planlıyorum. Kendime ayıracağım bir 15 günüm var yani.
Ehiheee :)
Posted by Picasa

11 Aralık 2009 Cuma

En son ilklerimiz


Çınar 21 aylık hayatının ilk sorusunu sordu. "Eydaade yeede?"

2 farklı kitabının içinde hep aynı sayfaya takılıyor. Ejderha olan sayfalara!
O kitaplardan birini bulmuş, önüne açmış, sayfaları çeviriyor hararetle.
Sonra bana dönüp ömrünün ilk sorusunu sormuş oldu.
-Anne, eydaade yeede?

-----------------**----------------------

Karalama yapmayı çok seviyoruz.
Aşağı-yukarı, sağa-sola, dairesel karalama, top çizme aşamalarından sonra kalın hatlarla çizdiğim elmanın içini, dışarı taşırmadan boyamayı başardı ilk kez.
Bu da bizim ilk sınırlı boyamamız.
Posted by Picasa

8 Aralık 2009 Salı

Çıngıllı Daşlı Gala


Normalde mimlerden pek hoşlanmıyorum ama bu Çınar'la ilgili olduğu için ve onunla ilgili tarihe bir not atmamı sağladığı için bu mim ödevimi yerine getirmeye karar Iraz örtmenim. Sevgili Iraz'ın ödevi şöyle: Çınar'ın 7 ilginç özelliği???

1- Fındıkkurdum normalde uyurken kafasını yastığa koymak yerine yatağa ve yastığa paralel olarak ve yastık karnının altına gelecek şekilde yatar. Bir de yatağın köşesine iyice şıkışır. Koca yatakta iki büklüm 50 cm'lik alanı kaplar sadece.

2- Bu marjinal yatma pozisyonuna ek olarak bir de öyle sereserpe uyumaz. Yüzüstü kurbağa pozisyonunda uyur. Bacaklarını iyice karnının altına çeker. Böyle bir pozisyonda nasıl rahat edilir bilmem.

3-Çok uykusu geldiğinde, emerken, kendini güvende hissetmediğinde ve kaygı düzeyi arttığında saçlarımı kulağına sokar. Denedim, inanılmaz gıdıklıyor. Bu gerçekten ilginç geliyor bana.

4- İlaç içmeye bayılır. Dişlerinin çıktığı dönemde geceleri calpol verdiğimde 2.kaşık için ya da gece ansızın uyanıp "ilaaaaaa" diye ağladığı çok olmuştur.

5- Normalde 18 aya kadar hiç tv izlettirmedim ama şimdi sadece Baby Tv olmak üzere günde 15 dk kadar izin veriyorum. ( O da, dil gelişimine katkısı olduğunu gördüğüm için ve çok mutlu olduğu için) İlginçtir ki, televizyonu izleyeceği zaman hep aynı koltuğun hep aynı noktasına oturur. Eğer canı tv izlemek istiyorsa gidip tam o noktaya oturup "anneee, beybi" der ve bekler.

6- Yaramazlık yaparken sessiz olan çocukların aksine, işleminin ortasında koşup yanıma gelir ya da olduğu yerden "annee, çocuk hayııııyy" der ve bir yandan da işaret parmağıyla beraber kafasını da hayır anlamında sağa sola sallar. Yani aynı benim yaptığım gibi :) Genelde" hayır oğlum çocuklar onlara dokunmaz" türünde kurallar koyuyorum demek ki çocuğun kafasına yer etmiş. Daha küçükken de onu yapmaması gereken birşey yaparken gördüğümde "aaaaa" diye şaşırıyormuşum demek ki, o zamanlarda yaramazlık yapınca koşa koşa yanıma gelip anne bak yaramazlık yapıyorum der gibi "aaaaaa" derdi aynı benim gibi.

7- Yemek fobisi olan minik ördeğime, gözüne pek de tanıdık gelmeyen bir yiyecek veriyorsam ( ki genelde tüm yiyeceklere hiç tanımıyormuş muamelesinyapar) önce dudaklarıyla dokusuna bakar. Tabiii alimallah ağzına falan girer de çocukcağızın midesine yemek gider diye de ağzı kapalı durur. Eğer dokusu, ısısı, kokusu hoşuna gitityse ağzını açar. Bir de bunu yaparken yılların gurmesi edasıyla durur, öyle ciddi bir surat ifadesi takınır yani. Gören şarap tadıyor sanar.
Posted by Picasa

1 Aralık 2009 Salı

İki tuzlu birden



İlk dişimiz 10 aylıkken çıktı. Sonrası 2 ay sonraydı sanırım. Ondan sonra uzuun bir süre 2 dişle idare ettik. Sonra bir çift dişimiz daha oldu.
Öyle öyle bir dişle, bir damakla eze eze yemeyi öğrendi fındıkkurdum.
Bir ara baktım 6 dişi olmuş aman ne sevindik ne sevindik. Tüm yaşıtlarımız on küsürlü dişleriyle hatır hutur ısırırken biz dedeler gibi damaklarla ezmeye devam ettik.
Nice sonra, geçen 2 hafta içerisinde 4 diş birden çıkardı Çınar. Biraz ateş ve ishal yaptı geçti.














Çok şükür 10'lu rakamlara ulaştık. Şimdilerde bizi müthiş iştahsız bırakan, salya salya salya akıtan, tam bir azdırık yapan yeni dişlerimiz geliyor. Sanırsam, umarım, tahminen....
Aman ne huysuzluk, ne huysuzluk...

Dün akşam gayet resmi bir bayram ziyareti ki bizim için çok önemli. Çınar'ın hiç olmadığı kadar akıllı oturması lazım. Aman, aman, amanın.

Ben Çınar'ı 20 ay boyunca hiç böyle görmemiştim. Yani o filmdeki Chuky çıktı geldi, Çınar'ın içine girdi. Ne oturduğumu bildim, ne orada olduğumu anladım.

Allahım rezil oldum diye diye Çınar höykürüyor ben kafamı koltuğun altına sokmak ya da koşar adımlarla bulunduğum ortamdan kaçmak istiyorum.
Herşeye ağlıyor, pardon böğürüyor.

Daha ayakkabılarımızı çıkarmadan başladı. "Apartmanın içindeki bisikleti eve sokacağım" haykırışlarıyla içeri girmemiz 10 dk'yı buldu.

Adamlar evlerine yeni taşınmışlar ve yeni mobilyalarla.
Siyah gıcır gıcır bir orta sehpanın üstünde arabayı sürücem de sürücem diye tutturdu. Evdeki çocuğun oyuncaklarını kapıya çarpıyor, hayır dediğimde kendini yerlere atıyor.

























Çınar normalde ağlarken, "sessiz ol" dediğimde hemen susar ya da çok ağlıyorsa görmezden geldiğimde kısa sürede susar.

Yapmam gereken şeyleri uygulayamadım çünkü bunun için bir süre ağlatmam lazımdı ama ağlaması gereken en son yerde, bizim bu hassaslığımızı anladı ki oradan çıkar çıkmaz bütün huysuzlukları bıçakla kesilmiş gibi bitti.

En son çıkarken "Efenim normalde böyle değildir, diş çıkarıyor da ondan böyle huysuz, ay kusura bakmayın" gibi açıklamalarla kendimizi aklamaya çalıştık. Bize pek inandıklarını zannetmiyorum.

Ama bir daha böyle birşey yaşamak istemiyorum.
Çınar hatasının farkındaydı ki gelene kadar suçlu suçlu, sessizden nazlı nazlı sürekli anneee, babaaa dedi, gülümsedi durdu haydutum benim.

Diyeceğim odur ki; diş fena çarptı ama bir o kadar da terrible two ile birleşti anzısın. Terrible two gelmeden 18 aydan evvel dişleri tamamlamak lazımmış.
Yoksa fenasi. Çarpar adamı çarpar.
Hem çocuğu hem ana babayı.