28 Haziran 2009 Pazar

Döndük mü ne?

Hem üzülerek hem de sevinerek döndük Ankara'ya.

Rahat bir yolculuk geçirdik yine. Bir tek Çınar ayağını habire öndeki koltuğun arkasına dayama suretiyle Alman Ablamızı rahatsız edip yanındaki İran'lı arkadaşın "menim hanım rahatsis oluyor" demesi sonucu Çınar'ı zapdetme kısmı terletti beni. Ayağı elimden kaçmasın diye ne kadar uğraşsam da arada sırada tutamadığımda ters ters bakan 20'lerindeki hormonlu ablamızın sinirli, gıcık bakışlarına maruz kaldık.


Yüksek sesle söylenmeden edemedim. Çocuk bu bağlayamam ki. Ancak çocuğu olan anlar. Zaten ben de domuz gribi yüzünden onlardan rahatsız olmuştum.





Çınar yabancıları görünce bir süre kal gelir kendisine. Böööyle dudak sarkar, bakışlar sabitlenir ve hiç tepki vermeden bakar, bakar, bakaar. Hayatta gülmez.


Babasını görür görmez yine Çınar'a kal geldi. kısa sürdü ama bu sefer. Kucağına gitsem mi, gitmesem mi emin olamadı. Babasının onu almasına ses çıkarmadı. 5 dk sonra kafası babasının omuzunda yatıyordu.


3 hafta pek çok şeyi unutması için de kısa bir süreymiş. Evde bir kez oynadığımız ve benim oynarken sesler çıkardığım oyuncağını görünce hemen benim seslerimi taklit etti. Çok şaşırttı beni.


Hatta 2 ay önce babaannesinin apartmanında su deposu patladığı için yukarıdan sular akmış ve çok korkmuştu. Oraya gider gitmez hemen" hüüüüp" (Su demek) diyerek suyun aktığı yeri gösterdi. Bu daha da şaşırttı beni.




Yazlık anılarımızı anneanne ve dedenin kafa dinleyeceklerini düşünerek geride bıraktık. Belli bir yaşa gelmiş insanların sürekli 15 aylık bir bebeğin peşinden koşturmaları çok da kolay değil-miş. Son günlerde erken kalkmaktan bunalmış ve sesten yorulmuş annemin yorgun surat ifadesinden anladım.


Uyku ve yemek düzenimizi eski sisteme oturtma ümidiyle geldim evime. Yerini yadırgadığını eve gelir gelmez yatağında ne kadar rahat uyuduğunu görerek anlamış oldum.


Bir de 15 ay kontrolü için doktora gittiğimizde üstten 2 dişin kabardığını öğrendim, rahatladım. Demek ki son günlerde artan gece uyanmalarının sebebi buymuş.


Şimdi en çok taze toplanmış mis gibi kokulu, minik tarla çileklerini...

Bahçeden toplayıp hemen yemek yaptığımız semiz otlarını...

Ağaçtan toplayıp yediğimiz kayısı ve kirazları...

Taze tereyağını..

özleyeceğiz Çınar'la ben.

Ama orada da en çok günlük süte hasret kaldım ki ne kadar lüks birşeymiş buraya gelince anladım.

Merdiven inip, örümcek gibi tırmanmayı, koltuklara, bebek arabasına, yüksek yerlere tırmanmayı, sürgülü kapıları açıp, çıktıktan sonra kapatmayı da yeni becerilerimiz arasına kattık bile.


Lazımlığa alışması için her gün oturtmaya çalışsam da başarılı olamadım ve kaldırdım. 1 ay sonra tekrar deneyeceğim.


Her ne kadar tarihsel olarak yaza girmiş hatta ortalamış olsak da Ankara'da hala yağmurlu bahar günleri yaşıyoruz. Hani tatil dönüşü ince giysileri giyersin pek bir mutlu olursun ya, onu yaşayamıyoruz ama geldik mi geldik.

Özlemişiz evimizi, yatağımızı, uykuyu, yemeği. Oh...




Posted by Picasa

24 Haziran 2009 Çarşamba

Karaoğlan









Tam bir sokak çocuğuyuz artık.

Dizlerde düşüp kalkmaktan yara izleri, kolların bir kısmı amele yanığı şeklinde daha esmer, güneş altında kalmaktan iyice bronz ya da kara desem daha doğru olur. Eve girmez, dolaşır durur. Ya elinde hortum bahçe sular, ya dedesinin bahçesinde domates, salatalık yolar, toprakla oynar, taşları ağzına alır, atar ya da parkta kendinin 5 katı büyüklüğündeki paslı kaydırağa boyuna posuna bakmadan tırmanmaya çalışır.

Ya da sahilde denize doğru koşup durur sürekli. Ben alır kuma getiririm, o tekrar koşar denize. Gören atlayıp yunan adalarından çıkacak sanır. Öyle bir cesaret, kendinden emin surat ifadesi.

Neyse ki ablamız geldi de biraz daha duruldu. Aba aba diye koşturup duruyor peşinde. Benim yüküm daha da azaldı.Onunla oynamaktan çok mutlu.

Bu arada ağlarken anneanne diyor. Ben kızınca anneannesi onu kurtarsın diye anneannneeeeeeee diye ağlıyor. Bakalım dönünce kimden yardım isteyecek.

Geceleri ise memmeee diye vızıldıyor. Bu da yeni çıktı. Geceleri emzirmiyordum ve emzirmek de istemiyorum alışkanlık olacak diye. Ama gündüz alması gereken kaloriyi almadığı için gece emmek istiyor.

Yarın gece dönüyoruz. Eski düzenimize kavuşacağımız için mutlu ama buradaki sereserpelikten ayrılacağımız için de mutsuzum. Tabii bir de Çınar babasına kavuşacağı için seviniyorum. Unuttu mu, ne yapacak diye meraktayım. Ben de özledim tabii :))
Karaoğlan ve ben dönüyoruz yani....


Posted by Picasa

14 Haziran 2009 Pazar

Özgürlük Üzerine






Uyumuyor uyumuyor dedim ya,bugün gündüz tam 4,5 saat uyudu biizmki. Ben de anlamadım. Şaka falan yapıyor herhalde Çınar. Denize gidip gelince de uyumaması gereken bir saatte akşam 6.30 da uyuyup 8'e kadar uyuyor. Yani gece uykusuna yatma saatinden yarım saat önce uyanıyor.

Bu şekilde tepe taklak olmuş durumdayız. O da şaşırdı, ben de.

En azından sabah uykuları konusunda kendimi "sabah 6.30 da gün başlıyor" diye ikna ettiğimde niye uyandı diye sinirlenmiyorum. Ben de Çınar'ın kahvaltısını yaptıramayıp! ardından anneme satıp, sahilde yürüyüşe gidip, ekmek ve gazetemizi alıp geliyorum.

Yemek mi? Biliyorum tüm yorumların ne kadar doğru olduğunu, zorlamanın ne kadar yanlış olduğunu, bunu bilinçli yaptığını, ısrar edersem bunun yerleşik bir davranışa dönüşeceğini, ileride tamiri daha zor yanlış beslenme problemlerine dönüşeceğini biliyorum. Bal gibi hem de.

İşin en kötü yanı da bu herhalde. Çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanı olarak, anne olarak, bir sürü doktordan, tecrübeli annelerden duymuş biri olarak yanlış yaptığını bilerek yemiyor diye ısrar etmek, üzülmek çok daha kötü. Tamam karar verdim bugünden itibaren saldım çayıra mevlam kayıra!!

Dün sahilde bir kadınla karşılaştım. 10 aylık bir bebeği vardı. emeklemiyor diye dert yanıyordu.

Baktım çocuğu ne denize sokuyor, ne kuma oturtuyor. Kucakta oturuyor çocuk öyle.

Dedim oynamıyor mu kumla? Yo ben oturtmak istemiyorum. Kirlenmesin, hem de kum falan yutarsa dedi. Böyle durumlarda çok karışmak istemem. Bilmiş bilmiş "ayyy nolceeeek oturt oynasın beeee" diyesim vardı da, bana diyenlere ne kadar kızdığımı hatırlayıp sustum. Sadece "hıııı" demişim.

Şimdi diyorum işte. Ee be kadın, sen şimdi sahilde kirlenecek diye çocuğu oturtma, evde de üşür, kirlenir diye oturtma, bu çocuk nasıl emeklemeyi öğrenecek.

Sonra da sordu "acaba ben de kova ve kürek alsam oynar mı?" Bunun için kumla kirlenmesi lazım, kafasından aşağı dökmesi hatta arada kumun tadına bakıp ne iğrenç birşeymiş diye düşünüp keşfetmesi lazım.

Bazı çocuklara üzülüyorum, özgür olamadıkları için. Biraz klasik olacak ama çok doğru söylemişler.

Kirlenmek güzelmiş!!





Çiçekleri renkleriyle de hiç oynamadım. Tamamen doğal. Bahçemizin en güzel yanı. Size selam getirmişem...
Posted by Picasa

11 Haziran 2009 Perşembe

Hacıyatmaz

10 adım ötemde deniz, hafif hafif esen rüzgar, güzel müzik, önümde meyveli sodam... :))
Uykusuz geçen bir gece ve günün ardından kendimi buraya atamadan edemedim. Yoksa kendimi dağlara vuracaktım.
O kadar dolmuşum o kadar sıkmışım ki, sabah ağlama krizleri yaşadım.
Uyku da gitti geceleri. Yenmeyen yemeklerin üstüne uykusuzluk da başladı. Sürekli uyanıyor, pış pış pış diyince geri uyuyor.
Aynı odada yatmaya alışkın değil de beni mi kontrol ediyor acaba, annem gitti mi, burada mı diye.
Ne biliiiim bunlar yerden bitme yaratıklar. Akılları herşeye eriyor. Bunu da düşünürler.
Asla aksatmadığı 10.30 uykusundan zırt diye uyanıyor. 1 saat emzir, kucakta pış pış yap, ayakta salla ööööölece bakıyor. Gözünü kapatma falan yok. Tavana bakıyor, bana bakıyor, arada kaçmaya çalışıyor, şşşşt uyu çabuk diye kızıyorum tekrar yatıyor. Aynı şeyleri arka arkaya deniyorum ama yok mümkün değil uyumuyor.
Birde çok dakikiz.Sabah da 06.16 dedi mi anında uyanıyor. Nadiren bu kadar erken kalkar. Eğer uyutabilrsem 8-9 a kadar uyuyor ama henüz 2 kez başarılı oldum bunda.
Açık hava mı iyi geliyor ve sabah dinç uyanıyor? 06.15 değil yalnız,tam 06.16 da uykuyu almış şekilde yanıyor.
Her sabah aynı kavga oluyor annemle aramızda.
Bu kadar erken yatırırsan kalkar tabii erkenden.Çocuk uykusunu alıyor.
Her sabah anneme Ankara'dayken de 8.30'da yatıp daha geç kalktığını anlatıyorum. Ama her sabah aynı şeyi söylüyor.
Sabah uykusuzluk sinirlerimi bozmuş olmalı ki Çınar'a bağırdım. Çok üzüldüm.
Üstüne yaptığım omleti yemeyip, muhallebiyi de reddedince kendimi salıvermişim. Benim ağladığımı gören annem de ağlamaya başladı.
Ama niye ağladığımı bilmeden :) Niye ağlıyorsun kızııııım diyip o da ağlıyor.
Annemi öyle görünce dayanamadım güldüm.
Üstüne bir de şu sözü edince daha diyecek birşey bulamadım. "Ah be oğlum niye ağlatırsın anneni. Şimdiden ağlatmaya başladın ahh aah"

Sitedeki evlerin önünde bulunan tüm hortumlar Çınar'dan nasibini almış durumda. Su görünce uzanıp yalayan, göbek üstü dönen Çınarişkom şimdi de bahçe sulama sevdasında. Hortumu görünce durduramıyoruz daha doğrusu kıyamıyoruz. Şu anda tatildeki en büyük zevki bu. Zevkini çıkarsın diye de neredeyse günün yarısını ıslak geçiriyor.

Üstü ıslak, altı bezsiz, uykusuz, aç ama bir o kadar da MUTLU.

9 Haziran 2009 Salı

Didim Güncesi

Perşembe gecesinden beri anneanne ve dedemizin yazlığındayız. Eskiden kendim için hazırladığım kocaaaaman valize şimdi Çınar'ın eşyaları kuruldu ki hazırlarken eskiden ne götürürmüşüm bu kadar diye düşünmeden edemedim. Şimdi birkaç şort, tişört yetti bile.


1,5 saat süren uçak yolculuğumuz çok rahat geçti. Hiç sesini bile çıkarmadan kucağımda oturdu fındıkkırdum. Muzurluğu elden bırakmadı tabii. Yanımızda oturan abla diğer tarafa baktıkça onun koluna dokundu, o bakınca hemen elini çekti. Uzun bir süre bunu tekrarladı. Abla bakınca surat gayet ciddi, sanki mıncıklayan o değilmiş gibi davrandı.

Çapkınlığından mı, muzurluğundan mı yaptı bilmiyorum ama tespit doğru. Yine sarışın.
Sarışın seviyor bu kez tescilledim.

Sonrasında da dedemiz bizi Bodrum'dan Didim'e kadar 1 saat arabayla götürürken de kucağımda uyudu.


Geldik, iyiyiz, mutluyuz. Yemekler anneanne tarafından yapılıyor, dedesiyle oyun ihtiyacını gideriyor. Bahçede havuzunda suyla, sahilde kumla oynuyor.

Gelir gelmez ilk öğrendiği kelime anneanne oldu. Tüm gün anneanne diye peşinden koşturuyor. Anneannesi ise bu durumdan acayip memnun. Bazen annannanne... diye takılıyor nerede duracağını bilemiyor. Bazen de ben anne diye çağırınca o da anne, anne, anne ya da annnne diye sesleniyor anneannesine. Uff ne çok anne yazdım.


Pek bir mutlu.

Tek sorun yemek yemiyor, yemiyor, yemiyor.

Bir de evde sessiz uyumaya alıştığı için burada kapı, pencere açık dışarıdan komşuların seslerini duyunca uyanıyor. Gündüz onu havuzda iyice yorup uyutmaya çalışıyorum.

Zaten ishalden dolayı çok zayıflamıştı. Şimdi daha bir zayıf görünüyor gözüme. Sürekli hareket ve yemek sıfır olunca olduğumuz yerde sayıyoruz galiba.
Dişten midir nedir çıkacaksa çıksın da artık rahatlayalım diyorum.
Yoruldum, yoruldum...

Foto koyamıyorum ama bir dahaki sefere fotolarla buradayız.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Mother&Baby'dey(miş)iz



Allahım web'in aktif kadını olmuşum da haberim yok.
Görkem haber verdi.
Mother&Baby'nin Haziran sayısında 10 tane çocuğun blog& websitesini tanıtmışlar.
Biri de biziz :)
Memnun olduk.
Sağol Mother&Baby
Posted by Picasa