30 Aralık 2008 Salı

Küçüklerden büyük diyaloglar

Bebeişler 2.kez buluştu. İlkinin üzerinden 1,5 ay geçti ve bu sefer daha farklıydı iletişimleri. Geçen seferkinden en belirgin farkı daha çok ağlama sesi duyduk. Bunun sebebi de daha bilinçli olmalarıydı. 1,5 ay önce biri bebişlerin elinden oyuncağını alınca öööylece bakıyordu, şimdi ise bağırıyorlar, olmadı ağlıyorlar. Bu iyiye işaret aslında :)

Bir de bu sefer şarkıları, parmak oyunlarını gerçekten dinliyorlar. Bunların hepsini Mira bizden büyük olduğu için geçen sefer de yapıyordu. Şimdi ise o çok anlar anlar bakıyor. Ha bir de geçen seferden ipuçlarını verdiği oğluma olan ilgisini, bu sefer boynuna atlayıp sarılarak kesin kes ortaya koydu ehe :))) Çapkın kız Mira.

Off ya sıkıldım gelseler de oynasak!
Boşver yaa biz oynayalım, onların geleceği yok. Al sen bunu tut, ben halkayı takiiim.

Naber dostum, özledim seni görüşmeyeli. Gel sana sarılayım şööle bi.

Sen de görmeyeli bayağı büyümüşsün haa. Hey ağzında birşey mi var senin? Ne çok yemek yiyosun sen de yaaa. Cık cık cık...
Ver dedim sana şu Hıncal Uluç fularını. Annem çok beğendi, git boynundan al dedi. Hıh!!
Onu alamadım bari çorabı götüreyim. Bakııııın işte çıkardım.
Dayanamayacağım işte öpeceğim. Gel bakiiim sen buraya. Muck muck...
Annneeeeeeeee! Yaaaa Mira beni öpüyoooooooo..
Ohhh ya arkamı döndüm, kurtuldum Mira'dan :))
Uff bu bebek arkadaşlar da ne sıktı ama.Şurda kendi kendime oynamak eeen güzeli.
Bak Çınar bak ağzını böyle açacaksın yemek yerken.
Amaaaan ne açıcam ağzımı. Zaten yemeğimi de yemedim açım yine. Dur şunu yemeye çalışayım, belki karnım doyar.
Selin: Yaa niye herkes kavga ediyor. Benim gibi güleç birini bile ağlattılar ya pes yanii.

Arda: Ühüüüüüüüüüüüüüü yeter ya gidin artık uykum geldi beniiiiim.
Çınar. Şşşt oğlum Arda ağlama len. Bak ben ağlıyor muyum?
Selin: Amaaan bak biri daha ağlıyor. Dur arkamı döneyim de mutlu ruhumu bu ağlancalarla karartmayım.
Mira:Ben büyüğüm, ağır ablayım. Hiiiç takılmıyorum bu bebişlere.
Yiğit: Aman yaa nerden geldim şurayaaa. Üffff!!!

Heyyoooo bitiyor sanırım bu da kapanış fotosu herhalde. Yorulmuşuuuuzz yafuuu.




Posted by Picasa

27 Aralık 2008 Cumartesi

Çay Kaşığı



"Bir gece yatağında uyuyan tatlı bebiş uzaylılar tarafından kaçırılır ve yerine aynı görünümde olup ama huysuz mu huysuz bir bebek koyarlar. Bebeğin annesi o gece sabaha kadar uyumanın verdiği mutlulukla "herhalde uykuları düzene girdi"diye düşünür. ne bilsin ki o fırtına öncesi sessizlik olsun.

O gece huzuuuurla bebeğini yatırır ve yarım saat sonra 3 gün sürecek olan kabus başlar. Allahım, yarım saatte bir, saat başı uyanır. Eskiden uyanınca pışpışlanıp uyuyan bebek, o gece bas bas bağırır. Hafif de ateşi vardır. Gün içerisinde de aynı huysuzluk devam eder. Baba perişan işe gider, anne perişan evde mücadaleye devam eder."

:(( Bu bebek Çınar. Ama sanırım bebeğimi geri getirdiler. Öyle umuyorum.

Ne oldu bebeğime anlamadık. Önce diş dedik doktoru aramadık, baktık diş değil. Arada sırada biryeri acır gibi ağladı 2 gün boyunca. Herşeye huysuzlandı ki Çınar normalde çok huzurlu bir bebektir. Öyle gün içinde ağladığı pek görülmez ( bazen uyku saatleri dışında).
Dün doktorunu aradık "boğazı ağrıyordur, calpol verin sakinleşmezse getirin" dedi. Biraz işe yaradı. İlaçtan nefret ettiğim için mümkün olduğu kadar ilaç vermek istemiyorum Çınar'a. Dün ilk kez ilaç içti. Keşke daha önceden verseymişim, neresi ağrıyorsa azap çekmezmiş.

İlk gün öğleden önceki uykusunu uyumayı reddeti. Uyudu, uyandı, uyudu, döndü, uyandı. salıncağında sallarken uyuyakaldı, yatağına yatırınca yine uyandı. Bu 2-3 kez tekrar etti. En sonunda o kazandı, aldım yatağından. Öğleden sonraki uykusu da aynı şekildeydi. Yine o kazandı. Yine yatmadı. Bu arada o uyusun da ben de uyuyayım diye gözüne bakıyorum, ağladım ağlayacağım.



Baktım uyku yok, keyfimiz yerine gelsin diye boğuşmaca oynuyorduk. Şöyle bir sarıldım, elimi sırtına attım aaa bir baktım sırtında sert birşey. Tanıdık birşey gibi ama atletinin altında nasıl olabilir diye benzetemedim de. Bir soydum ki sırtından bir çay kaşığı çıktı. :)))


Şimdi buna gülmeli mi, ağlamalı mı bilmiyorum. Dikkatsiz miyim ben? En geç sabah girmiş olabileceğini tahmin ettiğim o kaşıkla oğlum en iyi ihtimalle sabahtan, en kötü ihtimalle geceden beri yaşıyordu. O kadar kucağıma aldım, altını değiştirdim nasıl farketmedim, anlamadım.


Tabii bir de o kaşığı oraya nasıl girdiği sorusu mevcut. Kaşıkla oynamayı sevdiği için hep oyuncaklarının arasında bir tane bulunur. Oynarken bir şekilde kaçtı sırtına sanırım. Altını alırken kaşığın üstüne yattı ve ben onunla beraber bağladım diyeceğim ama asla alt açması olmadan altını temizlemem.

Cevabı olmayan soruları geride bırakıp, bunu da ileride güleceğimiz bir anı olarak hafızamıza yazdık bile.

Not: Oğluuuuuuuuuuuuuuuuuum geri geeeeeeeeeeeeeeelll!


23 Aralık 2008 Salı

Oyun ve Oyuncaklar



Sevgili Erdem'in annesi Naile'nin ve blogsuz birkaç taze anne arkadaşımın isteği üzerine Çınar'la ne tür oyunlar ve oyuncaklarla oynadığımız konusunda bir yazı hazırladım.

Oyun çocuğun işidir ve eğlenirken hem öğrenmesini sağlar hem de zihinsel, psikomotor, sosyal-duygusal, konuşma-dil gelişimi alanlarını destekler. Bu yüzden oyuncak seçiminde gelişimlerine katkıda bulunacaklar oyuncaklar seçmeli ve oyunlar oynamalıyız. Hazır oyuncakların yanında evde kendimiz de pek çok oyuncak üretebiliriz.




Çınar'la oyuncaklarımız: Şu aralar içiçe geçen kutular, sallabaş, yumuşak top, kendi kendine müzik çalan ayrıca tuşlarına basılan piyano, şekil tahtası, büyük küpler, hayvan ve taşıt sesleri bulunan müzikli oyuncak, ses çıkaran kitaplar, peluş oyuncaklar, üzerinde ses çıkaran hayvanlar bulunan, çek-bıraklı, hışır hışırlı aktivite çadırı, büyük resimleri bulunan kitaplar gün içerisinde vaktimizi geçirdiğimiz oyuncaklardan.


Oyunlarımız:
* Fasulyeleri mama sandalyesinin üzerine yayıyorum. Küçük, içi görünen cam bir kaseye tek tek tutup doldurma oynuyoruz. Hem kıskaç hareketiyle(baş-işaret-orta parmakla) tutma hem de el-göz koordinasyonunu destekleyen bu oyunda fasulyeyi tabağa koymadan önce "tabağın içine koy" yönergesiyle alıcı dil gelişimini desteklemiş oluyoruz. Yalnız yönergemi "tabağa koy" diye sınırlandırmıyorum. "içine" yi mutlaka ekliyorum. Böylece mekanda konum kavramlarını da duymuş oluyor.

* Sallabaşın halkalarını bağımsız çıkarabiliyor. Çıkardıktan sonra "bana ver" yönergesiyle vermesini istiyorum ama fiziksel destekle yapıyoruz. Elinden tutup verdikten sonra "aferiin bana verdin" diye geri dönüt verip peliştiriyorum. Kendi oynadığı zaman onları çıkarıp birbirine vuruyor. O zaman seslerini taklit ediyorum. "Tak tak, tık tık". Halkaları koluna takıp kolunu farketmesini sağlıyorum.(İnce motor becerileri ve el göz koordinasyonunu destekler.)

*İçiçe geçen kutuların hepsini çıkarıyor. Yine çıkardıktan sonra bana vermesini istiyorum. Sonra içiçe koyması için sırayla veriyorum ve elini yönlendiriyorum. Mekanda konum kavramlarını duyması için "içine koydun, dışarı çıkardın" gibi ifadeleri sık tekrarla kullanıyorum. .(İnce motor becerileri ve el göz koordinasyonunu destekler.)

* Büyük küpleri üstüste koyma oynuyoruz. ( Küplerin büyük olması (5*5) tutması ve üstüste koyunca durması açısından daha kolay. Aynı zamanda iki küpü birbirine vurma da çalışıyoruz.
* Karşılıklı top oynuyoruz.
* Yumuşak peluşa sarılma, sevme oynuyoruz. ( Dokunsal algı ve sosyal-duygusal gelişimi için yumuşak oyuncaklar önemli)
* Dokunsal algıya yönelik değişik dokuları olan nesnelere dokunuyoruz. Soğuk-sıcak, kaygan, tırtıklı, kadife, sert-yumuşak, ıslak-kuru)


* Konuşma-dil gelişimine yönelik ses taklitleri yapıyoruz.
Çevresel sesler (kapı sesi, yağmur sesi...), insan sesleri ( hapşu, öhö...), taşıt sesleri, hayvan sesleri vb sesler. Aynı sesleri sık tekrarlı olarak tekrar etmek ve hecelememek çok önemli. Aynı zamanda aynı hecelerden oluşan kelimeler -baba, dede, cici, popo....Bunları da hecelemeden sık tekrarlı kullanmak önemli. Çocuklara konuşma öğretirken asla kelimeler hecelenmemeli. Çünkü bu sefer doğrusunu o şekilde algılayabiliyorlar. Belki daha yavaş ve hecelerin üzerine basarak söylenebilir.
Ben Çınar'a aynı heceden oluşan şarkılar söylüyorum. Mesela minimini bir kuş şarkısının melodisini kullanarak ba ba ba heceleriyle ya da an-ne an-ne aaaaan-neeee diye şarkı söylüyorum.
*Bir leğenin içine su koyup bir oyuncak bebeği yıkama oyunu oynanıp 4-5 kelime seçilip, bunların üzerinde sık tekrarlı konuşulabilir. Ör. şıp şıp, su, bebek, cici, saç, banyo gibi.


*Peçete yırtma: El-göz koordinasyonu ve psikomotor beceri gelişimi için faydalı bir oyun. Çınar'ın favorilerinden. (Kontrollü oynanması lazım çünkü ilk boşlukta ağzına atıyor)

*Kaşıkla tepsiye, tabağa vurma: Olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurma bu aylarda gelişen bir beceri olduğu için kendi hareketleriyle sonuçlarını karşılaştırmayı öğreniyorlar. Çınar'a metal bir tepsi ve kaşık veriyorum. Ona vurarak sesini dinliyor. Aynı zamanda işitsel algısını da destekliyor.
Nesneleri yukarıdan atıp seslerini dinlemek de bu dönemin en belirgin (8-12 ay) özelliklerinden olduğu için bu engelenmemelidir. Aynı zamanda neden-sonuç ilişkisi kurmayı da öğretiyor.

*Marakas sallama: Pet şişenin içine koyulan mısır, pirinç, fasulye gibi yiyecekler çok güzel ses çıkarıyorlar. Bunu göremeyeceği bir yerden sallıyorum ya da babasına sallattırıyorum. Sesin geldiği yöne bakmasını, sesi aramasını istiyorum. Aynı oyun ses çıkaran bir nesneyi bir örtünün altına saklayıp ona doğru gitmesi ve bulması şeklinde de çeşitlendirilebilir. Tabii emekleyen bebişler için.
* Bir poşet ya da karton kutuyu yan yatırıp içine, ip bağlanmış bir oyuncak koyup ipi çekme oyunu. Önce model olup ipi çekip, oyuncağın dışarı çıkmasını sağlıyoruz. Sonra geri içine koyup bebişimizin ipi çekmesini istiyoruz.
*Basit motor hareketleri taklit etme: El çırpma, bay bay yapma, burnunu tutma, kafasını sallama, gözlerini kırpma. Ayna karşısında oynandığında daha faydalı olur.
*Yüz-vücut kısımlarını keşfetmesi için ayna karşısında bunlara dokunarak isimlerini söyleme.Onun burnu ile kendi burnunuzu birleştirip ismini söyleme. Tüm vücut kısımları ile oynanabilir. "Benim, senin..." ifadelerini kullanılması alıcı dil gelişimini destekler.

*Ayna karşısında abartılı mimikler, ses oyunları yapıyorum. Ben değişik sesler çıkarırken elini dudaklarıma götürüyorum ki sesin nasıl çıktığını, dudaklarımızı nasıl şekillendirdiğimizi öğrensin.
Ayna çocuk gelişimde çok faydalı hem de çocukların çok eğlendiği bir nesne. Özellikle kendi başına yemek yemeye başladığında çocukları ayna karşısına oturtup yemek yemeye çalışırken kendilerini izlemek onlar için büyük bir haz. Aynı zamanda nasıl yaptıklarında yemeği döküyor, nasıl yediklerinde başarılı oluyor görmüş oluyorlar. ( Konuyla alakasız ama aklıma geldi yazayım dedim.)
*Şekil tahtasından şekilleri çıkarma: Üniveristedeyken ahşaptan yaptırdığım ama piyasada daha basitleri bulunan ahşap tahtanın üstünde daire, kare ve üçgen bulunan şekil tahtası. Bunları tutup çıkarma oynuyoruz.

*Müzik aletleri çalma: Darbuka, def, oyuncak piyano gibi aletler işitsel algı gelişimini destekler.

* Şekil kutusundan nesneleri (bul-tak kova) çıkarma ve içine koyma. Kapağı çıkan bir kovaya şimdilik üstündeki deliklerden değil de doğrudan kutuya doldurma şeklinde oynanır. Aynı şekilde boş bir kutuya koyulmuş mandalları çıkarma, kutuya koyma şeklinde de oynanabilir.

* Kitap okuma. Resimler hakkında konuşarak, basit ses taklitleri yaparak ( ağacın dalları fışır fışır ses çıkarıyormuş, çocuk kapıyı tak tak çalmış, saat tik-tak tik-tak çalınca uyanmış gibi) okuma, tek tek resimler hakkında konuşma alıcı-ifade edici dil gelişimini destekler. Basit kısa cümleler kurup, bebişin ilgi gösterdiği resim üzerinde daha uzun konuşulmalıdır.

* Fisher Price'ın aktivite masası ve şu oyuncaktan almayı düşünüyorum. İlla ki tüm oyuncaklar hazır alınacak diye bir kural olmamalı. Herkes artık materyallerden evinde çok güzel oyuncaklar yapabilir. Çok fazla oyuncağa karşıyım aslında.

Bir de mutlaka önüne bir tane oyuncak koyup, onunla oynaması sağlanmalı. Eğer birden fazla oyuncağı koyarsak, dikkatini uzun süre yönlendiremez. Hergün bir oyuncakla bir gün boyunca ya da sabah ayrı, öğleden sonra ayrı oyuncakla oynaması sağlabilir. Ayrıca önüne oyuncakları koyup hangisini istiyorsa onu alması sağlarsak, tercih yapma becerisinin gelişimini de desteklemiş oluruz.

Aklıma çok şey geliyor ama hepsini yazarsam çoook uzun sürecek.

Akıllı bebişlere iyi oyunlaaaar.

21 Aralık 2008 Pazar

Amanın da sevdiği yerler bilem varmış

Herkes birbirini sobeleyip duruyor, ben de izliyorum derken Sardunya bizi de pardon Çınar'cığımı sobelemiş. Kendisi Çınar Fun Club'ın en 1. üyesi.

Çınar'cığımın en sevdiği yerleri yazacağım ama biraz zor olcek tabii.


Oğluşumun özgürlüğünü ilan ettiği şu günlerde sadece ev, alışveriş merkezi, parklar, yeşillik alanlarla sınırlı olan hayatında en sevdiği 10 yer neresiymiş diye düşünürken 10 tane çıkarır mıyız bilmiyorum. Bir bakalım.

*Tartışmasız en sevdiği yer evimizin mutfak camı. Oradan dışarıyı, garajdan çıkan arabaları, garaj bariyerlerinin inip, kalkarken yanıp sönen ışıkları, kuşları, yürüyen insanları seyretmek favorisi. Ağlarken oraya geçtiğimiz anda dut yemiş bülbüle dönüp, sakin sakin dışarıyı seyrediyor. Arada çıkan arabaların arkasından eğilip gözden kaybolana kadar izliyor. Tüm insaların, arabaların arkasından bay bay yapıyoruz. Kuş nerede? diyince hemen gökyüzüne bakıyor.



*İkinci olarak evimizin yerleri. Oralarda oturup, yuvarlanmak, emeklemeye çalışmak, sonra yere yapışınca halıları yalamak halı üzerindeki aktivitelerinden. Halıya serdiğim çarşafı 10 sn içinde aştığı için artık her yere sermiyorum artık. Bir de parkeler tabii. Soğuk ve kaygan geldiği için hgemen parkelere gidip ellerini yapıştırıyor. Yalamaya çalışıyor ve ben gözden kaçırırsam başarılı da oluyor ;)






* Bebek arabası. Gezmeyi, insanları, etrafı izlemeyi çoook sevdiği için gıkının bile çıkmadığı yerlerden. Şu ara kendini kaydırarak kaçmaya çalışıyor o ayrı.




* Panora Alışveriş Merkezindeki dev akvaryumlar. Oradaki balıkları izlemek benim bile favorimken onun nasıl olmasın.





* Kendi beşiği ve kendi odası. Odası çok renkli geliyor ve girince çok heyecanlanıyor. Duvarlarına, oyuncaklarına bakıp bakıp seviniyor. Artık kendi büyük yatağına geçtik. Orada yatmayı değil de içine oturup ben odasını toplarken bana sırıtmayı seviyor. Bir de yatağın içinde fır fır 360 derece dönüyor. Nasıl beceriyor hala anlamadım. Geçen gün yatırdım odadan çıktım. 1 dakika bile geçmemişti. Ağlama sesi ile geri döndüğümde 180 derece ters dönüp ayakalrıyla başının yer değiştirdiğini gördüm ve bu kadar kısa sürede bunu becerdiği için kendisini tebrik ettim.

* Ona oturma odasında bir köşe yaptım. Arkasına yastıklar falan koydum. Orada oturup oynamayı seviyor. Mümkün olduğu sürece onu yalnız oynaması için yalnız bırakıyorum. Sıkılınca ben de oyuna dahil oluyorum.


* Banyo küveti. Onu soyduktan sonra banyoya gideceğini anlayıp uçmaya çalışıyor. Yok mecazi anlamda değil gerçekten uçmaya çalışıyor. 2 kanat taksak havalanacak heyecandan. Bu benim de Çınar'la beraber olmaktan zevk aldığım yerlerden biri.

* Salıncağı. Birisi onu salladığı müddetçe değmeyin keyfine.

* Bir de tabii annesinin kucağındayken yanaklarını benim yanaklarıma dokundurup, koklaşmak :)) ( Bunu herhangi bir sıraya koyamıyorum)



Sanırım bu sobe işi elden ele geçiyor. Ben de sarı şekerim Arda ve Naile'nin Erdem'ciğini sobeliyorum. Bebişlerin sevdiği yerler lütfen...

18 Aralık 2008 Perşembe

9 aylık oldum




Her ay ay dönümlerini burada kutlarken bir önceki aydan bu yana zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünüyorum. Sanki 2 gün önce yazmış gibiyim 8 aylık olduğunda neler yaptığını. Hızla geçen zaman iyi mi, kötü mü bilmiyorum. Oğlum büyürken ben de yaşlanıyorum. Tadını çıkara çıkara yaş-lanıyorum, oğlum şimdilik ay-lanırken.

Geçen aydan bu yana daha bir bilinçlendi, daha afacan, daha haylaz oldu Çınar. Çevresinde olup biten herşeyin farkında. Oyuncaklarıyla bilinçli ve daha uzun süreli oynuyor. Dikkat süresi daha da uzadı.

Eline aldığı herşeyi ses çıkarması için mama sandalyesinden aşağı atıyor.

Yemek konusunda problemimiz bayağı azaldı. Kahvaltısını yiyor çok şükür. Tek problemimiz meyve ile. Milupaları yiyor ama benim rendelediğim meyveyi çok sevmiyor. Bazen kendiliğinden ağzını açıp yiyor ama genelde meyve vakti çok stres oluyorum. 1 aydır yemeklerde blender ve rondoyu kullanmıyorum. Sadece çatalla eziyorum.Bu yüzden öğlen yemeklerini istemiyordu ama ona da yavaş yavaş alışmaya başladı.

Bir de yemeğini tamamen bitirdiği zaman nedense heyecanlanıyorum, endişeleniyorum. Tüm tabak bitince "acaba çok mu verdim ki" diye düşünüp kendime kızıyorum. Sanki çok yedirmişim de ardından kusacakmış, onun minik midesine zarar verecekmişim gibi hissediyorum. Bir-iki kaşık bırakınca daha bir huzurlu oluyorum. Bi garibim işte!

Gündüz 2 kere uzun uyuyordu. Özellikle öğleden sonra en az 1,5-2 saat uyurdu. Şimdi ise maksimum 1 saat uyuyor. Uykuya emerek geçiyordu. Şimdi emdikten sonra hatta emerken poposunu kaldırıyor, kendini atmaya çalışıyor. Gören, atlayıp gidecek sanır. Bu yüzden emdikten sonra bazen ayağımda sallamak ya da yatağına yatırıp sırtını ya da poposunu pışpışlamam gerekiyor. Sürekli fiziksel temasla uyumaya alışacak diye onun yerine ayı, oyuncak vb. bir uyku arkadaşı edinmesini sağlamayı düşünüyorum. Şimdi bunu öğretmenin tam vakti sanırım.




Gece uykularımız biraz daha düzene girdi. Kendi odasında, yatağında yatmaya başladığında beri daha iyi uyuyor ( Maşallaaahhhhhh). Yatağında istediği gibi dönebildiği için yüzüstü uymayı keşfetti. Rahat ediyor herhalde ki bazen sallarken bile yüzüstü dönüyor, öyle sallıyorum. Komik oluyor :)

Emekleme çalışmaları son 2 günde hız kazandı. Oturur oturmaz hemen emekleme pozisyonuna geçiyor. Bir ayağını kurtaramıyor. Yardımcı olup da ayağını kurtardıktan sonra iki ayağını birden öne doğru çekiyor. Elini atıyor ama ordan sonrasında ya yüzüstü yapışıyor ya da ööööylece robot gibi duruyor.

2 gün önce alkışı öğrendiğinden beri nerde bir müzik duysa hemen alkışlayarak eşlik ediyor. Annesini iyi gözlemlemiş. Farkettim ki ben şarkı söylerken hep alkış yapıyorum.

Bir de beni dedesi zannediyor sanırım. Beni çağıracağı zaman bana bakıp de-de diyor :)

16 Aralık 2008 Salı

Piyanist Şantör


Bugün beceri hanemize 3 yeni şey eklendi.

Alkıııış diyince hemen el çırpıyor. Önceden gel-gel yapıyordu ama onda aynı zamanda fiziksel model oluyordum. Şimdi sadece alkış dediğimde alkışlıyor. Hatta babasına telefonda "Çınar alkıııış diyince elindekini bırakıp alkış yapıyor" diye anlatırken bile "alkıııış"ı duyunca hemen el çırpmaya başladı. O anda elinde meşgul olduğu şeyi bırakıp, hatta bebek arabasının önünden tutup dik durmaya çalışırken bile duysa arkaya doğru kendini atıp hemen görevini yerine getirme gayreti içinde alkış tutuyor.

Piyanosunun tuşlarına ses çıkarması için basıyor. Elini üstüne koyuyor ve sadece parmaklarını bastırıyor. Oyuncaklarıyla amaçlı oynuyor artık.



Kumandayı eline alıp arkası dönük bile olsa hemen televizyona bakıyor. (Onun yanında televizyonu hiç açmamama rağmen) Nadiren tv gördüğü zamanlarda prosedürü gayet güzel kaydetmiş.

Bu gazla öğleden sonra yoğun sise aldırmadık, ana-oğul Panora AVM'ye gittik. Gezdik, karşılıklı kahve-yoğurt keyfi yaptık.

Onu ödüllendirdim ve ona sallabaş aldım, aldığıma da pişman oldum. Kahvemi rahat rahat içeyim diye halkalarını eline verdim oynaması için. Habire yere düşürüp durdu, ben de sürekli koltuğun altına kaçan halkayı almak için eğilen bir görüntü sergiledim. 5-6 tekrardan sonra kafamı koltuğun altından çıkarıp sallabaşı attım çantaya.

Aman ne ağlama. İlla onu istedi durdu. Vermedim, ağladığında istediğini elde etmeyi öğrenmesin diye. Sonra sustu, kıyamadım bir ara gezerken tekrar verdim . Bu sefer alışveriş merkezinin koridorlarında habire halka peşinde koşturup durdum. Koşturmayı bırak Çınar'ı arabasında yalnız bırakıp halkayı almaya gitmek kastı biraz. Yine attım çantaya. Yine ağladı :)) Artık onun da istekleri var. Oyuncağı elinden alınınca sessizce duran bebiş değil o. Onu istiyor ve bunu ağlayarak ifade ediyor.
Artık beni anlıyor. Kızdığımı, sevdiğimi, istediğimi, istemediğimi biliyor.Her gün bir önceki günden farklı bir çocuk olarak uyanıyor.


15 Aralık 2008 Pazartesi

Özür




Benim dikkatsizliğim yüzünden şu anda kafasında fındık büyüklüğünde bir şişle uyuyor yavru ördeğim. Daha önce de düşmüştü ama bu seferki çok üzdü beni.

4 gündür kendi odasında yatırıyorum onu artık. Ben de hem onun hem "kendi" adaptasyonum için onun yanında yere açılan yataklardan yapıp yatıyorum -geçici olarak-. Sabah uyandıktan sonra onu yatağın üstünde bacaklarımın arasına oturttum, arkaya doğru şöööle bir gerindim ve taak diye bir ses duydum.

Nasıl oldu anlamadım. Kendini bacağımın üzerinden atıp 15 cm yüksekliğindeki yataktan aşağı doğru fırlayıp, yatağının aşağı yukarı inip, çıkan korkuluklarının tahta köşesine çarpmış. Korkuluk yukarıda olduğu için sivri köşe yukarıda duruyordu ve yanından metal bir çubuk çıkıyor. İkisine birden kafasını hızla çarpmış. Kafası şişti.

Normalde bir yeri acıdığında kucağıma almayıp hemen dikkatini dağıtırım, ağlamaya alışmasın diye. Bu sefer ne hızla kucağıma aldığımı bilemedim. Öyle içli ağladı ki neredeyse katılıyordu.

10 gündür inanılmaz hareketli. Artık göbeğinin üstünde heryere gidebiliyor. İleri doğru sürünmeye çalışıyor ama geri viteste ilerliyor. Oturduğu zaman da emekler pozisyona geçmeye çalışıyor. Biraz da başarılı oluyor. Emekler pozisyonda dururken ellerini kaldırıp ileri atıyor ama gerisi gelmiyor.

Şimdi hareket özgürlüğünün tadına vardığı için hedefte birşey görünce hemen atlayıp onu almaya gidiyor. Bu yüzden kıpır kıpır modunda. Hiçbirşeye vakit ayıramaz oldum bu sebepten.

2 ay önce de ana kucağından kendini atmıştı ama o zaman çok ciddi düşmemişti. Bir süre babasına söylemedim ama sonra dayanamayıp onu düşürdüğümü itiraf etmiştim. Üzerinden zaman geçtiği için fırçadan yırttım ;) Ama sabahki çok kötü oldu. Bayağı şişti kafası. Üzüldüm, çok üzüldüm. Özürdilerim minik sevgilim.



9 Aralık 2008 Salı

Karamela- İdil-Kaplumbağa


Bu resimlerdeki ortak nokta Çınar'ın Sardunya'nın Kaplumbağası'na yapışık hali. Ankan'dan Esin, Funda ve Deniz'le beraber yine ANKAN'dan Banu'nun açtığı Karamela Pastaevi'ni ziyarete gidip iştahımızı kabarttık. Çınar resim çekilirken abi arkadaşı Yalın'ı koklayıp, yakından incelemek istedi. Aradığını buldu mu bilmiyorum ama fotoğraflara yansıyan görüntülere bayıldım ben. Sanırım şöyle düşündü " Yaa bu abi benim dün oynadığım abi değil mi?"







Çınar'ın büyüdüğünü bu anı resimlerken daha iyi anladım. Kendinden 2,5 yaş büyük Yalın'la BERABER oynadılar. Yalın araba sürdü, Çınar'a verdi. Çınar eline aldı, inceledi, attı. Sonra Yalın müzikli oyuncağın düğmelerine bastı. Çınarcım heyecanlandı. Onu izledi, dinledi, o da oyuncağın düğmelerine basmaya çalıştı, hareket eden hayvancıkları tuttu.


Artık biryelere gittiğimizde ya da bize çocuklu birileri geldiğinde benim oğlum da onlara katılacak, oynamaya çalışacak. Ben birşeyleri kırmasın, oyuncaklarına, arkadaşlarına zarar vermesin diye gözüm üzerinde diken üstünde oturacağım belki ama olsun o da güzel.

Şimdi rahat mı batıyor bana?!?


Ne zaman ek besine geçecek diye heyecanla bekleyen ben, ek besinlere geçtikten sonra karnı acıktımı emzirmenin ne kadar rahat birşey olduğunu anladıktan sonra, niye bu kadar heyecan yaptım ki diye düşünüyorum bugünlerde. Şimdi Daha büyük bir çocuk annesi olmanın verdiği heyecandı sanırım o. "Artık benim oğlum da küçük bir bebiş değil. O artık yemek yiyor." Ek besinlere geçti de ne oldu? Her gitiğim yerde Çınar'a habire birşeyler yedirmeye çalışan bir görünümdeyim.


Şimdi yine birşeyler dürtüyor beni. Büyüsün de oynasın çocuklarla. Eeee? Büyüsün de oynasın, sonra sen sürekli onu kontrol et, biryelere gittiğinde nasıl davranması gerektiğini öğretmeye çalış, aman kırmasın, dökmesin, atmasın diye dört dön. Gittiğin yerden hiçbirşey anlamadan dön.


Anladım ki bu bebişler büyüdükçe daha çok vakit alıyorlar. Hep daha büyük olmasını beklemek yerine keyfini çıkarmak en iyisi. Gittikçe gündüz uykuları azalan, birlikte oyun oynamak isteyen, hep onunla aynı odada bulunmanı isteyen tatlı bebişim tüüüüm gün tüüüm vaktimi ona ayırmamı istiyor. Yürümeye başlayınca nasıl olacak diye düşünmeden edemiyorum.






-İdil Ablası ile- Kız çocukların anaç ruhları daha küçükken canlanıyor. Ablalar Çınar'a şefkatle yaklaşırken, abiler genelde dokunup, çekiştirmekten hoşlanıyor. İdil Çınar'a o kadar yumuşak davrandı ki, dokunmaya bile çekindi. Ördeğim de kafayı onun omzuna dayamış nasıl da oturmuş poz veriyor ama. Şımarık seni.


Çınar kendi boyutlarına uygun bilgisayarı görünce yine yavru ördek moduna girdi.


Büyüme hep böyle kal.

Yeni birşey görünce ağzını ördek gibi yap. Şaşkın şaşkın bak.

Hep altını alıyım, bacakların havada bezini bağlamamı bekle.

Sabahları hep senin de-de -de hecelerinle uyanayım.

Hep bebiş bebiş ağla, kıkır kıkır gül.

Yabancıları görünce hep şaşkın şaşkın, biraz ürkek ama ilgilenmez gibi bak.

Korkunca ağlamadan önce hep dudaklarını büz.

Hep saçma sapan şeylerle oyuncak niyetine oyna.

Kucağımda, benim yanımda olmaktan hep mutlu ol.

Ne bileyim işte, bunlar gibi biiiirsürü şey.

Herşeyin güzel be anneciğim.







Posted by Picasa