30 Ekim 2008 Perşembe

Yeni hecelerimiz ve uykusuz geceler



1 haftadır hece dağarcığımıza yenileri eklendi. de-de, adda, da-da,ba-da.

Önce ağzını birşey söylüyormuş gibi açıp kapatıyor sonra takılmış plak gibi aynı heceleri tekrar ediyor. Artık arkası hızla gelir sanırım. Sırada ma, me'li ve o sesini içeren heceler var. Anlamlı kullanmaya başlamasına daha çok var ama en azından isteklerini ve istemediklerini ses çıkararak ifade edebilmesi çok güzel.

Oda dışında ona ismiyle seslendiğimde "hıh" diye cevap veriyor.

Kızdığı veya istemediği birşey olduğunda (genelde top oynarken topu vermek istemediğinde ) ellerini yumruk yapıp, öne doğru uzatıyor ve hııııııııııııııı diye kızıyor bana. Büyüsem neler yapacağım der gibi. Büyük çocuk olsa vuracak sanırsın. Öyle kızıyor ciddi ciddi.
"Su" diyince su içeceğini bilip gülüyor ve suyu arıyor. Zaten severek ağzını açtığı iki şeyden biri. Sebzeler ve su :))

Bir de çıkmak bilmeyen ve bizi uykusuz bırakan dişlerimiz var. Sol alt dişi nokta gibi patlamış ama 10 gündür çıkmak bilmedi bir türlü. Zor çıkarıyoruz dişleri galiba. Geceleri çok huzursuz. Uyu-uyan, uyu-uyan... Bir de üstüne saatler geri alınınca sabahları 7.30 yerine 6.30 da ayaktayız. Hiç şaşmaz mı bu saatler? Tık yok. 6.30 oldu mu anında gözü açıyor. Müthiş bir vücut saati var bu bebişlerin. Gece uyumadın doğru düzgün , uyu işte şöyle 9'a kadar. Bir aralar öğlen 12'ye kadar uyurdu. Meğer ne güzelmiş o günler :)




22 Ekim 2008 Çarşamba

Yeşillendik


Baharın son günlerinde son sıcakları değerlendirip Ahlatlıbel'e gittik ana-oğul.
Yerde bir güzel yuvarlandık, yemek yedik, güneşlendik, oynadık, kitap okuduk. Çok eğlendik. Çınar çok keyif aldı bu açık hava aktivitesinden.
Hasta olduğunda beri mevsim kışa dönene kadar alışveriş merkezlerine gitmeme kararı aldık. Herkes hasta bu aralar. Tekrar hasta olmaktan çok korkuyoruz. Havalar iyice soğuyana kadar hergün illa ki dışarı çıkmaya çalışıyoruz Çınar'la. Bazen sitenin bahçesinde dolaşıyoruz ya da parktaki bankta yanyana, elele tutuşarak oturuyoruz. Çok hoşuna gidiyor ki hiç kımıldamadan elimi tutup oturuyor. Ben de hiç ortamı bozmayıp tadını çıkarıyorum. Nasıl olsa büyüyünce yalvarsam da elimi tutup yanımda ya da kucağımda oturmayacak.

-Bol bol fotoğraf çekildik, kendi kendimizi çekmeyi de unutmadık.-

Giderken oradan hiç ayrılasım gelmedi çünkü bir daha böyle bir havayı ancak ilkbaharda görebileceğiz ve o zaman Çınar yaşında olacak. Yürümeyi öğrenmiş olma ihtimalini de düşünerek battaniyenin üzerinde yuvarlanmak yerine, peşinde koşturacağımı tahmin ediyorum.

Mevsimler değiştikçe Çınar'ın da farklı bir gelişim evresinde olacağını bilmek ayrı bir keyif veriyor. Tadını çıkara çıkara geçsin mevsimler. Tadını çıkara çıkara büyüteyim oğluşu. Öpe koklaya, mıncıklaya mıncıklaya, ısıra ısıra....


Posted by Picasa

21 Ekim 2008 Salı

Teşekkürler Simoş'um!




"Simoş'uma ve ayrıca Serbay'ıma da teşekkkür ederim. Neden mi?"
Öncelikle küçücük başıyla örgü örmeyi öğrenip Çınar'a bu güzel atkıyı ördüğü için.Rengi ve kusursuz örgüne bayıldım.
Çınar'la güzel güzel oynayıp ona da değişik birkaç gün yaşattığınız için."



Bu aralar vakit jet hızıyla geçiyor sanırım. Büyük bir koşuşturmaca içindeyiz oğlumla.
Geçen hafta babamız yine bizi bırakıp şehir dışına çıkınca oğlumla beraber teyzesinde kaldık. Çok güzeldi.
Ortamı yabancılamadı ve kimseye gidince ağlamadı. Özellikle Simay'da gözünü ayıramadı. Teyze ana yarısıdır dediklerinden olsa gerek teyzesiyle pek bir kaynaştılar.

Simay Ablası onunla ilgilenirken büyük çocukları olanları düşündüm. 2. çocuğu büyütmesi rahat olurmuş. Ama özellikle ilki kız olursa.
Benim de böyle büyük bir çocuğum daha olsaydı Çınar'ı oyalarken ben de pek çok şey için vakit kazanırdım diye iç geçirdim.Bunun için daha erken yaşta ilk çocuğu yapmak lazımdı sanırım. Artık iş işten geçti. 2. çocuk için de Çınar'ın 8 yaşına gelmesini bekleyemem artık. O zaman 40'a merdiven dayamış olacağım :(((
Bazen keşke daha erken anne olsaydım diye düşünmeden edemiyorum.
Posted by Picasa

19 Ekim 2008 Pazar

7 aylık oldum





Tamı tamına 7 aylık oldu dün çokoprens. Her gün babasıyla aynı şeyi tekrar tekrar konuşuyoruz. "Ne de çabuk geçti değil mi?" diye. 1.ayında da aynı şeyi söyledik, 2. 3....7. ayında da.

Doktor kontrolümüz iyi geçti. 1 yaşına kadar olan en son aşılarımızı da olduk bitirdik. 5 ay daha cıs olmayacak ve ağlamayacak çokoprensim çok şükür. Her ay aşı stresini Çınar değil ben çekiyordum.

7. ayımız bitti ve ...
Hala ek gıdalara sebzeler dışında alışamadı. Bir tek öğlenki sebze emeklerini yiyor. Onun dışındakilerde kavgalıyız. Bu aydan sonra yemeklere et eklendi.

Desteksiz oturuyor ama çok uzun süre değil. Oturarak oyuncaklarıyla oynarken uzun süre oyalanabiliyor.

Ayakta bir yere tutunarak durabiliyor ve tam bir yerden bitme oluyor :)


Sürekli konuşuyor. Ba va va ba ba baa vaa... Ne diyorsa artık.

Eskiden sabaha kadar uyuyan çocuk 1 aydır gece en az 2 kez kalkıyor. Bu konuda Arda'nın doktorunun söyledikleri üzerine Burcu ile konuşmuştuk. Büyüme hormonu denilen şeyin gece 12-5 arası aç karnına salgılandığını söylemesi üzerine gece uyandığında emzirsem mi emzirmesem mi emin olamamıştım. Ben de uyku durumuma göre bir ağladığında emzirip yatıyor, diğerinde çok uykum varsa "hah işte aç uyuması lazım" diyerek yan çiziyordum. Bu konuda her doktor farklı düşünüyor olsa gerek. Bizimki1 yaşından sonra emzirilmeyi tavsiye etmediklerini söyledi. Çocuk eğer gün içinde alması gereken enerjiyi almazsa uyanabilirmiş. Tam da bununla alakalı olmasa da emzirmemi söyledi. O da büyüme hormonu ile açlığın alakası olmadığını söyledi. Zaten bu hormon kardeş sabah saat 4'te en yüksek noktaya ulaşırmış. Kafam iyice karıştı.

6 aydan sonra bebeklerin uyku düzenlerinin bozulmasının nedeni de enteresanmış. Anneden ayrılma kaygısı yaşadıkları için gece daha sık uyanmaya başlarlarmış doktorumuzun söylediklerine göre. Daha önceden duymamıştım hiç bunu. Çok hoşuma gitti :)) Anneeeeeemmm ben seni bırakır mıyım hiiiiç.

8. ayın ilk günleri ile beraber Çınar gaza geldi. Yerinde duramıyor. Eli dursa ayağı durmuyor derler ya aynen öyle. Ya eli ya ayağı kıpır kıpır. Bazen "birazdan uçacak sanırım" diye düşünmeden edemiyorum.

Bir yere gittiğimizde oyuncak bulamazsa çantamı hararetle karıştırmayı öğrendi. Çantaya şöööyle bir bakıp, gözüne çarpan şeyi alıp bir süre oynuyor ve sıkılınca onu fırlatıp yenisini alıyor. Zaten şu aralar onun için tüm nesneler potansiyel oyuncak. Çok güzel oynuyor değişik nesnelerle. Bunlar tuzluk, torba, mendil, bez, ip, çiçek yaprağı bile olsa.

Bakalım çok hızlı geliştikleri bu dönemde gelecek aya hangi güzel haberlerle gireceğiz.


Posted by Picasa

18 Ekim 2008 Cumartesi

İlk yaşa 5 kala 1 foto

Yaşına 5 ay kaldığını düşündükçe heyecanlanıyorum minik ördek.
5 ayda neler yapacaksın neler.
Konuşacak, emekleyecek (belki), sıralayacak, yürüyecek ya da yürümeye çalışacak, yaramazlıklar yapacak, isteklerin olmayınca ağlayacak, insanları tanıyacaksın.
Zevklerin olacak.
Belki yemek yemekten hoşlanacaksın.
Kendi kendine yemeyi öğreneceksin.
Umarım hala emmeye devam edeceksin.
Nesnelerin ismi söylendiğinde bakacaksın.
....ceksin,.... caksın...
.. ve ben hızına ulaşamayacağım.
(ben ise 8 kilo daha vereceğim)


16 Ekim 2008 Perşembe

Şekerledim bitti

Ohhhh biraz da keyif yapayım bariiiiii.


Posted by Picasa

13 Ekim 2008 Pazartesi

Eh işte oturuyorum.


Artık desteksiz oturma yolunda son çeyreğe girdik bile. Uzun uzun desteksiz oturmanın keyfini çıkaramasa da bir süre oturup önündeki oyuncağıyla ilgileniyor Çınar. Alt dudağını da yine ördek gibi yapıp önündeki işe konsantre oluyor. Ee ne de olsa onun için gayet stresli bir iş, hem oturup hem oyun oynayacak. Bir de şu elden ele nesne geçirme işine kendini fena kaptırmış durumda. Otururken de onu yapmaya çalışınca pıt düşüveriyor. Efeliği de elden bırakmıyor daha tam kıvıramadığı oturma işinde en zor şeylerden birini yapmaya çalışıyor elden ele geçirerek.
Bir süre sonra yana ya da arkaya düştüğü için tedbir olarak arkasına ve yanlarına yastıklar koyuyorum. O da sanki bunu biliyor gibi yorulunca önce kafayı arkaya doğru atıp ardından vücudunu bırakıveriyor yastığa.
Oturmaktan müthiş keyif alıyor. Ben ise en çok giydirirken ve banyo yaptırırken rahat ediyorum. Sanki büyük bir çocuğum varmış gibi hissediyorum.
Her gün yeni birşeyler oluyor hayatımızda. Yeni yeni şeyler öğreniyoruz. O yaşamı öğreniyor, bense anneliği. Bazen ben de onunla birlikte sıfırdan büyümenin nasıl birşey olduğunu öğreniyorum. En keyifli kısmı da bu işte.
Posted by Picasa

10 Ekim 2008 Cuma

Ç.Ö- Ç.S.

Küçükken her sene bugün gazete kağıdına sarılı kitaplar gelirdi mahalle arkadaşlarımdan. Gazete kağıdına da sarılsa hediye aldım ya, içimi garip bir mutluluk kaplardı. Beni düşünüp benim için almışlar, benim için sarmışlar gazete kağıdına. Benim için...

Şimdi kendi hediyemi 9 ay içimde sakladım. Onu kendi içime paket yaptım. Bekledim, bekledim, bekledim...Tam 38 hafta bekledim. Aynı gazete kağıdına sarılı kitaplar gibi içinden ne çıkacağını biliyordum ama nasıl birşey olacağını, neye benzeyeceğini bilemiyordum. En heyecanlandıran kısmı da buydu sanırım.

Sonra verdiler hediyemi bana. 7 ay önce aldım onu. Yağmurlu bir bahar akşamında ağzını ördek gibi yapmış, melek kokulu, şaşkın şakın bakan, pakete değil ama havluya sarılmış minik hediyemi hayata başlamasının 1. dakikasında yanağıma koymuşlardı. Aynı bu resimdeki gibi yapmıştı ağzını.

Hiç hediye aldığımda ağlamamıştım; ta ki o güne kadar.



Bugün benim için daha bir anlamlı artık. Hayatımı Ç.Ö ve Ç.S diye ikiye ayırdım artık. Ç.S'nin ilk 10 Ekim'i ve ben hiç hediye istemiyorum. Ben aldım alacağım en büyük hediyeyi.Sadece minik ördeğim hep yanımda olsun, onunla hergün yeniden doğuyorum.

Artık herşey seninle daha da güzel ve hergün 10 Ekim benim için yavru ördeğim benim.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Son 10 günümüz



Ohh çok şükür bayram tatili bitti. Çok yordu bizi bu tatil. Hem zihnen hem bedenen.
Çınar hastalandı sonra bize bulaştırdı.
Bayram, üzücü haberler, gelen giden, açık havada gezme, yemek yedirme savaşı, allerji, doktor, öksürük, kusma derken hooop geçiverdi tatil. Aman şükürler olsun.

Doktor alışveriş merkezlerine mevsim geçişlerinde uğramayın dedi. Viral birşeymiş. Oradan kaptığını düşünüyorum.
Doktora gittik de aklandım.Yoksa yatmadan banyo yaptırdığım için benim hasta ettiğime dair bir söylenti dolaşıyordu evin içinde.
Gündüzleri iyi ama geceleri kötü. Burnundan nefes alamıyor neredeyse. Gece bazen 10 kereden fazla uyanıyor. Annem hep "Çocuğumun hasta olduğuna değil, huyunun değiştiğine yanarım." derdi. Ne doğru sözmüş.

10 günde neler yaptık, neler öğrendik neler...

Çınar iyi olduğu sürece açık havada vakit geçirdik.
Ahlatlıbel'deki uçurtmaları izledik. Çınar buna bayıldı. Kafası hep havada gezdi.



Salıncağa bindik.


Artık ayakları üzerinde daha uzun süre ve daha kuvvetli durabiliyor. Adım atmaya çalışıyor ama emekleme üzerine hiiiiiç çabası yok. Sanırım emeklemeden yürüyecek.


Gülün teyzesi ve göbüşündeki gelinimizle oynadık.






Bol bol öpüştük, koklaştık.

Yemek konusunda bir adım daha iyiyiz. Sebzeleri yiyor hem de hiç tatsız, tuzsuz sebze karışımlarına bayılıyor. Ama o güzelim tatlı, pekmezli kahvaltı, meyve ve yoğurttan pek haz etmiyor. Bebekler en yenilmeyecek şeyleri yerlermiş ya doğruymuş.

Yumurta artık alerji yapmıyor ama kavundan sonra tüm vücudu kabardı. Kulaklarını ağlaya ağlaya çıldırır gibi kaşıdı durdu. En son alerji ilacı verdi doktorumuz. Ertesi gün geçti.

Vücudundaki iki uzuvunu daha keşfetti. Elleri ve pipisi :)) Ellerini havaya kaldırıp o yana bu yana döndürüyor ve onlarla konuşuyor. Sanki "Bunlar yoktu nereden çıktı yaa" der gibi bakıyor.

Altını açar açmaz hatta daha bezini açarken eli doğru pipisine gidiyor.

Pipin ve ellerin hayırlı olsun oğlum!!




2 Ekim 2008 Perşembe

Bayram mı?

Bu bayramdan pek birşey anlamadım. Oğlum ilk bayramı "bayram" gibi geçirsin, farklı insanlar görsün diye Ankara'da kaldık ama bu Ankara'da kalmaktan öte evde kalmak gibi birşey oldu.

Bugün hastalığı farklı bir boyut kazandı. Öksürük yanında sesi çatal çatal oldu. Sanırım bademcikleri şişti. Uyuduktan sonra saat başı ağlayarak uyanıyor. Dişi mi çıkıyor acaba bu arada diye de düşünüyorum. Yarın doktora götürüp neyi olduğunu öğreneceğiz bakalım.

Zormuş çocuk büyütmek. Biz ne zahmetlerle bu yaşa gelmişiz meğer. Çınar olduktan sonra annem ve babamın kıymetini daha iyi anlar oldum. Sadece bir soğuk algınlığı bile insanı bu kadar endişelendirebiliyorsa bizim anne babalarımız neler yaşadı acaba? Düştük, hastalandık, ağladık, kavga ettik, ağaca çıktık, kafamızı çarptık...
Zormuş bir insan yavrusunu büyütmek. Olsun çok zevkli çoook.




Öğleden sonra Çınar'ın keyfinin yerinde olmasını fırsat bilip bayram adetlerini yerine getirelim dedik. Bir iki akraba gezdik. Çınar ilk bayram harçlığını aldı bile :)
Yemeğe gittik. Hiç üzmedi bizi. Akıllı akıllı oturdu oğluş.


Bayram geldiğini ancak 3.gününde anlayabildik, çok gezemedik ama bu ziyaretleri oğlumuzla beraber yapmak başka bir güzeldi.
Rejim dolayısıyla o güzelim şekerler, tatlılar yenmeden alınsa da önümden, benim bayram şekerim hep yanımdaydı. Hem kilo da yapmıyor, hem de yedikçe bitmiyor :)))

Posted by Picasa

1 Ekim 2008 Çarşamba

:( :))


Uykusuz ve sancılı 2 geceden sonra bugün biraz daha iyiyiz.
Önceki gece saat 2'den sonra uyumadı ve sürekli ağladı.
Kustu, ateşlendi, gün içinde öksürdü ve ateşi ara ara çıkmaya devam etti.
Bu gece biraz daha iyiydik en azından burnu akmaya başladığı için tıkanıklığı açıldı ve rahat uyudu. Yine ağlaya ağlaya uyanmasına rağmen keyfi yerindeydi.
Dün akşam yatağın üzerine onu bıraktığımda hiç kıpırmadan gözler ve burun kızarmış vaziyette ööööylece yüzüme masum masum bakışı beni çok üzdü.
Kolunu bile kıpırdatacak hali olmadığı hiç kıpırmadan dakikalarca yatışından belliydi.
Yemek yemeyip sürekli memede uyumak istedi. Sanırım kendini en güvende orada hissediyor.
Bu sabah eve doğan güneş bizi daha da sevindirdi.
Çünkü benim güneşim de doğdu bu sabah.
Gülümseyerek uyandı minik ördek.
Günün aydın olsun anneciğim...


Posted by Picasa